Asrımızın vebası: Algı operasyonları

“Düşmana, silahı ile mukabele ediniz” şeklindeki Nebevî ikazdan nasiplenmediğimiz, gün gibi ortadadır. Bunu söylerken, yaşadığımız dünyadaki kahir medya gücünün, Yahudi lobisinin kontrolünde olduğu gerçeğiyle yüzleşmek mecburiyetindeyiz. Zira en büyük medya kuruluşu sahiplerinin İslâm düşmanı oldukları bir farazi durum değil, hakikatin ta kendisidir!

“YAHUDİLERDEN bir kısmı, kelimelerin mânâlarını çarpıtıyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak, ‘İşittik ve karşı geldik; dinle, dinlemez olası (râinâ)’ diyorlar. Eğer onlar, ‘Dinledik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet’ deselerdi, şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı. Fakat inkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.” (Nîsâ, 46)

“Günümüzün en büyük silahı, psikolojik harp vâsıtası algı operasyonlarıdır” desek, fazla mı iddialı bir lâf olur? Psikolojik olarak kurulan baskı, farklı algı yaratmak ve farklı şekilde bilgilendirmek üzere insanları kandırma yolu olarak görülür. Günümüzde revaçta olan bu kelimenin karşılığı “manipülasyon”dur. Anlamı, “hareket verme, harekete geçirme, yönlendirme” şeklindedir.

“Yalan yanlış bilgilerle, bilgi akışını sağlayarak kendi lehinde ve istenilen şekilde kontrolü sağlayan ülkeler, psikolojik savaş esnasında büyük bir gücü kendilerinde bulundurmaktadırlar.”

Bu tarif ise, dilbilimcilerinin ortak kanaatidir.

Bir diğer efsunî söz takımı ise, tariften de anlaşılacağı gibi, “algı operasyonu” tamlamasıdır…

***

Bu girizgâhın gayesine gelince…

Konuşan farklı olsa da kullanılan ve dillere pelesenk olan “asrımızın icadı”, “asrımızın vebası”, “asrımızın adamı” veya “asrımızın en kahhar vakası” ifadesi, “algı” kelimenin tılsımını gösteriyor. Ki bu tılsım, daima ehemmiyetini korumaktadır.

Naçizane bu fakirin bahsedeceği “asrımızın vebası” kelimesinden kasıt, gündemdeki, Çin ülkesini kasıp kavuran Coronavirüs’ten, Avustralya’daki orman yangınları ve hayvan katliamından, ciğerlerimizi yakıp kavuran Elaziz ve Malatya Depremi’nden bahsetmek değildir. Bahse konu edeceğim husus, Kelâm-ı Kadîm’de “kebair” diye bahsedilen, yalandan yani hakikati tersyüz eden günahtan ve günümüzdeki uzantısı olan “algı operasyonları”...

***

Görüntülü yayınların revaçta olmadığı dönemde, elde edilmesi istenen istihbârî bilgilerin değişik usûllerle toplandığı dönemlerdeki yalan haberlerin yayılma şekli farklıydı. Akla gelen belki en yaygın şekli, resimleme dönemlerinde “fotomontaj” idi. Ancak son yirmi yılda iletişim teknolojisinin baş döndürücü hızıyla beraber yaşadıklarımızın bize gösterdiği acı gerçek, çok farklı bir veçhe sunuyor. Hakikatler deryasında kaybolan doğruluğun ve haktan ayrılmama erdeminin yerine, tezvirat ve yalanın ummanına dönüldü. Doğruyu yanlıştan ayırabilmenin yolu, İslâmî hayatı ve onu emreden Halik’inin şeriatını bilmekten geçmektedir.

Kelimeler, silahlardan daha tehlikeli olabilir. Belli bir akıl, kelimeleri silaha çevirerek ve onunla karşıdakine, şuuraltını zedeleyecek biçimde vurarak amacına ulaşabilir. Konunun bizdeki en bâriz yaşandığı vakaların kronolojisinden bir deste sunalım…

Özellikle 2013 yılı Taksim’deki Gezi Kalkışması, 17/25 Aralık 2013 Yargı Müdahalesi Operasyonları ve en son 15 Temmuz 2016 Kalkışması sırasında hain ellerin kullandıkları araçları ve destekçilerini hatırlayalım.

