Ba-ka-ra

Ba-ka-ra, sembol açısından en anlamlı ve en kapsamlı ölçek çerçevesince Allah’ın (cc) Esmâ-i Hüsnâ’sına işaret etmesiyle taçlandırılmıştır. Bu, akla ve idrake en uygun olan yorumdur. Zira bîhemtâ olan Zât-ı Akdes, övülmeye ve uhrevî bilince en lâyık olandır.

BİR nesne, töz/ilke, fikir ve duyguya karşılık gelen görüntülere “sembol” denir. Farklı ögeleri simgeleyen veya farklı anlamlara gelen sembollerin kullanımına ise “sembolizm” denir. İnsanların büyük kısmı görsel üzerinden bir fikir edindiğinden, sembolizm her devirde kullanışlı bir araç olmuştur.

Fikirlerin insanlar tarafından anlaşılabilmesi için sembol diliyle açıklama genel bir alışkanlıktır. Krallık ve hükümdarlık alâmeti için sembol olarak “taç” kullanılır. On emrin yazılı bulunduğu Ahid Sandığı, Allah (cc) ile İsrailoğulları arasında ahdin bir sembolüdür. Asırlardır Türk cihan hâkimiyeti ideali için kullanılan “Kızılelma” da bir semboldür.

“Horus’un gözü”, her şeyi gören tek göz olarak bilinmektedir. Antik Mısır’da “wadjet” olarak da bilinmekte olup gücü sembolize etmektedir. Hinduizm, Budizm, Musevîlik ve İslâmiyet gibi farklı inanışlarda da kullanılan bir semboldür. Tek göz Deccâl’i de temsil eder. Amerikan 1 dolarının üzerinde de bu göz işareti ilginç bir şekilde bulunur. Bazı örgütler de bu işareti kullanır.

Sembollerin büyük kısmı yıldızların oluşturdukları şekillerden esinlenilmiştir. “Genel olarak gök cisimlerinden esinlenilmiştir” denilse hata olmaz. Örneğin Svastika (gamalı haç) Uzak Doğu, Orta ve Güney Amerika başta olmak üzere dünya üzerindeki pek çok kültüre ait bir semboldür. Ancak daha çok Nazi sembolü olarak bilinmektedir. Svastika’nın ilham kaynağını Kuzey Yıldızı çevresinde hareket eden Büyükayı’nın plânı, yılda dört kez çıkarılıp birleşmesi oluşturmaktadır. Bu simge, mevsimlerin değişiminin işareti sayılıyordu.

Şekil ve resimden başka harf, hece ve kelimeler de sembol olabilir. Bazı cümleler nasıl ki slogan ise, harf ve heceler de kalıcı sembol hâline gelmiştir. Bunlara birer işaret gözü ile bakılabilir. Bazı durumlarda hareketler bile birer sembol olabilir. Bu nedenle sembollerin hakikî yerlerine oturtulması gerekir.

Yazımız çerçevesince ba, ka ve ra’nın sembol anlamlarına odaklanıyoruz. Ba, bedeni sembolize eder. Ka, ruhu sembolize eder. Ra ise uhrevî bilinci sembolize eder. Bunların akla ilk gelen sembol anlamlarının hakikî yüzüne odaklanmak gerekir.


Ba

Ba, Arap alfabesinin ikinci harfi olmasının yanında bugün bütün alfabelerin ikinci harfidir. Besmelede metafizik âlemde elif ilk harf olarak bilinirken fizik âlemde ba öne çıkar. Besmeledeki ba, elif harfinin bu evrendeki yansımadır. Bu yansıma işi Arap alfabesinin ilk noktalanan harflerindendir. Bu noktalama, harfin altındaki tek nokta olarak anlaşılabilir. Bu iş maddî âlemin bütün özelliklerini taşıyan en küçük yapı olan atoma işaret ettiği gibi, bütün noktaların gezdiği evrene yani bir vücuda da işaret eder. Bu evren bir beden olarak idrak edilebilir.

Bu evrenin bir büyük patlama (Big Bang) ile inşâ edilmiş olduğu şimdinin malûmudur. Ba, kapalı iki dudağın açılışı sırasında nefes vermek suretiyle çıkarılır ve patlayıcı dudak konsonantlarının sadalı olanı olarak bilinir. Bu sesin çıkarılması ile büyük patlamadan evrenin beden yapısına işaret edilmesi ise manidardır. Yani ba, bir beden sembolü olarak kullanıldığında maddî bir bedene, vücuda ve bir hacim olayına atıf yapar, onu temsil eder. Bir evin plânından inşâsına kadar bütün aşamalar bunun içerisine girer. Evrene ve evrendeki her şeye dair formüller, matematiksel ifadeler ve bunların temsil ettiği statik ve dinamik yapılar bunun içerisine girer. Evren içerisinde nazik, nazenin bir dünya bedenini ve dünyada da insan bedenini sembolize etmesi gayet normal bir durumdur. Çünkü besmeledeki elif harfi metafizik evrende insanın halife yönüne işaret ettiği gibi fizik evrende de maddî vücutları gösterir. Bütün alfabelerde ba’nın ikinci harf olması da yine Allah’ın (cc) bu evrende insanı halife olarak seçtiğinin göstergesini sembolize eder.

