Asrın müddesirleri

İnsan, karşısındaki insan için en büyük aynadır. Birbirine ayna olan insanlar eşsiz bir medeniyet kurabilirler. Aksi durumda, her gece bir can çukura düşmekten kurtulamayacak ve hayat süren leşlerden öteye geçmek zorlaşacaktır.

TOPLUMUN genelini ilgilendiren olaylarda sorumluluk her bir bireyin omzundadır. Aklı başında her şahıs, hemen yakınındakine iyi ve doğruyu yapması noktasında hatırlatmada bulunabilir. Biraz geçmişe gidildiğinde kıraathane ve çay ocaklarında en azından bir sohbet yapılabiliyordu. Sohbetin konuları genelde toplumu ilgilendiren konulara dair çözüm odaklı olabiliyordu.

Günümüz dünyasında daha çok sohbet yapılabilecek yerler açıldı ama buralarda daha çok gösteri eksenli bir flulaşma söz konusu olduğundan insanlık hiçleşiyor. Bunun nedenleri arasında fânî malın beka bulmaması ve sadece gıybet-dedikodu-siyaset eksenine hapsedilmiş olan sohbet gelmektedir.

Toplumu ilgilendiren sohbetler zamanla madde eksenli olduğundan insanların gönüllerini de taşlaştırdı ve kalp katılaştı. Para, makam, hız ve haz gibi revaçtaki konular dillere pelesenk oldukça canlar yanmaya devam ediyor.

Canların yanmaması içinse evlatların da bulunduğu büyük bir meydan ateşine düşülmemelidir. Bunun için birbirini sevenlerin birbirlerine destek olmaları elzemdir. İnsanların birbirlerini uyarmaları insanlık vazifesidir.

İnsanların birbirlerini uyarmasına dair en büyük gösterge, varlığın yokluğa tercih edildiği şu dünya hayatının hem insanlar, hem dünya, hem de evren için sonlu/ölümlü/fânî olmasıdır. “Zaman” kavramı insanı aldatan en büyük yanılgılardan biridir.

“Zaman”, sözlük anlamı olarak “kısa veya uzun vakit, az ya da çok sürebilen, bölünebilir müddet” ifadesini karşılar. Bazı hâllerde zaman “altı aylık müddeti” kapsayan bir ifadedir. Bu durumun altı ay olarak ifade edilmesi, bedenî hücrelerin altı ayda büyük oranda yenilenmesiyle ilintili olabilir. Yani altı aylık sürede iyi ve güzel bir alışkanlık kazanılabilir veya kötü alışkanlıklar altı ayda bırakılabilir.

Günümüz dünyasında zaman terimi “geçmiş, şimdi ve gelecek” şeklinde üç ana omurga üzerinden yürür. Ancak şimdiki zaman için “an”, belirli müddetler için “asır/emed” ve sonsuz zaman için “dehr” terimleri kullanılır. Günümüzde kullanılan şimdi, geçmiş ve gelecek kavramları sadece an ve asır/emed ile sınırlı kalıyor.

İnsanların gaflette olmalarının nedenlerinden biri, “dehr” kavramının dünyada yer edinmemesidir. Bu durum gayb ile ilgili olduğundan pek nazar-ı dikkati celp etmiyor. Ayrıca geçmiş, şimdi ve gelecek zaman dilimleri insanlık için bir kıyaslamadır. Yüce Bir Yaratıcı için geçmiş, şimdi ve gelecek zaman bir andan ibarettir. İnsanlar üç farklı zaman dilimi telâkki etseler de Yüce Bir Yaratıcı için bu zaman dilimleri eş ölçekte ve eş zamandadır. Bu nedenle İlâhî emirlere böyle bakmalı.

İnsanların zaman dilimine takılıp kalmaları büyük bir yanılgıdır. İlâhî emirleri sadece zaman ölçeğinde değerlendirmek doğru değildir. Bu gafletten uyanmak ve dehr zamanı için insanların uyarılması noktasında harekete geçilmesi gerekir. Herkesin kendi kabuğundan çıkıp (müddessir) fânî malın beka bulması noktasında önemli bir mihenk taşını hatırlatıcı uyarıda bulunması gerekir.

Dünya, “deni” kökü itibariyle amaç edinilecek bir yer olarak görülmeyeceği için, uyarılmak ve gaflette olmamak esas olarak görülüyor. Bu pencereden hareketle, insanlar yeni bir bakış kazanıp dünya içinde bir umut ışığı olabilirler.

İnsanların birbirlerini yakıcı ateşten korumak için iyi-kötü, yanlış-doğru ayrımını bilmeleri yeterlidir. İnsan, karşısındaki insan için en büyük aynadır. Birbirine ayna olan insanlar eşsiz bir medeniyet kurabilirler. Aksi durumda, her gece bir can çukura düşmekten kurtulamayacak ve hayat süren leşlerden öteye geçmek zorlaşacaktır.