Babacan’ın partisi ve gölge başkan

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 14 Ağustos 2001 yılında kurulduğunda, kurucu üye ve partinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunan Babacan’ın bundan sekiz ay öncesine kadar AK Partili olma/kalma durumu mânidar doğrusu… Kurduğu partiyi kamuoyuna duyurmak için tercih ettiği kanalın kimliğini esas alınca, “Babacan’ın son âna kadar tahammül hâlinde partiden ayrılmayış sebebi ümitvar oluşu muydu, yoksa bir talimat almadığından mıydı?” sorusunu sormadan edemedim doğrusu.

9 Mart 2020 sabahı, ABD ve İsrail ile göbek bağı olan Fox TV kanalında İsmail’in konuğu Ali Babacan idi… Yeni kurulacak partisi hakkında halkı bilgilendirmek için bu kanalı seçmesi dikkatimi celp etti.

“Kendisine davet mi gelmişti, yoksa kendisini davet mi ettirmişti?” bağlamında bir dikkate düşmüş değilim elbette. Her ne biçimde olursa olsun, kamuoyuna açılan pencere olarak o kanaldan seslenmeyi seçmesi inisiyatifi dairesindeydi ve İsmail’in provokatif sorularına cevap vermeye de teşne olduğu aşikârdı.

İyi hazırlanmıştı doğrusu… Falsosuz, Türk milletinin yumuşak karnı olan meselelere garantör; ekonomi, adalet, tarım ve Kanal İstanbul gibi mevzularda iktidara muhalif; Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu ile ilgili sorulara nazik cevaplarıyla nabza göre şerbet vermekte başarılıydı.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 14 Ağustos 2001 yılında kurulduğunda, kurucu üye ve partinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunan Babacan’ın bundan sekiz ay öncesine kadar AK Partili olma/kalma durumu mânidar doğrusu…

Kurduğu partiyi kamuoyuna duyurmak için tercih ettiği kanalın kimliğini esas alınca, “Babacan’ın son âna kadar tahammül hâlinde partiden ayrılmayış sebebi ümitvar oluşu muydu, yoksa bir talimat almadığından mıydı?” sorusunu sormadan edemedim doğrusu.

***

8 Temmuz 2019 tarihinde yaptığı yazılı açıklamada yer alan, “Görevde olduğum dönemlerde partinin kuruluş ilke ve değerlerini hem ülkemizde, hem de dünyada inanarak savundum. Türkiye’nin tarihî dönüm noktalarında, doğruları için verilen büyük mücadelelerin bizzat içinde olmak benim için şeref oldu. Son yıllarda ise pek çok alanda yapılan uygulamalar ile inandığım ilke, değer ve fikirler arasında derin farklılıklar oluştu. Aklen ve kalben bir ayrışma yaşadım” ifadelerini kullanan Babacan, 19 yıl neyi beklemiş ve neden daha önce istifa etmemişti acaba?

Açılış başvurusu İçişleri Bakanlığı’na yapılan ve isminin “DEVA” olma ihtimâlinden söz edilen partinin 90 kişilik kurucu üyelerinin listesini açıklayan Babacan, AK Parti’den neşet etmiş ilk ve tek parti başkanı olmayacak tabiî ki…

AK Parti, erkenci davranan Abdullah Şener, geç kalmış Ali Babacan, ihraç edilmiş Ahmet Davutoğlu gibi isimlerin parti kurma cesaretlerinin ardındaki mektep…

Şener’in esâmesi okunmayalı çok oldu, geçmişler olsun! Ancak Davutoğlu ve Babacan’ın parti kurulumlarının eş zamanlı olması zihnimizi kurcalamıyor değil.

Birlikte değil, ayrı ayrı partileşen bu iki isim, yoksa gelecek zamanların tek başına iktidar olamama kaygısını mı güdüyor? Bu kaygıya binaen, şimdiden muhalif kanat olarak koalisyon plânları mı yapıyorlar?

***

Malûm, bugünün Millet İttifakı’ndaki partilerin yan yana duruşları içler acısı bir manzara gösteriyor. Terörist destekçisi, bölücüsü, ırkçısı, dinlisi dinsizi bir arada… 

Bu iki isimse aynı mektep tedrisatlı ve muhtemel aynı kanaldan talimatlı… Dolayısıyla yan yana duruşları da daha bir şık olacaktır.

