ZAMANINDA Üsküdarlı Süleyman
Amca hepimizi uyarmış, “Laiklik elden gidiyeah, irtica geliyeah!”
demişti. Peki, biz ne yaptık? Bu ikazları dikkate almak yerine bolca “caps” ve
komik videolar ürettik, dalgamızı geçtik.
Şimdi
başımızı taşlara vurma vaktidir. Süleyman Amcamız haklı çıktı!
Malûmunuz, geçtiğimiz Cuma günü, Cuma namazı ile birlikte Ayasofya yeniden ibadete açıldı. Bendeniz de, siz muhterem okuyucular için gözlemlerde bulunmak üzere oradaydım. Lâikliğe aykırı sayısız kusurlu hareket tespit ettim. Gözlemlerimi paylaşmak isterim efendim…
Haber
Ajanda dergimizdeki “Sefîne-i Tayy-i Zaman” yazı dizimizi takip eden
dostlarımız bilirler, ayda bir paraya kıyar, tarihin kırıldığı anları yerinden
sizlere anlatabilmek için sefîneme atlar, üzerinize afiyet, zamanda
yolculuklara çıkarım. Tarihin yeniden kırıldığı geçtiğimiz Cuma günü için sefînemize
ihtiyaç duymadım.
Siz
muhterem okuyucularımız için bolca gözlemde bulunabilmek için sabah erkenden
yola revân oldum. Aracımı zamlı tarife ile hizmet vermekte olan Kadıköy’deki
İspark’ın otoparkına çektim.
Şehir
Hatları vapurlarına yapılan zamdan etkilenmedim, zira İstanbul Kart’ıma eskiden
olduğu gibi yine yirmi liralık yükleme yaptım. Vapurdaki ekranlarda dönüp duran
Ekrem Başkan’ın musluk açma görüntüleri eşliğinde Kadıköy’den Eminönü’ne vâsıl
oldum.
Eminönü’ne
indiğim andan itibaren tüylerim diken diken olmaya başladı. Envaiçeşit
çarşaflı, türbanlı, fesli, sarıklı, cübbeli, çember sakallı, şalvarlı irticacı,
insan seli hâlinde Ayasofya’ya doğru akıyordu. Aralarında sırıtmamak ve dikkat
çekmemek için paraya kıydım ve ilk tezgâhtan kendime fiyakalı bir fes aldım.
Kuvvetle
muhtemel, lâik cumhuriyet düşmanı Kadir Mısıroğlu’nun sevenleri olduğunu tahmin
ettiğim birçok feslinin verdikleri selâmları ala ala yoluma devam ettim.
Yol
boyunca dizilmiş olan seyyar satıcılardan Osmanlı’yı, Hilâfeti çağrıştıran bandanaların,
şapkaların, rozetlerin, flâmaların, bayrakların kapış kapış kapışıldığına şâhit
oldum. İnanılır gibi değil! Arabistan’da mıyım, İran’da mı?
Hattâ
bir mağaza, kantarın topuzunu iyice kaçırmış, giriş kapısına günün anlamına
binaen pankart bile yaptırmış.
Bir
ara Gülhane Parkı civarında yol tıkandı ve kalabalık bir grubun arasında
kalıverdim. Hep bir ağızdan tekbirler getiriyorlardı. “Burası lâik bir ülke,
Yallah Arabistan’a!” diye avaz avaz bağırasım geldi ama maçam yemedi. Ben
de onlara katılır gibi yaptım.
Buradaki
yığılmanın sebebini polislerin yapmış oldukları anonslardan öğrenebildim. Ayasofya’nın
çevresi ve Sultan Ahmed Meydanı komple dolmuşmuş, anlayışlı olmalıymışız ve
zorluk çıkarmayalımmış… Meğer daha radikal irticacılar geceden gelmişler,
meydanda yerlerini almışlar, sabah namazından beri oradalarmış…
Buradan
daha fazla ilerleyemeyeceğimi anlayınca ara sokaklardan meydana ulaşmaya
çalıştım. Girdiğim her sokak, her cadde seccâdelerle işgal edilmiş
vaziyetteydi. Babıali Caddesi’nin sonuna geldiğimde meydana giden yolun da
kapatılmış olduğunu gördüm. Hay aksi, ne kadar çok irticacı var memlekette!
Bu
kez de Sultan Ahmet Adliyesi tarafından meydana ulaşmayı denedim. Sonunda bir
yolunu bulup tramvay yoluna attım kendimi. Meşhur köftecinin önüne kadar ancak
ilerleyebildim. Ayasofya’ya yüz elli metre kadar yaklaşabilmiştim ve daha fazla
ilerlemenin imkânı kalmamıştı. Oraya ilişmeye karar kıldım.
