MÜLTECİ ve sığınmacı
konusunu ele aldığım son yazımda, sorunun doğurduğu dezavantajları özetlemeye
çalışmıştım. Bu yazımda ise mülteci ve sığınmacıların avantajlarından bahsedip
Dünya’daki sığınmacı ve mülteci sayılarını ele alacağım.
Mülteciler
ve sığınmacılar niteliklerine göre gayrisâfî yurtiçi hâsılaya katkı
sunabilecekleri gibi, esnek işgücü piyasalarına da zenginlik kazandırabilirler.
Bazı
ülkelerde yaşlı nüfus hızla artıyor. Bu da ilgili ülkede işgücü boşluklarının
doğmasına neden oluyor. İşgücü talebinin arttığı ama yaşlı nüfus nedeniyle
işgücünün arttığı ülkeler için mülteciler, kurtarıcı rolü görebiliyorlar. Bu
ülkeler mültecileri iş hayatına katarak azalan işgücü açığını giderebiliyorlar.
Mülteciler
ev sahibi ülkeye yeteri düzeyde entegre olabilirlerse, ev sahibi ülkenin
kültürel yaşamı ve kültürel zenginliğine büyük katkı sunarlar. Kültürel
çeşitlilik ve zenginlikse, ev sahibi ülkenin kültürel olarak kalkınmasını
sağlar.
Mülteciler,
ihtiyaç duyulan nitelikli işgücünün karşılanması, kültürel çeşitlilik ve
zenginliğin artması, gayrisâfî yurtiçi hâsılaya olan katkı, esnek işgücü piyasalarına
yönelik oluşan zenginlik ve yaşlı nüfus nedeniyle azalan işgücü kaybının
önlenmesi gibi çok sayıda probleme çözüm sağlayabilirler.
Nitekim
bir göçmenler ülkesi olarak ABD, özetlemeye çalıştığım problemlerin önemli bir
kısmını göçmenler ve mültecilerle çözüme kavuşturuyor. ABD dışında Kanada ve
Norveç gibi ülkeler de benzer problemlerin çözümü için aynı yola başvuruyorlar.
100 milyon kayıp yaşam!
Tüm
bunlar dezavantaj ve avantajlarıyla mülteci meselesinin sonuçları olarak dünyanın
önünde duruyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) raporuna göre,
günümüzde Dünya’da sığınmacı ve mülteci sayısı 82 milyonu aşmış durumda. Kayıt
dışı rakamlarla bu rakamın ortalama 100 milyon olduğu düşünülüyor. Her geçen
gün, Dünya’nın farklı coğrafyalarında mülteci sayısı artıyor.
Aynı
rapora göre mültecilerin yüzde 42’si 18 yaşın altında. BM’ye göre sadece
2018-2020 yılları arasında yaklaşık 1 milyon çocuk, “sığınmacı” olarak dünyaya
geldi.
Mülteci
ve sığınmacıların çok büyük bir kısmını Suriyeliler, Venezuelalılar, Afganlar,
Güney Sudanlılar ve Myanmarlılar oluşturuyor.
BM
verilerine göre en çok sığınmacı kabul eden ülkeler, 3 milyon 700 bin sığınmacı
ile Türkiye, 1 milyon 700 bin ile Kolombiya ve 1 milyon 400 bin ile Pakistan ile
Uganda.
Her
sığınmacının ve her mültecinin arkasında farklı hikâyeler var. Bu hikâyelerin
çok büyük bir kısmı iç savaş nedeniyle ortaya çıkıyor ve insanın içini burkan yaşam
öykülerinden oluşuyor.
Dünya soruna ilgisiz!
Sığınmacı
ve mülteciler, oluşturdukları tüm risklerine rağmen dünyadan ilgi ve destek
bekliyorlar. Ama öyle görünüyor ki, bu ilgi ve destek, ülkemiz gibi birkaç ülke
dışında bu insanlardan esirgeniyor. Hele “insan hakları ve özgür yaşam” denince
sözü hiç kimseye bırakmayan Batı dünyası tarafından… Üstelik sığınmacı ve
mülteci sorununun ortaya çıktığı coğrafyalarda önemli payları olduğu hâlde…
Dünyadan
gerekli ilgi ve destek esirgendikçe sorun giderek büyüyor. Sorun büyüdükçe,
yönetilmesi de zorlaşıyor. Ayrıca sorunun etki alanı giderek genişliyor.
Hiç
şüphesiz, bu etkiyi şimdilik hissetmeyenler daha fazla duyarsız kaldıkça, çok
geçmeden bu etkiyi bizzat duyacaklardır. Hem de çok derin boyutta!