Ayasofya psikolojisi

Türkiye dışındaki Müslüman toplumlar, “Kınamak ve protesto etmekten başka dinî değerlerim için ne yaptın?” diye sorarlarsa o ülke yöneticileri ne diyecekler acaba? Türkiye, o ülkelerin yöneticileri için kötü bir kriter meydana getirmiş oluyor.

AYASOFYA bir anlamdır, aynı kâğıt para gibi… Hem de üzerinde yazan değerinin kâğıt değerinden çok çok fazlası… Ve bütün dünyada tanınan, geçerli bir para…

Bu anlamı güçlendirecek 20:53 açıklaması, açılışın 24 Temmuz oluşu gibi işaretler de ihmâl edilmiyor. Hayatı büyük ölçüde anlamlardan ibaret olan insanoğlunu o yüzden çok etkiliyor ve etkilemeye de devam edecek.

“Türkiye’yi bu kararından dolayı kınıyoruz. Onların ürünlerine boykot çağrısında bulunuyoruz” gibi cümleleri sanırım siz de hatırlıyorsunuz. Bir şeyler yapma arzusuyla yola çıkılır ve ne yazık ki hiçbir şey yapamayarak geri dönülür. Her ne kadar itiraf edemesek de içten içe “güç yetirememe korkusu, çâresizlik, eli kolu bağlı olma” duygusu yaşanırdı. Bu, toplumsal seviyede olunca travma da toplumsal oluyor elbette.

Ayasofya kararı sonrası izlediğim haberlerde, karara karşı olanlar tarafından Türkiye ile ilgili olarak böyle çağrılar var. Üstelik bu çağrıların olduğu dönem, toplumların Corona karşısında kendilerini çok da iyi hissetmedikleri bir dönemde oluyor.

Karşı toplumların “Dünyayı biz yönetiyoruz” algısının “Meğer bizim gelişmişliğimiz, dünyayı yönetmemiz fosmuş” şekline dönüştüğü bir dönemde üstelik!

Öte yandan, taraftar ülke halklarından memnuniyet ve sevinç açıklamaları var. Bu da ekonomiden kültüre, toplumsal işlerden askeriyeye, turizme, diplomasiye her sahada sonuçları olacak bir tesir demektir.

Başka bir tesir de Müslüman ülkelerin idareleriyle alâkalı...

Türkiye dışındaki Müslüman toplumlar, “Kınamak ve protesto etmekten başka dinî değerlerim için ne yaptın?” diye sorarlarsa o ülke yöneticileri ne diyecekler acaba? Türkiye, o ülkelerin yöneticileri için kötü bir kriter meydana getirmiş oluyor.

Düşünebiliyor musunuz, yıllarca “Filistin dâvâsı” dediler, halklarına izah ettiler, ama Mısır, BAE, Suudi Arabistan ve sair ülkeler İsrail ile işbirliği hâlindeler. “Suriye” derseniz, Rusların emrinde. Yemen ve Afganistan gibi birçok ülkeyi söylemiyorum bile…

Bunlar gibi sayısız sonucu meydana getirecek Ayasofya ile ilgili hem bireysel, hem de toplumsal seviyede bir psikoloji söz konusu. Her bir çalışma sahası bu konuda öngörüler yapmalı ve tesirlerini kendi işlerine gelecek şekilde değerlendirmelidir.

Sonuç olarak, Ayasofya kararı hem taraftarlar, hem de karşılar açısından bir eşiktir. Türkiye’yi ve Müslüman toplumları Batı karşısında hep “ezilen, dövülen, aşağılanan“ psikolojiden, hattâ Batı’nın zulümlerinde bile Batı’ya sığınma ihtiyacından çıkarmış, denk bir taraf hâline getirmiştir.

Tüm bunlara istinaden diyebiliyorum ki, uzak olmayan bir zamanda Türkiye, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girecektir!

Kehanetim de şudur: Kudüs’ün yönetiminin Müslümanların eline geçmesiyle bir Müslüman ülke, muhtemelen Türkiye, dünyanın ilk 3’ü arasına girecektir.

Hayırlı olsun!