İstanbul’un
her tarafından gelenler yetmiyormuş gibi tâ Ağrı’dan bile kalkmış gelmişler.
İstanbul nere, Ağrı nere? Bir de üşenmemişler, pankart da yaptırmışlar. Neymiş
efendim, “çağ açıp, çağ kapatan ümmetin umudu Cumhurbaşkanı” için duâ
etmeye gelmişler. Bu nedir kardeşim?
Ayasofya’da
okunan Kef, Meryem, Yasin ve Fetih Sûreleri, kurulan ses sistemleri sayesinde
bulunduğum yerden rahatlıkla dinlenebiliyordu. Dinledim ben de, yapacak bir şey
yok.
Sonra
Erdoğan, Bakara Sûresi’nin ilk beş âyetini okumaya başladı. Çevremdeki bütün
irticacılar cep telefonlarını çıkarıp kayda başladılar. Ben de onlara uymak
durumunda kaldım fark edilmemek için. Cumhurbaşkanı’nın Kur’ân okuması… Olur
şey değil!
Lâiklik,
lâiklik olalı böyle zulüm görmedi!
Hâlen
kalabalıklar meydana doğru akıyordu. Sosyal mesafe hak getire! Bu irticacılar
yüzünden Covid-19’dan kurtulamıyoruz. Oysa lâikler öyle mi? Okumuş kültürlü
insanlardır onlar. Sahillerde, belediyenin girilmemesi için çizdiği dairelere
hiçbir lâik vatandaşımız girmemiş, dairelerin dışını tıka basa doldurmuşlardı,
biliyorsunuz.
Bir
türlü bitmek bilmeyen bir ezanın ardından -meğer dört minarede dört farklı
müezzin okuyormuş ezanı- nihâyet namaz kılındı.
Meydan
bir taraftan boşalıyor, bir taraftan da Ayasofya’ya ulaşmaya çalışanlar
tarafından dolmaya devam ediyordu.
Tramvay
yolundaki insan akıntısı, Boğaz gibi çift yönlü çalışmaktaydı.
Ben
de sizler için değerli gözlemlerime devam etmek üzere rotamı Ayasofya’ya doğru
kırdım. Meydana güçlükle ulaştığımda bir de ne göreyim? Meydanda sadece Türk
bayrakları değil, Azerbaycan, Libya, Tunus, Suriye, Bosna-Hersek, Kosova,
Arnavutluk ve Pakistan gibi birçok ülke bayrakları da var. Hattâ Kayı obasından
bile gelenler olmuş. Bu lâiklik karşıtı kalkışma küresel boyutta yani!
؟zınısım adnıkraf ninekilheT
Şimdi
Yunanistan’da bayrakların neden yarıya indirildiği ve yas ilân edildiği
anlaşılıyor. Sonuçta Yunanistan, lâik bir ülke ve medeniyetin eşiği. Lâiklik ve
medeniyet açısından böylesi kara bir günde yas ilân etmesinler de ne yapsınlar?
Bu
manzaraları görünce hâliyle çok canım sıkıldı, dönüş yoluna koyuldum. Kendimi
Kadıköy’e dar attım. Vapurdaki ekranlarda İmamoğlu Başkan’ı izleyerek bir parça
rahatlamaya çalıştım. O musluk açtıkça, benim yüreğime sular serpildi.
Kadıköy
İskelesi’nden İspark otoparkına gelene kadar milletin garip ve öfkeli
bakışlarına maruz kaldım. Bunun sebebini arabanın kapısını açarken camda aksimi
gördüğümde anladım. Meğer Eminönü’nden aldığım fes hâlâ başımdaymış! İnsanlar
haklılardı tabiî, hemen fesi çıkarıp bagaja atıverdim. Sonuçta burası Kadıköy,
lâik bir muhit. Allah muhafaza!
Arabaya
binince derhâl radyodan haberleri açtım. Meğer girmeye muvaffak olamadığım
Ayasofya’nın minberine Hilâfet sancakları asılmış ve Ali Erbaş, Cuma hutbesini
elinde kılıçla irad etmiş. Yok daha neler!
Bir
de kalkmışlar, böyle bir açılışa Kılıçdaroğlu’nu ve İmamoğlu’nu davet etmişler.
Oldu canım! Lâikliğin cenazesinin kaldırıldığı bu Cuma namazına Nevşin
Mengü’yle Uğur Dündar’ı da çağırsaydınız da tam olsaydı bari!
Kalınız sağlıcakla efendim…