Atlantik’te bir ada ülkesi: Küba

Küba, konumu itibarıyla ABD için stratejik öneme sahip. Çünkü buradan hem ABD’nin güney kısımlarını, hem de Orta Amerika’daki ülkeleri yönetebilme imkânına sahip olmaktadır. Bu nedenle İspanya Savaşı sonrası ABD bu adada, Guantanamo Körfezi’nde devasa bir askerî deniz üssü kurmayı ihmâl etmez.

DÖRT mevsim sıcak tropikal iklim, devrim, tıpta kanser çalışmaları, dünyaca ünlü Habanos puroları, Jose Marti, Fidel Castro ve emperyalist dünyaya yarım asırdır başkaldıran bir ülke… Aslında bu ülke için sayılabilecek çok şey var fakat bu birkaç başlığın bizi götürdüğü yer belli. Atlantik okyanusunun tam ortasında, Meksika Körfezi’nin girişinde bulunan ada ülkesi “Küba”…

Resmî adıyla Küba Cumhuriyeti…

Kuzeyinde Amerika Birleşik Devletleri ve Bahamalar, batısında Meksika, güneyinde Cayman Adaları ve Jamaika, güneydoğusunda ise Haiti ve Dominik Cumhuriyeti bulunuyor. Yaklaşık 111 bin kilometrekarelik yüzölçümüne sahip Küba, Karayipler’in en büyük adası olduğu gibi dünyanın da en büyük 13’üncü adası olma konumundadır. Stratejik önemi nedeniyle “körfezin anahtarı” olarak bilinen önemli bir ada ülkesidir.

Nobel ödüllü yazar Ernest Hemingway, 1928 yılında ilk kez geldiği Küba’dan bir süre sonra karısına bir mektup gönderir. Mektupta şöyle der: “Son zamanlarda kendime hayatımın geri kalan günlerinde ne yapacağımı soruyordum. Şimdi yanıtını biliyorum: Küba’yı anlamaya çalışacağım.”

Bana gelince, Küba’nın kanser ile ilgili çalışmalarına bakmak üzere çalışırken kendimi Küba’nın içinde buldum ve istedim ki bu ülkeyi hep birlikte yeniden keşfetmek üzere yolculuğa çıkalım…

“Yeniden keşfedelim” diyorum, çünkü yıllar önce Küba, Kristof Kolomb’un 1492 yılında çıktığı seferde keşfedilmiş. 28 Ekim günü Küba’ya ayak basan Kolomb, adaya olan hayranlığını, “İnsan gözünün görüp görebileceği en güzel yer” sözleriyle dile getirmiş.

Başkenti Havana… Kübalıların deyişiyle “La Habana”, ülkenin ilk başkenti değil. Adanın ilk başkenti 1500’lerin başlarında İspanyolların yerleşmeye başladığı Santiago de Cuba. Bu şehir yüzlerce yıl adaya başkentlik etmiş. Sonrasında görevi Havana’ya devretmiş. Küba’nın diğer önemli şehirleri Camaguey, Guantanamo, Las Tunas ve Matanzas.

Bugünün Küba’sını anlamak için öncelikle çalkantılı geçmişine bakmak gerekir. Tarihi binlerce yıl öncesine giden bu adada öncesinde yerli kabileler yaşam sürmüşler. Tâ ki Kolomb’un keşfiyle birlikte Avrupa bu topraklardan haberdar oluncaya dek… İlk önce İspanya’nın Amerika kıtasındaki ilk yerleşim yeri olmuş. 1762 yılında İngilizler tarafından ele geçirilen ada, bir yıl sonra Florida’nın karşılığında yeniden İspanya’ya iade edilmiş.

İspanyollara karşı ilk bağımsızlık mücadelesi 1868-1878 yılları arasındadır. Şeker kamışı çiftliği sahibi olan avukat Carlos Manuel de Cespedes, bir sabah kölelerini azat ederek kendisine katılanlarla birlikte bağımsızlık mücadelesini başlatır. Ardından yayınladığı “Grita de Yala” bildirisi ile Küba’nın bağımsızlığını ilân eder ve böylece İspanyollara karşı “On Yıl Savaşları” başlar. Savaşın sonunda İspanya, Zanjon Sözleşmesi ile siyasal ve ekonomik reformlar yapmaya söz verir. Fakat adadaki ekonomik bunalım nedeniyle barış ortamı kısa sürer. Cespedes bu savaşta hayatını kaybetmiş olsa da bugün hâlâ “Vatanın Babası” unvanıyla anılmaya devam eder.

