
GÜNÜMÜZDE
kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle birlikte bilginin üretilme biçimi ve
kullanım amacı çeşitlendirildi. Bilgi, önceden yol gösteren bir kılavuz olarak
kullanılırken, bugün yıkıcı bir silah olarak kullanılıyor.
Bilgi bizi gerçeğe ve hakkaniyete
karşı savaşa zorlayabiliyor. Yani bir bakıma yolumuza ışık tutması gereken
bilgi, doğru süzgeçleri kullanmadığımızda bizi Don Kişotlaştırabiliyor.
Bilgi üretilirken veya var olan
bilgi disipline edilirken, tıpkı konvansiyonel terör eylemlerindeki gibi,
bireyde korku oluşturabilecek, kaotik bir zihin yaratabilecek, zihin ve
düşünceyi paniğe sevk edebilecek bir kurguyla muhatabına ulaştırılıyor. Bu
yapılırken, gerçek amaç o kadar ustaca gizleniyor ki bilgiye muhatap olanlar
çoğu zaman bunun farkına varamıyorlar.
Bu durumun önüne geçmek hiç kolay
değil. Bilginin kaynağını tanımak, bilginin kendisini ve istikamet gösterdiği
yönü bilmek, bilginin geldiği kanalı tanımak ve bilmek, onun kaotize etme
özelliğini minimize eder. Bunun yanı sıra, bilginin farklı kaynaklardan
doğrulanması da bizi manipüle etmesini önler.
Fakat kitle iletişim araçları ve
medyadan o kadar çok bilgi bombardımanı yapılıyor ki bir bilginin kaynağını
tanıyamadan, bilginin kendisi ve gösterdiği istikametin yönünü kestiremeden ve
nihâyetinde bu bilgiyi farklı kanallardan doğrulatmadan yeni bir bilgi çoktan
dolaşıma sokulmuş oluyor. Dolaşıma sokulan bilgiler belli bir sistematik ve
amaç doğrultusunda dolaşıma sunulduğundan, biz bilgiyi tam olarak idrak
edemiyoruz. Buna bir de bizim bilgi ve bilgiye dair cehaletimiz eklenince,
mesele daha da zorlaşıyor.
Bilginin depolanması da işimizi
zorlaştıran bir başka husustur. Önceden toplumsal yaşamın sadeliği, hayat
akışının vasatlığı, eğlencelerin öğretici bir formda olması, dikkat ve
konsantrasyon probleminin olmaması gibi nedenlerle bilgiyi zihnimizde depolamak
daha kolaydı. Fakat günümüzde toplumsal yaşamın çeşitliliği, çalışma akışını
bloke eden psikosomatik rahatsızlıkların artması, zihinsel ve düşünsel
sığlaşmaya neden olan eğlenceperestlik gibi nedenlerle bilginin ham madde
olarak depolanmasını ve buna bağlı olarak bilginin işlenmesini zorlaştırıyor.
Bilgiyi epistemolojik terörün hammaddesi
olarak kullananlar; bilgiyi, yaratmak istedikleri etkiye bağlı şekilde
işleyerek, bilgiyi amaçları doğrultusunda kurgulayarak bilgiyi depolayamayanlar
ile bilgiyi işleyemeyenlere karşı kullanmakta, onları zihinsel ve düşünsel
kaoslara itebilmektedirler.
Bilgi, bilinç ve eylem oluşturur
Tüm bunlar aslında, insanın
benliğine, yaşantısına, mensubu olduğu sosyal, siyasal ya da kültürel
çevresine, kendi varlığı dışında kalan kişilere, kişinin iç ve dış dünyasına
ilişkin farkında olma, duyarsız kalmama durumu olarak adlandırabileceğimiz
bilinç oluşumuyla ilgilidir.
Bilginin kullanımı son kertede
bilinç ve bilincin ortaya çıkaracağı eylemle ilgilidir. Yani, “Bilgi aslında bilinç oluşturmak, bilinç
oluşturmak da nihâyetinde eylem için vardır” diyebiliriz.
