Avrasya enerji politikaları

Türkiye’de enerji politikalarının ana hedefi, sınırlı olan doğal kaynakların çevresel etkileriyle birlikte en iyi biçimde değerlendirilmesidir. Enerjinin zamanında, güvenilir bir biçimde, uygun fiyat ve yüksek kalitede olması, ekonomik ve sosyal büyümenin sağlanmasına destek vermektedir. Bu nedenle özellikle Avrasya bölgesi enerji kaynaklarının Avrupa ve uluslararası piyasalarına taşınması, Türkiye için önemlidir.

MODERNLEŞME ve Sanayi Devrimi’nden sonra tüm dünyada enerji kaynaklarına ulaşabilmek için güç mücadelesi başlamış ve bu mücadele birçok savaşa neden olmuştur. Dünya üzerindeki savaşların ortaya çıkışında enerji, önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır ve 19’uncu yüzyıldan bu yana devletler açısından en önemli gereksinim olmakla beraber uluslararası politika amacı hâline gelmiştir.

Devletlerin artan enerji taleplerine karşın fosil yataklarının gittikçe azalması, istikrarsız ekonomik ve siyasal rejimlerin varlığı ve arz sorunları gibi nedenlere bağlı olarak enerjiye sahip olmak için stratejik politikalar belirlemek zorunda kalınmıştır.

Geride bıraktığımız yüzyıl, enerji teknolojilerinin hâkim olduğu bir dönem olmuştur. Günümüz uluslararası ilişkilerinde enerji, ekonomik büyümenin ve kalkınmanın önemli dinamiklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Süreklilik arz eden, ucuz fiyatlı ve güvenilir kaynaklardan enerjinin temin edilmesi, ekonominin istikrarı açısından önem arz etmektedir.

Bu bağlamda geçmişten bu yana en önemli stratejik enerji kaynağı olarak petrol, birinci sırada yer almaktadır. Petrolle birlikte doğal gaz da ikinci sıradaki önemli enerji kaynağıdır. Petrol ve doğal gaz, enerji kaynakları üzerinde yürütülen güç mücadelesi de dünya petrol rezervlerinin yüzde 10’undan doğal gazın ise yüzde 30’undan fazlasına sahip olan Avrasya bölgesi üzerinde yoğunlaşması kaçınılmaz olmuştur. Başka bir deyişle son yüzyıldaki gelişmeler, Avrasya bölgesindeki enerji kaynaklarının zenginliğine bağlı olarak mücadelelerin bu coğrafyada yoğunlaşması sonucunu doğurmuştur.

Enerji kaynakları bakımından zengin olan Avrasya ülkeleri ve bu kaynaklara ihtiyacı olan ekonomik açıdan güçlü Batı ülkeleri, enerji mücadelesinin merkezinde yer almışlardır. Soğuk Savaş sonrasında stratejik açıdan önemli olan Avrasya’nın hâkimiyeti, küresel aktörler içim önem arz etmektedir. Avrasya’nın zengin enerji kaynaklarını uluslararası piyasalara çıkarları doğrultusunda uygun güzergâhlardan ulaştırılması amacıyla farklı bölgesel düzeyde iş birliği girişimlerinde bulunmuşlardır. Buna karşın bölge ülkeleri de kendi enerji kaynaklarını çıkarları yönünde kullanmak amacıyla entegrasyon arayışlarına girmişlerdir.

Yaşadığımız yüzyıl, tüketimin enerjiye dayalı olduğu ve devletlerarası mücadelenin enerji odaklı olduğu bir dönemdir. Bu bağlamda enerji piyasasında üreticiler, taşıma hatları üzerindeki ülkeler ve büyük tüketiciler, uluslararası düzeyde stratejik önem taşımaktadırlar. Dolayısıyla jeoekonomik ve jeopolitik açıdan elverişli olan ülkeler de önem arz etmektedir.

Dünyanın en önemli iki enerji kaynağı, petrol ve doğal gaz kabul edilmektedir. Küresel aktörlerin ekonomik ve teknolojik gelişmelerine paralel olarak bu iki enerji kaynağına olan ihtiyaçları artacağından, bu kaynakları elinde bulunduran bölgeler ve ülkeler, küresel güçler açısından hedef oluşturmaktadır. Özellikle Avrasya ve Orta Doğu ülkeleri küresel ve bölgesel güç çatışmalarının odağı durumundadır.

SSCB’nin dağılmasından sonra Avrasya bölgesinin daha fazla artan önemi ve zengin enerji kaynaklarının varlığı, Rusya, İran, Çin, ABD, AB ve diğer güçlerin bu bölge üzerinde nüfûz etme mücadelesine yol açmıştır. Rusya, sahip olduğu zengin enerji kaynakları ile birlikte Avrasya bölgesindeki ülkelerin enerji kaynaklarının taşıma yolları üzerinde bulunması nedeniyle bölge üzerinde yeni bir güç merkezi olmuştur.

ABD, Avrasya bölgesindeki zengin petrol ve doğal gaz yataklarına sahip ülkelere yakınlaşması ile bir yandan Orta Doğu petrollerine olan bağımlılığını azaltmak, diğer yandan ise Avrasya enerji kaynakları ve boru hatları üzerinde söz sahibi olmak istemektedir. AB, enerji güvenliğini sağlamak için enerji çeşitliliğini gerçekleştirmek, bunun yanında hem fosil yakıt rezervlerinin ömürlerinin sınırlı olması, hem de petrolde Orta Doğu, doğal gazda ise Rusya’ya büyük ölçüde bağımlı olması nedeniyle Avrasya bölgesinin enerji kaynaklarına yönelmiştir.

Avrasya ülkeleri, enerji kaynaklarını tamamen çıkar ve fayda ilişkisi açısından değerlendirmekte, ekonomik kalkınmalarını sağlayabilmek için her türlü fırsatı değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Kendi çıkarları doğrultusunda enerji kaynaklarının çıkarılmasından uluslararası piyasalara ulaştırılmasına kadarki süreçlerin hepsinde imkânlarını sonuna kadar kullanmaktadırlar. Dünyanın önemli küresel aktörleri ise kendilerine avantaj sağlayacak şekilde tüm güçlerini ortaya koymaktadırlar.

Önemli bir bölgede jeopolitik ve jeostratejik konuma sahip olan Türkiye ise, Avrasya, Orta Doğu ile Avrupa arasında bir enerji köprüsü görevi görmektedir. Başka bir deyişle Türkiye, enerji transfer kaynakları ve güzergâhlarının çeşitlendirilmesi hususunda büyük bir rol oynamaktadır. Türkiye açısından ise bölgedeki ihtiyacı karşılamaya yönelik bir strateji ve buna uygun bir politika ile ilerlemek için çalışılmaktadır. Çeşitli projelerde yer alması, desteklemesi ve hattâ başlatılmasında çalışmalarda bulunan Türkiye, özellikle boru hattı projeleri için ideal bir stratejik ortak durumundadır.

Türkiye’de enerji politikalarının ana hedefi, sınırlı olan doğal kaynakların çevresel etkileriyle birlikte en iyi biçimde değerlendirilmesidir. Enerjinin zamanında, güvenilir bir biçimde, uygun fiyat ve yüksek kalitede olması, ekonomik ve sosyal büyümenin sağlanmasına destek vermektedir. Bu nedenle özellikle Avrasya bölgesi enerji kaynaklarının Avrupa ve uluslararası piyasalarına taşınması, Türkiye için önemlidir.