“Ateşin çocukları” Hatay’ı ateşe verdi

Eğer alevleri göklere çıkan bu ateş karşısında susulursa, gençlik eğitimle, millî ve mânevî değerler ölçüsünde yetiştirilmez ve sadece para, mâkâm, haz peşinde koşturulursa, bu ateş gençlikle beraber hepimizi de yakacak!

ERMENİSTAN ile kardeş ülke Azerbaycan arasında ateşkes anlaşması imzalanınca sosyal medyada hemen kişisel görüşümü paylaştım. Bu durumda Ermenistan’ın samîmi olmadığını ifade ettim.

Bunun iki nedeni vardı: Birincisi, anlaşma maddeleri içinde yer alan “Kesin çözüm olmasa da…” ifadesi; diğeri ise, ateşkesin başlamasına dakikalar kala sivilleri hedef alan bir zihniyetin asla samîmi olmaması durumu...

Devletler ve toplumlar makro ölçekte analiz edilirken, kişiler ise mikro ölçekte analiz edilir. Burada makro ve mikro düzeyin anlaşılmadığını son olaylarda bir kez daha idrak ettim.

Ekonomi, iktisat, toplum, STK ve devletler arasındaki ilişkiler “makro”, birey ve üretici için “mikro” kelimesi yaygın olarak kullanılır.

Makro, kelime anlamı olarak “büyük”, mikro ise “küçük” olarak genel kabul görmüştür. Bazı olayları makro ölçekte analiz etmekten kastedilen şey, sebep-sonuç ilişkisidir. Bu durum ise Newtoncu görüşün bir sonucudur.

Mikro ölçekteki olayların analizi ise kuantum ölçeğinde ve bunun yansıması olan durumlardır. Makroyu büyük, mikroyu ise sadece küçük olarak steril bir kafes içinde anlamak yeterli değildir.

Makro ölçekte devletler arasındaki ateş, savaştır. Mikro ölçekte ise ateş, cezâ unsuru kabul edilen ve mânevî temizlenme için kullanılan bir kavramdır. Bazı dinlerde ise kutsallaştırılan bir varlıktır.

Son zamanlarda, özellikle sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan “Ateşin çocukları” ifadesi, işte bu ateşin kutsal kabul edildiği dine mensup olan kişilerin söylemleridir.

Devletler arasındaki ateşte Batı medeniyetlerinin büyük kısmı ve ateşi kutsal sayan dinlerde ise tamamı, güvenden yoksun ve güçlünün haklı olduğuna inanırken, kazanmak için bütün yolları mubah kabul eder.

Durum bundan oluşurken, olaylar olduğunda analiz etmek için Ermenistan’ın ateşkes istemesi samîmi değildi. Batı’dan yardım, asker ve silah depolama gayretinde olduğunun görülmesi gerekir. Nitekim ateşkes başlar başlamaz, daha önce de olduğu gibi Suriye ve Irak’ın kuzeyinden bazı asker ve silahlar tekrar Ermenistan’a gönderilmek üzere yola çıkarıldı.

Daha önce de PKK, Ermenistan’a gidip Azerbaycan’a karşı savaşmıştı.

Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu söyleyen Putin ve sözde ateşkes isteyenlerin hiçbiri, sivilleri hedef alan Ermenistan’a tek kelime ses etmedi!   

Hatırlayınız, Annan Plânı’na KKTC “Evet” demesine rağmen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi AB’ye kabul edilmişti. Bu, ikiyüzlülüğün daniskası değil de neydi?!

Suriye ve Irak’ta hiçbir hakkı olmayan Amerika, Fransa ve Birleşik Krallık için tek kelime ses etmeyenler, “Suriye’de, Irak’ta ne işimiz var?” diyorlar.

Makro ölçekte ve diplomasi sürecinde Rusya ile ilişkilerin dengede olması mühim; yalnız Ermenistan-Azerbaycan ateşinin sonucunda Türkiye’nin Çin’e bağlanmasını sağlayan Türk cumhuriyetleri üzerindeki oyunu doğru görmek gerekir.

Rusya’nın derdi Türkiye ile Çin’i ateşe atmaktır. Nasıl ki Batı’nın derdi Rusya, İran ve Türkiye’yi ateşe atmaksa, bu da böyledir!

***

Ermenistan bozguna uğratılınca, bir anda Hatay ve Trabzon’da yangın çıkarıldı. Ciğerlerimiz yandı. Gezi zekâlılardan hiç kimse, bazı sanatçılar hâriç, çevreciler ve doğa seviciler PKK’ya tek kelime lâf etmediler. Katliam yapan, cinayet işleyen ve çocuk kaçıran PKK’ya bazı kesimlerden hiç ses çıkmadı. Çünkü Karabağ’da güya ateşkes isteyenler, Hatay’ı ateşe verdiler.

Yetmiyormuş gibi, 2020 Nobel Edebiyat Ödülünü, Türkiye’nin sınırları içinde yer alan Ağrı dağının Ermenice ismi olan “Ararat”ı kitabına 30 yıl önce isim edinen bir yazara verdiler. 

Ateşin çocukları dünyayı yakıyor, yıkıyor ve yok ediyor. Yetmiyormuş gibi, “Hatay’daki kutsal ateşi selâmlıyoruz” bile diyorlar. Her tarafı ateş çemberine alanlar, alevleri göklere yükselen bu kutsal (!) ateşin peşindeler. En önemlisi de, gençliğin farkında olmadan bu tiplere özendirilmesi ve bu sapkın ateşe çekilmesidir. Gençliğin bu ateşe çekilerek yok edilmesi, maddî ve mânevî değerlerden habersiz imanların tutuşup yanması isteniyor. Mikro ölçekte gençliğimizin de yanması isteniyor.

Çâre olarak, acilen, eğitimden başlayarak cehâleti, yoksulluğu ve ihtilâfı yok edecek adımlar atılmalıdır. Bizi biz yapan değerleri eğitimin direği yapmadan bu ateş söndürülemez!

***

PKK bitiyor, FETÖ bitiyor, Kapalı Maraş açılıyor, Karabağ özgürleşiyor, Ayasofya açılıyor, doğal gaz bulunuyor, dünyanın en büyük havalimanı yapılıyor, dünyanın en büyük köprüsü yapılıyor…

Evet, “ateşin çocukları” ve paganlar iyice kudurdular bu yüzden! Dertleri, bu aziz ülkenin aziz insanlarından ülkeyi almaktır. Buna izin verecek miyiz?       

Eğer alevleri göklere çıkan bu ateş karşısında susulursa, gençlik eğitimle, millî ve mânevî değerler ölçüsünde yetiştirilmez ve sadece para, mâkâm, haz peşinde koşturulursa, bu ateş gençlikle beraber hepimizi de yakacak!