“Bilinç” denilince akla gelen
kavramlardan biri de siyasal bilinçtir. Bugün toplumda siyasal bilinç
oluşturmak için siyasal partilerden derneklere kadar çok sayıda oluşum var. Tüm
bu oluşumlar kendi istediği siyasal bilinci oluşturmak için bilgiyi bir güç
olarak kullanıyorlar.
Birleştirici bir siyasal bilincin
yanı sıra ayrıştırıcı siyasal bilinç de bulunduğumuz coğrafyanın bir
gerçeğidir. Burada önemli bir husus ise, tüm birleştirici unsurlara rağmen
ayrılıkçı siyasal bilincin nasıl oluştuğudur.
Ayrılıkçı siyasal bilinç nasıl
oluşturuluyor?
Ayrılıkçı siyasal bilincin
oluşturulmasının yollarından biri, tarih bilicini ezilmişlik,
ötekileştirilmişlik ve mağdur edilmişlik üzerine inşâ etmektir. Bu bağlamda
geçmişin acı hatıralarının hikâyeleştirilerek dramatik bir üslûpla anlatılması,
ayrılıkçı siyasal bilincin oluşmasına sebebiyet verecektir.
Ülkemizde ayrılıkçı siyasal bilinç
oluşturmaya çalışanlar, geçmişin acı hatıralarını çok iyi kullanmakta ve kendi
taraflarına yönelik oluşturdukları tarih bilinci de geçmişin acı hatıraları,
ezilmişlik, ötekileştirilmişlik ve mağdur edilmişlik üzerine inşâ edilmektedir.
Ayrılıkçı siyasal bilinç
oluşturmanın sinsice yöntemlerinden biri, kültür bilincinin tıpkı tarih
bilincinde olduğu gibi ayrılıkçı bir motifle oluşturulmasıdır.
Bugün “kültür” veya “kültür sanat
derneği” adı altında bazı yerlerde şiir, şarkı, el sanatı, geleneksel sanatlar,
folklor ögeleri üzerinden ayrılıkçı bir bilinç ve bu bilinç yapısına sahip
gençler devşiriliyor. Buralarda ayrılıkçı bir bilinçle âdeta yeniden
formatlanan gençler, daha sonra terör örgütlerine katılarak terör eylemlerine
başvuruyorlar.
Son tahlilde, kimlik ve aidiyet
duygusunun ortaya çıkmasında sosyal, kültürel, tarihî ve ulusal bilincin
oluşumunda bilgi, bilginin geldiği kanal, bilginin işleniş biçimi, bilginin
kaynağı, bilginin işaret ettiği istikamet ve bilginin oluşturacağı bilinç, bu
bilinçte eylem biçimini şekillendirecektir.
Terörün temelinde, çoğu kez
görmezden geldiğimiz bir bilinç, bu bilincin altında ise o bilinci oluşturan ve
mutasyona uğratılmış bir bilgi vardır. Yani “terör” dediğimiz olgunun
epistemolojik bir yönü vardır. Bu nedenle, teröre karşı mücadele, sadece hükûmetlerin
işi değildir. Bilgi ve bilgiye yön vererek bilinç oluşturan tüm toplumsal yapı
ve kurumlar, meselenin bu yönünü dikkate alarak elinden gelenin ötesinde
üzerine düşeni yapmalıdır.
Yoksa birileri, kültür veya kültür sanat
derneği adı altında bazı yerlerde tarih, kültür, şiir, şarkı, el sanatı, geleneksel
sanatlar ve folklor ögeleri üzerinden ayrılıkçı bir bilinç ve bu bilinç yapısında
gençler devşirerek terörün değirmenine su taşımaya devam ederler.
(Bu konuyu ileride daha geniş ve
derinlikli olarak bir dosya şeklinde ele alacağım.)