“Bağdat’ı almaya çalışmak Bağdat’tan daha mı güzeldi ne?”

Ne çok ismi ağırladık sayfalarımızda ve her bir ismi istisnasız dost hanemize yazdık. Bugüne kadar ihlâslı satırlarıyla, kıymetli imzalarıyla bizimle omuz omuza yol alan, aynı kaygı, aynı sancı ve aynı idea ile gayret kesilen yazarlarımıza kalben teşekkür ediyorum.

KAÇ zamandır beklediğim ve eriştiğimde neler hissedeceğimi hayâl ettiğim, varmak istediğim noktaya geldiğimde kendimle nasıl bir hasbihâlimin olacağını çocukça bir sevinçle merak ettiğim yerdeyim şimdi.

Evet, şimdi, tam da varmak dilediğim, açıp da içinden geçmek istediğim kapının eşiğindeyim. O eşik, üst kuşakta “Editör” yazan işte bu sayfa!

Buradan sizlere yüzüncü kere selâm veriyorken, tuhaf bir burukluk ve garip bir veda hâli kalbimden parmaklarıma ve oradan seçtiğim kelimelere sirayet edecek gibi…

Hâlbuki bu eşiğe gelip durduğumda büyütmekten imtina ettiğim içimdeki çocuk yanım sevinçten zıplar sanıyordum. Şen şakrak bir Editör yazısı kaleme alacağımı, sizlere “İçim içime sığmıyor” diyeceğimi zannediyordum.

Pandemi şartları ve döviz kurlarının değişken seyrinin dergimizi neşretme gayretimizi azamî seviyeye getirdiğinden mi, yoksa Sultan Dördüncü Murad’ın “Bağdat’ı almaya çalışmak Bağdat’tan daha mı güzeldi ne?” sorusuna benzer bir hissediş midir bu içimde dolaşan boşluk, hiç bilemiyorum.

Belki de sonsuzluğu umut eden mü’minlerin rakamlardan mülhem bir hedefle yetinmemesi gerektiğindendir. Hedefe erişince yapılacak işlerin bitmeyişindendir. Ya da hedef yerine, niyet ve gayretten mülhem bir tevekkülü kuşanmak lâzım geldiğindendir.

Şimdi, adı meçhul ama çocuk yanımı mahzun kılan bu ahvali bir yana bırakmalı, 9 yıl evvel büyük heyecanlarla başlayan ve bugün 100’üncü sayısında temas ettiğimiz konuya değindikten sonra Kültür Ajanda’nın azimkâr kadrosundan bahsetmeli, kifayetsiz kalacak teşekkürlerimi sunmalıyım.

Bu ay, dergimizin sayfalarını “azim, sebat ve gayret” teması ile hazırlarken, önce kendi kulaklarımıza fısıldadık olması gerekeni…

Sonra, söylenmek yerine söylemeyi düstur edindiğimizden, Ajanda Yayınları Grup Başkanı ve Dergimizin İmtiyaz Sahibi Yavuz Selim Bey’in -süreli yayınların üstlendiği mesuliyet ve kuşandığı gayrete- dair hazırladığı bir dosyayla hâl beyanında bulunduk.

Arz-ı hâlimizin, samimiyetle “Kültürü ihmâl ettik!” beyanında bulunan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ulaşmasını umuyoruz!

***

Yüz sayılık bu zahmetli fakat bir o kadar heyecan verici yolculuğu kaderime nakşeden Rabbimize sonsuz hamd ediyorum. Bu yola çıkmama ve bunca yolu kat etmeme vesile olan Yavuz Selim Hocam’a hürmetlerimi sunuyorum.

Yine attığım her adımda bana eşlik eden, Haber Ajanda Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Serhat Bıçak ve Ajanda Yayınları Görsel Yönetmeni Aykut Koçoğlu kardeşlerime teşekkür ediyorum.

İhlâslı gayretiyle yüz sayıdır bize eşlik ederek “Pulsuz Mektuplar” köşesinin editoryal sorumluluğunu üstlenen Şair Ömer Faruk Arlı’ya ve “Kitaplık” bölümümüzü hazırlayan Muhammed Murat Gözübüyük’e hassaten teşekkürlerimi sunuyorum.

Ne çok ismi ağırladık sayfalarımızda ve her bir ismi istisnasız dost hanemize yazdık. Bugüne kadar ihlâslı satırlarıyla, kıymetli imzalarıyla bizimle omuz omuza yol alan, aynı kaygı, aynı sancı ve aynı idea ile gayret kesilen yazarlarımıza kalben teşekkür ediyorum.

Ben sizlerle yürüdüğüm yüz sayılık bu yolculuğumda her bir isimden hoşnut oldum. Diliyorum ki, Rabbimiz de sizlerden hoşnut olur. Ve diliyorum ki, her bir harf ve bütün kelimeleriniz ecir hanenizde yerini bulur!

Umuyorum ki, sizler ve okurlarımız da bizlerden hoşnuttur!

Huzurlu okumalar diliyorum efendim…