Küba’nın ikinci bağımsızlık savaşı, 1895 yılında Jose Marti önderliğinde başlar.  Marti, Küba’nın özgürlüğünü göremeden aynı yıl içerisinde, henüz 42 yaşında ölür. Kısa ömrüne rağmen Jose Marti, Küba’nın ulusal kahramanı ve simgesi olur. Kübalılara göre bıraktığı en büyük miras, Küba’nın özgürlük hayâlini kalıcı bir şekilde etkilemiş olmasıdır.

1898 yılında “Maine” isimli ABD askerî gemisinin 1898 yılında Havana Limanı’nda batırılması üzerine ABD, İspanya’ya savaş ilân eder. Bu geminin görevi Küba’daki Amerikan mülkiyetini korumaktır. Bu savaşta ABD, Küba’dan taraf olarak İspanyolların adadan kovulmasında başrol oynar.

Kaynaklara göre yaklaşık 400 yıl kadar İspanya’nın egemenliğinde kalan Küba, 1898 yılının Ağustos ayında son kez İspanyol bayrağını kalesinden indirmiş olmasına rağmen özgürlük hayâlleri gerçekleşmemiştir. Çünkü indirilen İspanya bayrağının yerinde bir Küba bayrağı değil, Amerikan bayrağı dalgalanıyordur. Böylelikle Küba bir sömürgeden kurtulur fakat bu sefer de yaklaşık 50 -kimi kaynaklarda 60 yıl olarak belirtilmiş- yıl boyunca sürecek olan ABD yönetimine girmiş olur.

Bu saatten sonra Küba’da Amerikan hâmiliği başlamış ve adada gerçekleştirilen bütün seçimlerin galibi, ABD’nin desteklediği adaylar olmuştur.

Küba’nın İspanya’ya karşı bağımsızlık mücadelesindeki galibiyeti sonrasında, İspanya ve Amerika arasında imzalanan Paris Anlaşması çerçevesinde Küba’nın ilân ettiği bağımsızlığı, 1899 yılında ABD işgali altında yürürlüğe girer.

1901 yılına gelindiğinde Küba Anayasası kabul edilir.

Küba, konumu itibarıyla ABD için stratejik öneme sahip. Çünkü buradan hem ABD’nin güney kısımlarını, hem de Orta Amerika’daki ülkeleri yönetebilme imkânına sahip olmaktadır. Bu nedenle İspanya Savaşı sonrası ABD bu adada, Guantanamo Körfezi’nde devasa bir askerî deniz üssü kurmayı ihmâl etmez. 1903 yılında ise Guantanamo Üssü’nün arazisi Küba Devlet Başkanı Palma tarafından ABD’ye ebediyyen belirlenen bedelle kiralanır.

Takvimler 1933 yılını gösterdiğinde, Fulgencio Batista iktidara gelir. Küba yönetimine ünlü bir diktatör olarak uzun yıllar damgasını vuran Batista döneminde gelir kaynağı olarak tarım ve hayvancılık, turizmin yanı sıra kumarhane işletmeciliği de ön plâna çıkmıştır. Buna karşı işsizlik oranları artmış, nüfusun büyük çoğunluğu yoksulluk içinde kalmış ve ekonomide dışa bağımlılığın artmasıyla 1950’li yıllara gelindiğinde rejime karşı huzursuzluklar baş göstermiştir. Bu da Batista yönetimine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açar.

Fidel Castro böylece tarih sahnesinde yerini almaya başlar…

 

https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCba

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1166792

http://www.latinulkeler.com/kuba/la_kuba_hakkinda.php

https://www.hurriyet.com.tr/hemingway-in-ayak-izinden-kuba-19490838