“Aynı denize dökülen farklı ırmaklarız”

Azerbaycan’dan Libya’ya, Somali’den Ukrayna’ya, Suriye’den Kosova’ya dört bir cephede karşısına onlarca düşmanı alarak savaşan Türkiye’nin, içeride siyâsî bir yumuşama ve farklı fikirleri insana yakışır şekilde dinleyip yorumlamaya ihtiyacı var. Açıkçası ben yoruldum, siz yorulmadınız mı? Erdoğan’ın fotoğrafına bakıp acıyan kimseler, onun ne kadar yorulduğunu fark etmiyorlar mı?

“AYNI denize dökülen farklı ırmaklarız.

Ama sefere çıktığımız ilk günden beri dediğimiz gibi, bu denizde tek bir gemi, tek bir rota ve tek bir Reis var.”

Bu yazıya çok şükelâ başladık hakikaten…

Sözün sahibi var olsun!

Kim mi?

Haber Türk TV’de verdiği mülâkat sırasında terörist Selahattin Demirtaş’ın kitabına iltifat eden Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişâre Kurulu mustafî üyesi Bülent Arınç’ın “oğlu”, AK Parti İstanbul Milletvekili Mücahit Arınç

Yaptığı sosyal medya paylaşımında her şey ve büsbütün tavrı oldukça net Arınç’ın. Yani Mücahit Arınç’ın…

Arınç’ın paylaşımına göre, ortada bir deniz var. Nedir o deniz?

“Devletin malı deniz” değil elbette, siyâset denizi…

Gemi denir? AK Parti…

Rota nedir? AK Parti’nin insana ve insanlığa dair güttüğü dâvânın ideali…

Ve Reis kimdir? “Recep Tayyip Erdoğan”!

Siyâsetin birinci şartı, ideal sahibi olmaktır. Kiminin ideali, insanı insana yakışır şekilde yönetmektir, kimininse aynı insanı ve insanlığa hizmet etme aracı olan siyâseti sömürmek…

Bu ülkede, kendisine muhalif olanlar dahi kabullenmişlerdir ki, Recep Tayyip Erdoğan, mutlak bir ideale sahiptir. O, idealini gerçekleştirmek için çok büyük bir çileye katlanmak üzere yola çıkmıştır. Ve en önemlisi, siyâseti mutlak şekilde bu idealine araç edinmiş şekilde en iyi kullanan akla sahiptir.

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimleri öncesinde Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan ile Muharrem İnce, Meral Akşener ve Selahattin Demirtaş arasındaki yarışa sahne olmuştu.

Bu süreçte Cumhur İttifakı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen siyâsî partiler AK Parti, MHP ve BBP idi. Cumhur İttifakı’nın karşısında ise resmî anlamda Millet İttifakı ile HDP vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millet İttifakı ve HDP’nin galebesine karşı çok net ve açık bir yol izlemişti.

AK Parti’den o süreçte henüz ayrılmamış olan Davutoğlu ve Babacan ile ekiplerinin Cumhur İttifakı’nı desteklemeyecekleri psikolojik anlamda anlaşılınca, zihnî ve kalbî kırılmanın AK Parti çatısında gerçekleşmemesi için, daha önce birtakım açıklamalarda bulunduğu için parti teşkilâtlarında istenmeyen adam ilân edilen Bülent Arınç ile bir görüşme yaptı Erdoğan.

O görüşmede ne konuşulduğu bilinmezken, milletvekili aday listeleri açıklandı. Listede, Arınç ile yapılan görüşmenin cevabı vardı âdeta ve Mücahit Arınç’ın ismi listedeydi.

Bülent Arınç ise AK Parti’den niçin ayrılmayacağına, neden AK Partili olduğuna dair izahat vermişti medyaya ve AK Parti teşkilâtına…

Siyâsetin nasıl su olup da yolunda aktığına ilişkin en sâde öğretilerden bir buket sunuyordu bu olanlar. Erdoğan ve Arınç, âdeta politikada denge dersi veriyordu…

Ve yine gün geldi, 2018 ve öncesinde Erdoğan’ın canını sıktığı düşünülen açıklamalar yine Arınç tarafından sarf edildi. Gerilense AK Parti teşkilâtları oldu.

