
HER şeyin aşırısı
zararlı. Sevginin de fazlası ve karşı tarafa yansıtılma şekli bazen zararlı
olabiliyor.
“Bağımlılık”
deyince akla ilk olarak alkol, tütün, uyuşturucu ve teknoloji bağımlılığı gelse
de çocuklarına aşırı derecede bağımlı, korumacı, her şeyi onlar adına önceden
düşünen, plânlayan ve yapan anneler var. Tabiî ki niyetleri iyi, evlâdı için en
iyisi olsun istiyorlar ama bunun dozu iyi ayarlanamadığı zaman iki taraf için de
sıkıntı başlıyor.
Bağımlı
olmak ile bağlı olmak arasındaki fark nedir? Bağımlı olmak “Seni seviyorum ve
sensiz yaşayamam” mesajı verirken, bağlı olmaksa “Seni seviyorum, ancak sen
olmadan da yaşayabilirim” mesajını verir. Yaratılış gereği anne-çocuk arasında
çok güçlü ve özel bir bağ vardır. Çocuğun gelişimi ve ileride sağlıklı bir
birey olabilmesi için bu bağ çok önemlidir. Bu bağın eksikliği ileri derecede
psikolojik sorunlara yol açarken (kişilik bozuklukları gibi), aşırılığı da
bağımlılığa dönüşebiliyor. Annenin çocuğa abartılı şekilde bağımlı olması,
çocuğun yaşamında bazı olumsuzluklara yol açabiliyor.
Aşırı
koruyucu ebeveyn tavrı, çocuğa yarardan çok zarar verir. Bırakın kendi
kanatları ile uçmayı öğrensin. Her düştüğünde yanında siz olmayacaksınız. Hayat
tozpembe değil. Hayatın tüm renklerini görmesine izin verin. Yoksa ileride sizi
suçlayacaktır. Duyguları tanımasına izin verin. Hayatta sadece mutluluk yok;
üzüntü, öfke, kızgınlık da var ve bunları yok sayamayız.
Hayata
hazırlanmasına izin verilmeyen çocuk, başkalarına bağımlı bir hayat sürdürmek
durumunda kalacaktır. Anne-babalar çocuklarını
kendi uzantısı veya devamı gibi görüp onları normalden daha fazla koruma
durumuna girebiliyorlar. Bunu yaparken çocuğun kendi başına yapabileceği
şeyleri bile sırf çocuğuna zarar gelebilir korkusuyla kendileri yapmak
istiyorlar.
Onlar için her zaman en doğrusunu bildiğimizi sanırız; yaşam
içinde her istediği başkaları tarafından yapılan ve adeta etrafına bir duvar
örülüp sosyal çevre ile bağı koparılan, cam fanus içinde büyütülmeye çalışılan
çocuk, zamanı gelip de dünya ve hayatla tanışmak zorunda kaldığında anne-baba
yoksunluğu hissedecek ve büyük bir bocalama yaşayarak anne-babayı
suçlayacaktır.
Bağımlı annenin
çocuğu okulda hangi sorunlar ile karşılaşabilir?
Anneye
bağımlı olan çocuklarda özgüven eksikliği ve bunun sonucunda okul fobisi
başlayabilir. Çocuk çeşitli bahaneler ile okula gitmek istemediğini dile getirebilir
(karın ağrısı, mide bulantısı gibi). Okulda uyum sorunları, arkadaş
ilişkilerinde problemler, çekingenlik, utangaçlık ve hırçın davranışlar
görülebilir.
Bağımlılığın
geliştiği durumlarda çocuğun okula adaptasyon sorunlarının uzun sürdüğü
görülür. Bu durumda çocuklar okula gitmek istemez, annelerine sarılıp ağlar,
öğretmene ve okuldaki herkese karşı çekingen ve yer yer hırçın tutumlar
sergiler. Okuldaki etkinliklere katılmaz, tepki verir. Annesi hep yanında
dursun, gitmesin ister.