Bu iki isim, iktidar partisinde yol kat ederken siyâsî tedrisattan geçmiş, staj yapmış, yükselmiş, Bakanlık ve Başbakanlık yaparak yönetimde aktif rol almışlar. Şimdi kendi kanatlarıyla uçacaklar.

Ama belli ki, biraz ürkek ve bir parça tedirginlikten mülhem tedbirliler.

Birinin diğeri içinde yer almasındansa ayrı ayrı yol alıp gerektiğinde birleşme ihtimâlinden güç devşirmek üzere ayrı partiler ve ayrı kitlelerle yol alma çabaları da bir maksada mebni olabilir.

Olursa şaşırır mıyız? Tabiî ki hayır!

***

Babacan, İsmail’in sorusuna cevaben Davutoğlu’yla metot farklılıkları olduğunu belirtirken, Gül’ün desteğini aldıklarını itiraf etmekten de çekinmedi.

26 Kasım 2019 tarihinde Ali Babacan, Haber Türk TV’deki “Teke Tek” programında Fatih Altaylı’nın, “Abdullah Gül, Türkiye’de 2002 yılında Başbakanlık koltuğuna oturdu. Sonra Tayyip Bey, yeniden seçilme hakkını elde edince ayrıldı. Uzun süre Dışişleri Bakanı yaptı. Ardından Tayyip Bey’in ‘Kardeşim Abdullah Gül’ demesiyle Cumhurbaşkanı adayı oldu. 367 meselesine takıldı. Ardından ‘Ben yine adayım’ dedi, Cumhurbaşkanı oldu. AK Parti’nin bütün kararlarını onaylayan kişiydi. Hem eleştiri, hem destek aldı. Daha sonra da muhalif noktada görülmeye başladı. Gül’ün bu parti içinde sizin yanınızdaki yeri nedir? ‘Abdullah Bey garanticidir’ derler, ben buna pek katılmam. Saadet Partisi’nde Erbakan’a karşıydı. Bu kez Abdullah Bey hep ikircikli tavır içerisinde. Herkes diyor ki, ‘Ali Babacan’ın arkasında Abdullah Gül var. Kendisi çıkamadığı için Ali Babacan’ı çıkardı. Abdullah Gül bu partinin neresinde?” şeklindeki sorusuna şu cevabı vermişti:

“Abdullah Bey’le bizim kaygılarımız aynı. Ancak Cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra, ‘Ben artık aktif siyasette yokum’ dedi, ‘Bundan sonra yeniden bir partide olmam’ dedi. Herkes mutabık olsaydı, ‘Böyle bir talep var, kaçamam’ diye ifade etmişti. Kendisi bizim çalışmalarımıza destek veriyor. Ayda bir iki defa oturuyoruz. Kendisi bize destek veriyor. Bize dışarıdan bilgi ve tecrübesiyle destek veriyor. Biz de bundan memnunuz. Ancak nihâî kararları biz veriyoruz.”

***

1915’te ataları Siirt’ten Kayseri Develi’ye göç eden Abdullah Gül, nereden ve kimlerden destek alır, kimin ağzıyla konuşur? Dün Gezi olaylarını, bugün İdlib ve Bahar Kalkanı Operasyonu’nun başarılı sürecini değerlendirirken millî politikaya muhalif olduğunu, aklıselim olanlar bilir. Aklı evvellerin idrak edemeyişleri ise bir kapasite meselesidir.

Hâsılı, her ne plân içindeyseler, çok değil, en geç 2023 seçimlerinde deşifre olacaklardır.

Babacan, bundan üç ay önce detaylı biçimde Gül’ün desteğinden memnuniyeti ve medet umuşunu ifade ederken, “Ancak nihâî kararları biz veriyoruz” ifadesiyle zevahiri kurtarma çabasının beyhude bir gayretteydi. Bugünse bu gayreti, partisinin “DEVA” isminden anlıyoruz.

Partiyi kuran ve vitrinde tutan Babacan; ancak bu yeni parti, paşa paşa Abdullah Gül’ün partisi…

Neden mi?

Partinin isminden belli…

DEVA’nın açılımı, “Develili Abdullah” olabilir mi?