İnsan bedeninin ba ile sembolize edilmesi farklı medeniyet, fikir ve görüşlerde dar ve kısır bir alana indirgenmiş olabilir. Bu durum o fikir dünyasının dünyayı ve insanlığı algılamasıyla ilgilidir. Bazı görüşlerde sadece fizik evren olduğundan fizikötesi ve metafizik evrenlerle alâkalı durumlar yorumlanamaz. Bu durum mimar ve mühendisler olmadan inşaat yapmaya benzer. Kimse bir inşaatın mimarî bir plânının olmadığını iddia edemeyeceği gibi, ba’nın da sadece dar bir alanda olduğunu iddia edemez. Böyle durumlar meditasyon, kutsal geometri, Yahudi mistik ve Ezoterik geleneğinde anlam daralması ve anlam farklılaşması olabilir. Bunların hiçbiri evrenin vücudunun ve insan bedeninin ba ile sembolize edilmesine karşı değildir. Medeniyetler kendi dünyalarında farklılıkları ortaya koyup ateist ve dinsizliklerine bu pencereden bakarken hata yapabilirler. Bu dünya imtihan yeri olduğu için Son Din gelene kadar çok sayıda kutsal metnin geldiğini de biliyoruz.

Ka

Ölümün, beden ile ruhun ayrılması olduğunu biliyoruz. Ruh bedeni terk ettiğinde, beden tamamen sıradan bir madde ve beden hâline düşer. “Beden ruh ile hayat bulur” dense yanlış olmaz. Buradaki ruh tam olarak “ka” ile sembolize edilir. İnsan bedeninin hayatiyetini sağlayan idrak ve bilinç unsuru “ruh” olarak tanımlanır. Ka ile sembolize edilen ruh, devamlılığı sağlayan yapıcı bir unsur olarak anlaşılmalıdır. Yapılan bir işte bir şeyler ters gitmiş ise hakkında “O işin özünde ruh yoktur” denmesi bu yüzdendir.

Bir iş “mükemmel” denecek derecede güzel yapılmış veya bir işe insanlar dalıp giderek müptelâ olmuşlarsa iş ruhlarına işlemiştir. Bunların tamamı işe ve insana hayat sağlayan bir “nefes” mânâsına da gelir. İnsanlar buradan soluk alıp verirler. Yoksa maddî anlamda nefes alıp vermek işin en alt düzeyidir.

Burada görüleceği üzere iki ruh anlamı ortaya çıkıyor: Bunlardan birincisi insan bedeninde varlığı kabul edilen ruh, diğeri ise mecaz olarak ruhtur. Burada ba sembolünden sonra ka sembolüne odaklanıldığında, öncelikle bir bedenin varlığına sahip olunması zorunlu görülüyor. Evren için de böyledir, insan için de. Biyolojik canlılığa sahip olması sonrasında ruhun bedene giydirilmesi olarak tasavvur edilmiştir.

En azından şimdilik hayatın bilindiği Dünya gezegenine odaklandığımızda cansız maddeler, bitkiler, hayvanlar ve insanlar olarak dört ana grupta varlık görülür. Maddelerin sadece maddî vücutları vardır. Bitkiler maddî vücutlarının yanında hayat sahibidirler. Hayvanların ise vücut ve hayat sahibi olmanın yanında ruhları da bulunur. İnsanlar ise hayvanların özelliklerine ek olarak akıl sahibi oluşlarıyla öne çıkar. Ka sembolü açısından bakıldığında ruhların hayvanlar ve insanlarda olduğu görülür. Hayvanların ruhlarını sabit olarak kabul edebiliriz. İnsanlara bakıldığında ise insanların ruhlarının hayvanlardan farklı olduğu söylenebilir.  

İnsanların ruhlarının hayvanlardan farklı olmalarının nedeni, insanların ruhlarının farklı farklı yaratılmasından kaynaklanmaktadır. İnsan ruhlarının farklılık göstermesi de aynı ruh türü içinde değişik mertebelerde bulunmalarından peyda olmuştur. Sabit hayvan ruhlarına karşın insan ruhlarının farklılığı insanların akılları, iradeleri ve tercih edebilme özelliklerinden dolayı sorumluluk sahibi olmalarına bağlıdır. Diğer bir ifadeyle, insanlar bu âleme imtihan için gönderilmişlerdir. Bu noktadan bakıldığında sabit ruh sahibi hayvanlar için ka sembolünün bir anlam ifade etmediği söylenebilir. İnsanlar için de farklı ruh hâllerinin olması nedeniyle ka sembolünde farklılıklar olabilir. Bu nedenle ölen insanların cesetlerine farklı muamelenin kaynağı bu farklı anlayış olabilir.   

