Âyet âyet “Hilâl”e uzanmalı!

Fareler üfleyerek kemirirmiş insanın bir uzvunu ki insan fark edemesin eksildiğini; çağın Haçlıları da demokrasi, barış, hak, eşitlik şarkıları üflüyor kulağımıza ki özümüzü kemirdiklerini hissetmeyelim, eksildiğimizi fehmetmeyelim.

BİRLEŞMİŞ Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarihinde toplanarak tüm dünya insanlığının haklarını korumaya yönelik belirleyip yayımladığı “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”, her kişinin, nerede yaşıyor olursa olsun, vatandaşlık, eğitim, devlet yönetimine fikren dâhil olma, çalışma, eşit ücret alma, siyâsî ve kültürel tercih özgürlüğünden, kişilik haklarından, her yaş ve konumda eşitlikten, güvenden, yolculuk ve ticaret yapabilme haklarından, yargı kanallarında adâlet ile haklarının korunmasından, işkence ve zulme maruz bırakılmamasından, baskı hâlinde sığınmacı olma hakkından, mal ve mülk edinme keyfiyetinden, dinî ve siyâsî tercihlerinden, özel yaşamının dokunulmazlığından söz eder. Ve bu söz, özgürlük yasalarına bağlanır.

Bu bildirgenin ilk maddesi, “Tüm insanlar özgürlük, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar” şeklindedir. Son (30’uncu) maddesi ise, “Bu bildirgenin hiçbir yargısı, içinde yayınlanan hak ve özgürlüklerin bir devlet, sınıf ya da kişi tarafından yok edilmesini güden bir çalışmaya, girişmeye ya da eylemli olarak bunu işlemeye herhangi bir hak getirir nitelikte yorumlanamaz” ifadeleriyle beyan edilir.

Giriş kısmında özetle belirttiğimiz 30 maddelik bu bildirgenin tüm maddeleri, bildirgenin yayımlandığı 1948 tarihinden 11 yıl sonra kurulan ve yaşadığı ülkenin adâlet mekanizmasını yeterli bulmayıp ülkesinin devletini, yargısını şikâyet edebileceği uluslararası nitelikte “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” (AİHM), 1959 tarihinde kurulur.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne göre kişiler gibi devlet yönetimleri de özgürlük ve dokunulmazlık haklarına sahip olmakla birlikte, Avrupa, kurduğu AİHM ile tüm ülkelerin özlük ve özgürlük haklarına müdahale etme yetkisini kendinde bulundurur.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 71 yıllık, AİHM ise 60 yıllık mâzisiyle tüm insanlığın adâletini sağlamak iddiasıyla kişileri ve devletleri tehdit altında tutarken, zulümse kol gezmekte. Tüm insanlığın haklarını savunma hakkını elinde bulunduran 21’inci yüzyıl Haçlıları, Müslümanların Hilâlini hedef alarak, okyanus ötesinden İslâm coğrafyalarında eyledikleri yıkımları, soykırımları ve zulümleri uluslararası beyanlar (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi), yasalar ve yargıları (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) aracılığı ile örtbas etme hakkını ellerinde bulunduruyorlar.

Taşeron terör örgütü kurma, kurdukları terör örgütlerine silah temin etme, İslâm coğrafyalarının silah temin hakkını yine kendi kurdukları uluslararası kurum ve kuruluşlarla ipotek altına alma haklarını mahfuz tutarlarken, Filistin’de, Suriye’de, Yemen’de, Arakan’da ve Doğu Türkistan’da masum halkların katlini “temizlik” olarak addederek Haçlı rûhunu gelecek zamanlara taşımanın kutsal onurunu (!) yaşıyorlar. Madem böyle, madem zulüm Müslümanlar için uluslararası hak ve hukuk (!) kurumlarınca garantilenemiyor, öyleyse Hilâl ehli, tez vakitte aslına rücû etme dirâyetini göstermeli ve 14 asırlık mâzisinden güç devşirmelidir ki dünya saâdete erişebilsin!

Tüm inananları kardeş ilân eden (Hucûrat, 10), “İşte bundan dolayı İsrâiloğullarına şöyle yazmıştık: ‘Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.’ Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık göstermektedirler” (Mâide, 5) âyetindeki ve Vahy-i İlâhî’nin tamamında insanlığın saâdetinin hedeflendiğinin idrakinden başka çıkar yol olmadığının farkındalığı İslâm coğrafyalarında tazelenmeli ki Rabbin koyduğu yasalar ve insanlığa tanıdığı haklarla dünya selamete çıkabilsin.

Fareler üfleyerek kemirirmiş insanın bir uzvunu ki insan fark edemesin eksildiğini; çağın Haçlıları da demokrasi, barış, hak, eşitlik şarkıları üflüyor kulağımıza ki özümüzü kemirdiklerini hissetmeyelim, eksildiğimizi fehmetmeyelim. Sadece coğrafyalar için değil, fert fert eksilen yanlarımızın devâsını, “cihanşümul saâdet ve insan hakları beyannamesi” olan kapağını kaldırmanın, âyetlerini anlamanın tembeli olduğumuz Kitabımızda aramalı. İnsanlığın felâhı için âyet âyet “Hilâl”e uzanmalı!