Çocuğunuz bağımlı mı?
Tek
başına yapabileceği şeyler için bile sizden destek bekliyorsa, siz yanında
yokken uyumsuz davranışları oluyorsa, sosyalleşmede sorun yaşıyorsa, okula gitmek
istemiyorsa, bağımsız olarak bir şey yapamıyorsa, toplum içinde zorluk
çekiyorsa, her karar verme sürecinde destek bekliyorsa, ödevlerini tek başına
yapamıyorsa, grup içinde uyum sağlayamıyorsa, çocuğunuz size bağımlı olabilir.
Bağımlı çocukların özellikleri
Bağımlı
çocuk, evde olsun, okulda olsun, yaşından daha çocuksu davranır. Girişken
değildir ve kendine güveni yoktur. Kolay işlerde bile kendi başına davranmaktan,
sorumluluk almaktan korkar. Yanında onu kollayacak biri olmadan edemez, evde
anneye sokulur. Sürekli sevilmek ve okşanmak ister. Okulda sorun yaratmadığı
için öğretmeninin koruyuculuğu altına girer. Usluluğu ve ürkekliği nedeniyle
hep kollanır. Çevrenin bu tutumu, onu daha çekingen yapar. Bağımlı çocuk,
zamanla bu zayıflığını ve güvensizliğini bir savunma aracı olarak kullanmayı öğrenir.
Evde yedirip içirilen, bir dediği iki edilmeyen, okulda öğretmeninin sevgilisi
olup çıkan çocuk, bağımlılık çemberini kolay kıramaz. (Yörükoğlu,1998)
İleriki
hayatında yaşayabileceği olumsuzlukları da şöyle sıralayabiliriz: Karşı cinsle
sağlıklı ilişki kuramama veya kurmakta zorlanmak, iş ve özel yaşamında sorumluluk
almakta zorlanmak ve kararsızlık, stresle başa çıkamamak, stres durumunda nasıl
davranacağını bilememek…
Ülkemizde
yapılan araştırmalara göre, her 10 annenin 1’i çocuklarına hastalık derecesinde
bağımlı. Annelere sorulduğu zaman her şeylerinin çocukları olduğunu, eşleri ve
işlerinin daha sonra geldiğini ve kendilerini tamamen yok saydıklarını ifade
ediyorlar. Tek bir dünya var ve o dünya da çocukları ile çocuklarının
istekleri. Kendilerini ve diğer insanları yok sayarak hayatlarına devam ediyorlar.
Kendisine
önem vermemek, çocuk dünyaya geldikten sonra hobi edinememek, daha önce yapmayı
sevdiği şeyleri çocuk dünyaya geldikten sonra rafa kaldırmak, çocuğun her
hareketini takip etmek ve diğer eylemlerle anne, kendisini tamamen çocuğuna
adıyor. Çocuğu ve onun istekleri üzerine, muhatap çalışan bir anne ise işten
soğuma ve tahammül eksikliği başlıyor. Çünkü çocuğunu düşünmekten işine
odaklanamaz hâle geliyor.
Aşırı
fedakârlık, iyi annelik göstergesi değildir. Bunun sonuçlarına baktığımızda görülür
ki bu çocuklar bireyselleşemezler. Yetişkin oldukları zaman tek başlarına karar
vermekte, sorumluluk üstlenmekte zorlanırlar. Zorluklar karşısında sorumluluğu
bir başkasına atarlar. Stresli durumlarda ne yapacaklarını bilemedikleri için (çünkü
onların yerine her şeyi düşünen bir anneleri vardı) bocalama yaşarlar. Bunun
sonucunda kaygılı bireyler, kendine güvensiz kişiler hâline gelirler.
Sonrasında bu yüzden evli ise evliliğinin sorumluluğunu alamayan/kaldıramayan
kişiler karşımıza çıkıyor. Yoğun kaygı, panik atak gibi sıkıntılar yaşıyorlar.