Çekirdek dar toprak âlemine girdiğinde çürür ve geniş toprak âleminde yeniden filiz verir. İnsan ruhu bazen basık yerlerde sıkılır ve nefes (ruh anlamında) almak ister. Bazı durumlarda insan bu dünyadan bile sıkılır, içi içini kemirir. Bu nedenle çekirdeğin toprak altında çürümesi geniş hava âleminde binlerce tohum verecek olan yeni ve daha geniş bir âleme açılan pencere hükmündedir.

Ra

Ra’nın ise uhrevî bilim açısından bir sembol değeri vardır. İnsanın, ruhun bedenden ayrılması sonucunda yeni bir âlemin varlığına olan inancı uhrevî bilinç oluşturuyor. Bu bilinç hemen hemen çoğu inançta vardır. Sadece farklılıkların tezahür etmesi ka sembolündeki farklı ruh yapılarına atfedilebilir.

Farklı ruh yapılarından neşet eden anlayış, farklı ra sembollerinin şekillenmesine de neden olacaktır. Ra, Arapçada “hurûf-ı mukattaa” olarak bilinen on dört harften biridir. Hurûf-ı mukattaa harfleri ile hecâ harflerinin kastedilmiş olması, yazımızın başında belirttiğimiz ba, ka ve ra’ların çıkış yolculuğunu doğrulamaktadır. “Ra hecesi ba-ka-ra üçlüsünden birisi midir, yoksa sadece hurûf-ı mukattaa olarak mı görünür?” diye bakıldığında bunları harf penceresinin yansımaları olarak görmekte çok yanlışlık olmayacaktır.

Sembol olarak ra’nın, uhrevî bilinç olduğunda en yüksek derecede idrak edilmesi gerekir. Bu durumun, çekirdeğin toprak altında çürüyüp hava âleminde yeniden milyonlarca meyve ve çekirdeğe dönüşmesiyle açıklanması akla daha yatkındır. En iyi “uhrevî bilinç” olarak açıklanmalıdır. Ra sembolü genellikle bir konunun özüne işaret eder, ondan neşet eder. Başka bir pencereden bakıldığında ise en yüce ilâhî emre işaret edip bütün ilâhî emirlerin sahibine yol gösterir. Aynı zamanda bu sembol, iki farklı bilincin ayrımına da bir işarettir. Ra sembol olarak büyük bir anlamı tek bir harf veya hece ile açıklamanın da şekilsel gösterimidir. Bu sembol en yüce uhrevî bilince dikkat çekmek olarak düşünülebilir.

Ra sembolü, bazı art niyetli toplumlar tarafından çarpıtılmak istenmiş olabilir. Bu, konumuz açısından çok önem arz etmiyor. Önemli olan, uhrevî bilincin bütün insanlığın ortak payesi olmasıdır. Harf ve heceler bütün milletlerin dillerinin yapıtaşlarıdır. Ra’nın bir sembol ve uhrevî bilinç açısından en üst düzeyde sembole karşılık geldiği düşünüldüğünde Allah’ın (cc) Esmâ-i Hüsnâ’sına işaret ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Ra’yı bir sembol olarak Allah (cc) haricinde bir “tanrı” olarak düşünmek pek doğru olmaz. Ra bir sembol olduğundan, matematiksel hesaplamalara girildiğinde bazı kritik tarihlere işaret edebilir ki bu normal bir durumdur.

Son söz

Ba, ka ve ra, sırasıyla beden, ruh ve uhrevî bilinci inşâ eden sembollere karşılık geldiğinden en manidar ve yüksek anlamdan neşet etmelidir. Ba-ka-ra, metafizik evrenden itibaren fizik evrene kadar geçişte büyük patlama (Big Bang) olarak ifade edilen teori ile anlaşılmaya çalışılan evren, evrende Dünya, Dünya’da ise insanoğlunun varlık âlemindeki bedeni, ruhu ve uhrevî bilincinin bu şekilde noktadan bütüne kadar bütün âlemin her tarafını sarmış olarak tasavvur edinilmesi doğru olacaktır.

Ba-ka-ra, sembol açısından en anlamlı ve en kapsamlı ölçek çerçevesince Allah’ın (cc) Esmâ-i Hüsnâ’sına işaret etmesiyle taçlandırılmıştır. Bu, akla ve idrake en uygun olan yorumdur. Zira bîhemtâ olan Zât-ı Akdes, övülmeye ve uhrevî bilince en lâyık olandır.