
TÜRKİYE’de sayısının kaç olduğunu bilmediğimiz, “3-5” ile de ifade etmenin mümkün olmadığı bir “ATM elemanı dramı” yaşanıyor. Bu meselenin sebepleri, son derece anlaşılabilir nedenlerdir. Çözülemeyişi ise son derece anlaşılamaz bir meseledir. Zira sonuçları duygusal, ekonomik, insanî ve ahlâkî birçok duruma yol açmaktadır.
Peki, ATM elemanı meselesi nedir?
Çoğunlukla kamuda çalışan kişilerle ilgili olarak, kimilerinin “işe yetişme, iş yeri sürtüşmeleri, ‘Yanlış yaptın’ derdi ve baskısı olmayan rahat bir durum” olarak gördüğü, birtakım vatandaşların “Biz eşşek gibi çalışıyoruz, o kadar maaş alamıyoruz” diyerek sitem ettiği, siyâsî muhaliflerin “Yandaşlarına para aktarıyorlar” iddiasında bulunduğu bir meseledir ATM elemanı meselesi.
Tüm bunlar gerçeğin bir kısmıdır; gerçeğin tamamı ise bundan çok farklıdır. ATM memurları vasıfsız, işe yaramaz kişiler değildirler. Belki de bazıları sıra dışı özelliklere sahip kişilerdir. “İyi de, neden o zaman?” dediğinizi duyar gibiyim.
Son zamanlarda sıkça kullanmak durumunda kaldığım, İngilizcesi “corporate climate” olan, Türkçede ise “kurum kültürü” diye adlandırılan bir durumun yapısından kaynaklanıyor bu durum. Kurum kültürü; yazılı kuralları olmayan, insanların davranışlarını, duygularını, düşüncelerini etkileyen, iş yapış şeklini belirleyen bir hâldir. Bu kültür zamanla kişiler, işler, istekler (talepler), dış faktörler, kurumun dış çevreyle etkileşimi, yöneticilerin tutum ve davranışları sonucunda ortaya çıkar.
Meselâ bir muhasebe bürosunda çalışmak ile bir hukuk bürosunda çalışmak aynı değildir. Her hukuk bürosu veya muhasebe bürosunda çalışmak da aynı değildir. Her birinin kendine has söz ve davranış şekilleri vardır. Bu konuda Cem Kozlu’nun “Kurum Kültürü” kitabını okumanızı tavsiye ederim. Bu kurum kültürü, çalışanlar arası uyumu, iletişimi, çıkan uyumsuzlukta problemin nasıl çözüleceğini de etkiler. İnsanlar zannederler ki, kendileri istediklerini söylüyor ve istediklerini yapıyorlar. Hâlbuki tüm bunlar kurum kültürü içinde dönüp dolaşır. ATM memurları dramı da buradan kaynaklanır.
Bir kamu kurumunun yönetimini ilgilendiren bir mevkie bir yönetici gelir. Yönetici, kendini göstermek veya bir şeyler yapmak ister. Önceden bulunan görevliler de kendilerinin istediğinin olmasını veya durumun değişmemesini isteyebilirler. Bazen bu, o iş yerine yeni gelen görevliyle ilgili olarak da yaşanabilir. Peki, bunlar nasıl çözülecek? Buna karar verenler için çok büyük bir maliyeti yoktur fakat milletimiz, ülkemiz ve o çalışan açısından çok ciddî sorunlar doğurabilir. O kişiye ilgilenmesi için iş verilmez, zamanla oda da tashih edilmez, hatta masası dahi elinden alınır. Bu bir tür “Gelmesen de olur” demektir. Bu durumda kalan kişi de işe gelmeyiverir artık. Her şey olup bitmiştir!
İş yerindeki uyumsuzluğun tarafı olanlar bu manzaraya “Kurtulduk” gözüyle bakarlar. ATM elemanı pozisyonuna geçense, “Bu ülke benim kıymetimi anlamadı. Madem öyle, işte böyle!” der. Bu açıdan da her şey olur ve biter.
Daha sonra aynı iş yerinde yöneticiler de, çalışanlar da değişir. Belki onlar, “ATM elemanı” diye bilinen memurlar çok iyi anlaşabilecek birileridir ama gelin görün ki, o kişiler hiç aranıp sorulmaz. “Geçmişe sünger çekelim” fikri kimsenin aklına gelmez. Bu durum zamanla alışılmış bir hâle gelir ve kabullenmişlik kendi şartlarını meydana getirmiştir. Ve değişim bir türlü akla gelmez.
Konuyu ilk defa duyanlar, durumun vahametini iyi anlarlar ancak her ne hikmetse hem insan israfı, hem kaynak israfı göz göre göre devasa boyutları bulur. Buna rağmen kimse kılını bile kıpırdatmaz.
Devletin yönetilmesinde vazife üstlenmiş biri, toplumumuzun ve ülkemizin sorun ve çözümlerine kafa yoran bir sorumlu vatandaş ve ATM elemanı pozisyonunda birçok arkadaşı olan biri olarak, bu mesele bana acı veriyor. Ne insanımızın ömrünü anlamsız geçirmesinin müsebbibi olmayı, ne vatandaşımızı hizmetsiz bırakmayı, ne de güç belâ topladığımız kaynaklarımızı israf etmeyi kendime izah edebiliyorum.
Bu konuyu çözme sorumluluğu ve yetkisine sahip siyasilerimizi ve bürokratlarımızı çözüm bulmaya çağırıyorum. Allah hepimize, potansiyelimizi açığa çıkarıp insanlığın hizmetine sunmayı, alnımızın teriyle kazandığımız lokmaları yutmayı ve her kuruşu değerlendirmede hassasiyet gösterdiğimiz yetkiler nasip etsin!