Anneler evlat yetiştirirken onlara bağımlı değil, “bağlı”
olmalı. Çocuklarına bağımlı olan anneler, çocuklarının
evlendiklerini kabullenmekte güçlük çekiyor ve onların evliliklerini
etkileyebiliyorlar. Bu bireylerin evliliklerine baktığımız zaman gördüğümüzse
tek kişilik bir dünyalarının olduğu. Kendileri ve kendi ihtiyaçları… Anneleri
yine onların etrafında pervane… Oğlu veya kızı üzülmesin diye onun tüm isteklerini
yerine getirmeye çalışan bir karakter... Hatta ve hatta, evli olan çocuğunun ev
içindeki sorumluluğunu bile anne üstleniyor kimi zeminlerde. Faturaların
ödenmesi, mutfak ihtiyacının alınması, varsa torununu doktora dahi ötürmek… Yeter
ki bağımlı annenin çocuğu strese girmesin, üzülmesin! Bu yüzden tüm yükü anne
tek başına sırtına alıyor. İyilik yaptığını, fedakârlıkta bulunduğunu düşünse
de yanlış!
Böyle
yapmakla kendi çocuğunu mutlu değil, mutsuz ettiğinin farkında değil. Çevrenin
ısrarı ile bu tür bir anne, psikolojik destek almaya geldiğinde şöyle diyor: “Ben
çok fedakâr bir anneyim, her şeyi fazlası ile verdim, yaptım, ama çocuğum çok
mutsuz!” Ve bu mutsuzluğun sebebi olarak kendi davranışlarındaki yanlışlığı görmemekte
ısrarcı.
Bağımlı
annenin bağımlı çocuğu, karşı cinsle sağlıklı bir ilişki kuramaz. Çünkü o tek değil,
yanında hep annesi var. Bu tip, iki kişilik bir hayat plânlayamaz. Plânlarına annesini
de dâhil etmek zorunda hisseder. Eşi veya arkadaşı ile bir gezi düşünüyorsa
annesini de yanında ister. Yemeğe gidilecekse anne de olmak zorundadır. Veya
her attığı adımı arayıp anlatma, onay alma ihtiyacı hisseder.
Ailelere
öneriler
Çocuğu
küçük yaşlardan itibaren yapabileceği işler
konusunda cesaretlendirmek önemlidir. Bağımlı
davranışlar genellikle anne ve baba tutumlarından kaynaklandığı için, ailelerin
kendi tutumlarını gözden geçirmeleri gerekmektedir. Aşırı koruyucu
olunmamalı ve çocuğa bağımsız iş yapabilme yeteneği kazandırılmalıdır. Anne
babalar bağımlı olmak ile bağlı olmak arasındaki farkı bilmelidir.
Araştırmalara göre hoşgörülü ve
demokratik ortamda büyüyen çocuklar fikirlerini serbestçe söyleme
eğilimindeler. Ayrıca bu çocuklarda kendini denetleme arzusu daha erken
yaşlarda başlamaktadır. Anne babaların çocuklarını desteklemeleri ve zor
durumda kaldıklarında onlara yardımcı olmaları, çocuklarda bağımsızlık
duygusunun gelişimini kolaylaştırmaktadır.
Bağımlı
anne iyileşirse, içinde bulunduğu durumun yanlış olduğunu kabul ederse, çocuğu
da iyileşir. Bağımlılık psikolojik bir sorundur ve destek alınması şarttır.
Anne değişmedikçe çocuk değişemez. İlk adımı atan anne olmalıdır. Öncelikle
kendisine zaman ayırmalı, kendisi için bir şeyler yapmalıdır. Bu noktada
hobiler edinebilir.
Ruh sağlığı da beden sağlığı kadar önemlidir. Destek almak ile hayatınıza yeni bir pencere açmış olacaksınız. O pencereden hep güzellikleri görmeniz dileğiyle…