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişâre Kurulu toplantısından sadece bir gün sonra Haber Türk’te konuşan Bülent Arınç, AK Parti teşkilâtlarının, hattâ Cumhur İttifakı mensuplarının tepkilerinin ardından bu kuruldan istifasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundu, o da kabul etti.

Bu süreci takip ederken aklıma gelenleri yazmakta doğrusu öyle çok gidip geliyorum ki…

Meselâ en başta Bülent Arınç’ı nitelerken, “Demirtaş’ın kitabına iltifat eden” dedim, ama “Demirtaş’ı öven” demedim. Zira Demirtaş benim için, “PYD Fırat’ın doğusuna geçecek, sen de mal mal bakacaksın” diyerek Devlete meydan okuyan, 6-8 Ekim Olayları’nı azmettiren bir teröristtir ama kitabını okumadım. Kim okudu ki?

Arınç okumuş…

“Bir teröriste atıfla başlıyor o kitap” deniliyor. Kişi sevdiğiyle beraberdir zaten, bana atıfla başlayacak hâli yoktu ya… Önemli olan, kitabın içinde ne yazdığı… Arınç diyor ki, “Bölgedekileri anlamak için faydalı”… PKK’lı olmayan, ancak hem Devlet adına Jandarma’dan, hem de terör örgütü PKK’dan çok çekmiş ve hatıralarını bizzat dinlediğim Kürt arkadaşlarım sayesinde olanları bizzat anlamıştım ben de…

Yahut dikkat ettiyseniz, yukarıda Osman Kavala’yı anmadım bile! Arınç bir avukat, hukuk insanı ve hukuk, suçun sâbit olduğu tespit edilmeden kişiyi suçlu saymaz. Gezi alçak bir provokasyondu fakat Kavala’nın bu organizasyonun neresinde olduğunu bilmiyoruz. Açık Toplum Vakfı’nı bu konuya ortak ederken, vakfın üyelerinden birinin de BMC’nin bir ortağı olduğunu hatırlamak iyi olur. BMC, Türk savunma sanayiinin önemli değerlerinden biri hâline geldi, malûm…

Arınç, uzun tutukluluk sürelerine karşı çıkıyor olabilir. Buna ben de karşıyım. Yargının daha hızlı yürümesi için ne yapmak lâzım, biraz da bunu düşünelim…

Bu yazıyla kesinlikle Arınç’ı temize çıkarmaya çalışmıyorum, gerek yok. Herkesin kendine ait bir bakış açısı var ve benimkisi bu tarafa da bakmak istiyor.

Derdimse şu: Arınç, içindekileri öyle veya böyle konuşuyor, ayan ediyor. Peki, ya içindekileri saklayanlara ne demeli? Onları ne yapmalı?

“Çözüm Süreci’ni yeniden başlatmak istiyor Arınç, bu yüzden öyle konuştu” diyor kimileri. Katılan katılır bu fikre, ancak sadece son bir ayda 213 PKK’lı teröristin bizzat teslim olarak örgütten ayrıldığını görünce, Diyarbakır’daki Annelerimizin etkinliği fark edilince, böyle bir şeye gerek kalmayacağını zaten öngörebiliriz. Eğer halk, Arınç’ın dört saatlik konuşmasından bunu çıkarır da AK Parti’nin oy oranını düşürürse, vay hâline AK Parti’nin!

Öyle ya, sorarlar adama, “Halkı ikna edecek bir tane teşkilât elemanı bulamadınız mı?” diye…

Azerbaycan’dan Libya’ya, Somali’den Ukrayna’ya, Suriye’den Kosova’ya dört bir cephede karşısına onlarca düşmanı alarak savaşan Türkiye’nin, içeride siyâsî bir yumuşama ve farklı fikirleri insana yakışır şekilde dinleyip yorumlamaya ihtiyacı var.

Açıkçası ben yoruldum, siz yorulmadınız mı?

Erdoğan’ın fotoğrafına bakıp acıyan kimseler, onun ne kadar yorulduğunu fark etmiyorlar mı?