“AYNI denize dökülen farklı ırmaklarız.
Ama sefere
çıktığımız ilk günden beri dediğimiz gibi, bu denizde tek bir gemi, tek bir
rota ve tek bir Reis var.”
Bu
yazıya çok şükelâ başladık hakikaten…
Sözün
sahibi var olsun!
Kim
mi?
Haber
Türk TV’de verdiği mülâkat sırasında terörist Selahattin Demirtaş’ın kitabına
iltifat eden Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişâre Kurulu mustafî üyesi Bülent
Arınç’ın “oğlu”, AK Parti İstanbul Milletvekili Mücahit Arınç…
Yaptığı
sosyal medya paylaşımında her şey ve büsbütün tavrı oldukça net Arınç’ın. Yani
Mücahit Arınç’ın…
Arınç’ın
paylaşımına göre, ortada bir deniz var. Nedir o deniz?
“Devletin malı
deniz”
değil elbette, siyâset denizi…
Gemi
denir? AK Parti…
Rota
nedir? AK Parti’nin insana ve insanlığa dair güttüğü dâvânın ideali…
Ve
Reis kimdir? “Recep Tayyip Erdoğan”!
Siyâsetin
birinci şartı, ideal sahibi olmaktır. Kiminin ideali, insanı insana yakışır
şekilde yönetmektir, kimininse aynı insanı ve insanlığa hizmet etme aracı olan
siyâseti sömürmek…
Bu
ülkede, kendisine muhalif olanlar dahi kabullenmişlerdir ki, Recep Tayyip
Erdoğan, mutlak bir ideale sahiptir. O, idealini gerçekleştirmek için çok büyük
bir çileye katlanmak üzere yola çıkmıştır. Ve en önemlisi, siyâseti mutlak
şekilde bu idealine araç edinmiş şekilde en iyi kullanan akla sahiptir.
24
Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimleri öncesinde Türkiye, Recep
Tayyip Erdoğan ile Muharrem İnce, Meral Akşener ve Selahattin Demirtaş
arasındaki yarışa sahne olmuştu.
Bu
süreçte Cumhur İttifakı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen siyâsî
partiler AK Parti, MHP ve BBP idi. Cumhur İttifakı’nın karşısında ise resmî
anlamda Millet İttifakı ile HDP vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millet İttifakı
ve HDP’nin galebesine karşı çok net ve açık bir yol izlemişti.
AK
Parti’den o süreçte henüz ayrılmamış olan Davutoğlu ve Babacan ile ekiplerinin
Cumhur İttifakı’nı desteklemeyecekleri psikolojik anlamda anlaşılınca, zihnî ve
kalbî kırılmanın AK Parti çatısında gerçekleşmemesi için, daha önce birtakım
açıklamalarda bulunduğu için parti teşkilâtlarında istenmeyen adam ilân edilen
Bülent Arınç ile bir görüşme yaptı Erdoğan.
O
görüşmede ne konuşulduğu bilinmezken, milletvekili aday listeleri açıklandı.
Listede, Arınç ile yapılan görüşmenin cevabı vardı âdeta ve Mücahit Arınç’ın
ismi listedeydi.
Bülent
Arınç ise AK Parti’den niçin ayrılmayacağına, neden AK Partili olduğuna dair
izahat vermişti medyaya ve AK Parti teşkilâtına…
Siyâsetin
nasıl su olup da yolunda aktığına ilişkin en sâde öğretilerden bir buket
sunuyordu bu olanlar. Erdoğan ve Arınç, âdeta politikada denge dersi veriyordu…
Ve
yine gün geldi, 2018 ve öncesinde Erdoğan’ın canını sıktığı düşünülen
açıklamalar yine Arınç tarafından sarf edildi. Gerilense AK Parti teşkilâtları
oldu.
Cumhurbaşkanlığı
Yüksek İstişâre Kurulu toplantısından sadece bir gün sonra Haber Türk’te
konuşan Bülent Arınç, AK Parti teşkilâtlarının, hattâ Cumhur İttifakı
mensuplarının tepkilerinin ardından bu kuruldan istifasını Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a sundu, o da kabul etti.
