Atatürkçülüğün matematiği

Bir insan, sevdiğinin hatırına, “Onu sevenler ne kadar kıymetli insanlarmış” dedirtmek için, çalışmasından giyim kuşamına, toplumdaki tüm davranışlarına değin her şeyine dikkat etmelidir. Hani komünizm-Rus ilişkisi konuşulurken, “Acaba Ruslar mı komünizmi bu hâle getirdiler, yoksa komünizm mi Rusları bu hâle getirdi?” derler ya, eğer Atatürkçüler de bu detaylara dikkat etmezlerse, yarın bir gün böyle bir söz Atatürkçülere (Allah muhafaza) hakkında da söylenirse ne olacak?

BİR konunun matematiğinden kastım, o kavramın her türlü algıdan soyutlanmış hâli olmasıdır.

“2 kere 2” ifadesindeki iki adet “2” rakamının önünde ve arkasında hiçbir sıfat yoktur. Falanın dayısı, filanın çocuğu, hâmil-i kart yakîni falan değildir.

Meselâ, bir uçaktaki business yolcusuyla ekonomi yolcusunun koltuklarının genişliği eşit değildir. Dolayısıyla 2 business yolcusunun koltuklarının genişlikleri ile 2 ekonomi yolcusunun koltuk genişliklerinin çarpımı, çarpanların hepsi ekonomi veya hepsi business olanlarınkinden farklı olacaktır.

Bunun gibi, kavramları matematiğe dökersek, hesap kitap daha ayağı yere basar şekilde çıkacaktır.

Daha net söylersek, “2x2” ister mütedeyyin olun ister ateist, ister Atatürkçü ister Sultan Vahdeddinci, her zaman “4” eder.

Aynı şey fizikte de geçerli. Deniz seviyesinde su 100 derecede kaynar. “Ey su, bak ben çok iyi Atatürkçüyüm, benim hatırıma şu işi 70 derecede bitirelim” veya “Ben anti-Kemalistim, inadına 110 derecede kayna” deseniz de fizik kuralı hiçbirinizi takmaz.

Peki, Atatürkçüler ne yapmalı?

Atatürkçü de olsanız başka bir şeyci de, gemileri Karadeniz’e yollayıp sismik araştırma ve sondaj yapmadan doğalgazı bulamazsınız. SİHA’nla, polisinle, jandarmanla teröristin tepesine binmezsen, istersen 4 bin 444 defa “Atatürk’ün hatırına teröristler def olsun” diye emir çek, yine terörist, teröristliğini yapar.

Hele bir de “Atatürk’ün partisiyim” deyip belediye başkanını mânevî destek için Diyarbakır’da teröristleri desteğe gönderirsen, teröristlik yapmakla kalmazlar, azdıkça azarlar!

Üniversite sınavına girecek genç, sınav öncesinde dilerse her sabah büstün önünde saygı duruşunda bulunsun, o derslere çalışmadıkça, Atatürk büstü gelip de onun yerine soruları cevaplayamaz. Herkes gibi kollarını sıvayacak, dersini çalışacak, soru bankalarını bitirecek ve başarıya ulaşacak. Yine alın teriyle çalışıp okullarını bitirecek, aldığı iyi eğitimle emmiye, dayıya muhtaç olmadan, bileğinin gücüyle geçimini sağlayacak. Artık bir makine mi icat eder, uygulama mı yazar, proje mi hazırlar, ne yapacaksa yapar, başarısını perçinler...

Belediyelerin de, kuruluşların da, bankaların da, bireylerin de, STK’ların da başka alternatifleri yok! Olsaydı, inanın söylerdim.

Her cümlenin başında, her açık oturumun reklâm arasının önünde ve arkasında içinizden veya dışınızdan 40 kere “Atatürk” diyerek hiçbir şey yapamazsınız.

Ha tabiî şunu yaparsanız, son derece takdire şâyân olur: Dünyanın en büyük havaalanını “zafer anıtı” diker gibi inşâ eder ve açılışını herhangi bir zamanda yapacağınıza Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümünde yapar, hiç olmazsa Cumhuriyet’imiz anlam kazanmış olur düşüncesinde olursanız, böyle bir durumda kimsenin söyleyecek lâfı olamaz.

Özellikle günde 77 defa “Atatürk” ismini ağzından düşürmeyenlerin 2 kat mesuliyeti oluyor yukarıdakilere ilâveten.

Bir insan, sevdiğinin hatırına, “Onu sevenler ne kadar kıymetli insanlarmış” dedirtmek için, çalışmasından giyim kuşamına, toplumdaki tüm davranışlarına değin her şeyine dikkat etmelidir. Hani komünizm-Rus ilişkisi konuşulurken, “Acaba Ruslar mı komünizmi bu hâle getirdiler, yoksa komünizm mi Rusları bu hâle getirdi?” derler ya, eğer Atatürkçüler de bu detaylara dikkat etmezlerse, yarın bir gün böyle bir söz Atatürkçülere (Allah muhafaza) hakkında da söylenirse ne olacak?

Atatürkçülük mü bu insanları ve kurumları berbatlaştırdı, yoksa berbat tipler mi Atatürkçülüğü berbat hâle getirdi?