Bu
süreci takip ederken aklıma gelenleri yazmakta doğrusu öyle çok gidip geliyorum
ki…
Meselâ
en başta Bülent Arınç’ı nitelerken, “Demirtaş’ın kitabına iltifat eden” dedim,
ama “Demirtaş’ı öven” demedim. Zira Demirtaş benim için, “PYD Fırat’ın doğusuna
geçecek, sen de mal mal bakacaksın” diyerek Devlete meydan okuyan, 6-8 Ekim
Olayları’nı azmettiren bir teröristtir ama kitabını okumadım. Kim okudu ki?
Arınç
okumuş…
“Bir
teröriste atıfla başlıyor o kitap” deniliyor. Kişi sevdiğiyle beraberdir zaten,
bana atıfla başlayacak hâli yoktu ya… Önemli olan, kitabın içinde ne yazdığı…
Arınç diyor ki, “Bölgedekileri anlamak için faydalı”… PKK’lı olmayan, ancak hem
Devlet adına Jandarma’dan, hem de terör örgütü PKK’dan çok çekmiş ve
hatıralarını bizzat dinlediğim Kürt arkadaşlarım sayesinde olanları bizzat
anlamıştım ben de…
Yahut
dikkat ettiyseniz, yukarıda Osman Kavala’yı anmadım bile! Arınç bir avukat,
hukuk insanı ve hukuk, suçun sâbit olduğu tespit edilmeden kişiyi suçlu saymaz.
Gezi alçak bir provokasyondu fakat Kavala’nın bu organizasyonun neresinde
olduğunu bilmiyoruz. Açık Toplum Vakfı’nı bu konuya ortak ederken, vakfın
üyelerinden birinin de BMC’nin bir ortağı olduğunu hatırlamak iyi olur. BMC,
Türk savunma sanayiinin önemli değerlerinden biri hâline geldi, malûm…
Arınç,
uzun tutukluluk sürelerine karşı çıkıyor olabilir. Buna ben de karşıyım.
Yargının daha hızlı yürümesi için ne yapmak lâzım, biraz da bunu düşünelim…
Bu
yazıyla kesinlikle Arınç’ı temize çıkarmaya çalışmıyorum, gerek yok. Herkesin
kendine ait bir bakış açısı var ve benimkisi bu tarafa da bakmak istiyor.
Derdimse
şu: Arınç, içindekileri öyle veya böyle konuşuyor, ayan ediyor. Peki, ya
içindekileri saklayanlara ne demeli? Onları ne yapmalı?
“Çözüm
Süreci’ni yeniden başlatmak istiyor Arınç, bu yüzden öyle konuştu” diyor
kimileri. Katılan katılır bu fikre, ancak sadece son bir ayda 213 PKK’lı
teröristin bizzat teslim olarak örgütten ayrıldığını görünce, Diyarbakır’daki
Annelerimizin etkinliği fark edilince, böyle bir şeye gerek kalmayacağını zaten
öngörebiliriz. Eğer halk, Arınç’ın dört saatlik konuşmasından bunu çıkarır da
AK Parti’nin oy oranını düşürürse, vay hâline AK Parti’nin!
Öyle
ya, sorarlar adama, “Halkı ikna edecek bir tane teşkilât elemanı bulamadınız
mı?” diye…
Azerbaycan’dan
Libya’ya, Somali’den Ukrayna’ya, Suriye’den Kosova’ya dört bir cephede
karşısına onlarca düşmanı alarak savaşan Türkiye’nin, içeride siyâsî bir
yumuşama ve farklı fikirleri insana yakışır şekilde dinleyip yorumlamaya
ihtiyacı var.
Açıkçası
ben yoruldum, siz yorulmadınız mı?
Erdoğan’ın
fotoğrafına bakıp acıyan kimseler, onun ne kadar yorulduğunu fark etmiyorlar
mı?