O “algı operasyonlarında” kullandıkları yalan makineleri ve sosyal medya hezeyanlarının bize hatırlattığı acı gerçek, İlâhî bir ikaz olan ve bin dört yüz sene evvelden Hazreti Kur’ân’ın günümüze ışık tutan işaretidir. Ancak onun mesajlarını hayatımıza rehber edinmediğimizden olacak ki başımıza gelenlerin ceremesini çekiyoruz.

“Düşmana, silahı ile mukabele ediniz” şeklindeki Nebevî ikazdan nasiplenmediğimiz, gün gibi ortadadır. Bunu söylerken, yaşadığımız dünyadaki kahir medya gücünün, Yahudi lobisinin kontrolünde olduğu gerçeğiyle yüzleşmek mecburiyetindeyiz. Zira en büyük medya kuruluşu sahiplerinin İslâm düşmanı oldukları bir farazi durum değil, hakikatin ta kendisidir!

***

Yapılanların nasıl tahrif edildiğine gelince…

Kur’ân tefsirinden birkaç ikaz şöyle:

(Nîsâ, 46) “Tahrifin diğer şekilleri, kelimelerin yerlerini değiştirmek, kelimeleri başkalarıyla değiştirmek ve lafızla alâkası olmayan veya kastedilme ihtimâli çok uzak bulunan mânâlar vererek sözü asıl mânâsından saptırmak sûretiyle yapılmaktadır.

Bir kısım Yahudiler ve Hıristiyanlar, tahrifin bütün şekillerini yapmışlar, hem kendilerini aldatmışlar, hem de başkalarını saptırmak istemişlerdir. Kötü niyetle davranan, hidâyet karşısında sonuna kadar direnen kâfirler, akıl ve iradelerini böyle kullandıkları için İlâhî lânete müstahak olmuşlardır, lânetlenmişlerin ise inanmaları beklenemez…”

Hatırlayalım, Gezi Kalkışması’nda Soros’un paralı militanları, Karayip Denizi’nde bir ada ülkesi olan Haiti’de yaşanan bir deniz motoru kazasında sırtı parçalanan Haitili birinin resmini sosyal medyada görüntüleyerek, “İşte polis, göstericileri paletli TOMA’larla ezdi” demişlerdi…

Veya Uganda’da bir polis memurunun tabancalı görüntüsü ile Kolombiya’da işine el arabası ile giden babasının yanında çember döndüren çocuğun resmini yan yana getirerek, “Türk polisi, Kürt çocuğu tabanca ile kovuyor” demişlerdi…

Biz bu görüntülerin daha fazlasını gördük elbette.

Sonra Cerablus’ta, Afrin’de, Barış Pınarı Harekâtı’nda en insanî hâllerimizi, güvenlik kuvvetlerimizin âl-i cenâb hareketlerini dahi baltalamak için, daha önce Rusya destekli Esad cellâdı tarafından Halep ve İdlib’de, ABD tarafından Rakka’da, İsrail tarafından Gazze’de masumların parçalanan bedenlerini sosyal medyada servis edip, “İşte Türk Ordusunun yaptıkları!” diyerek resmettiler.

Zalimlerin yaptıklarını bizim yaptıklarımızmış gibi servis ederek, Allah adına sürdürdüğümüz mücadelemizi, âyet-i kerîmede buyurulduğu gibi tahrif ederek başka şekillerde medenî (!) dünya ile paylaştılar.

Biz bunları unutmadık!

Son olarak milletçe büyük bir imtihan yaşadığımız, çokça cana ve mâlî kayba duçar olduğumuz Elaziz (Elazığ) Depremi’nde, milletçe gösterdiğimiz vahdeti kıskanan hain eller vâsıtasıyla, “Yandık! Açız! Bize bakmıyorlar” veya “Enkaz altındayım, gelip kurtarın! Kurtaran yok mu?” şeklindeki hezeyanlara rastladık.

Hele “muhalefet” denilen, kendisi kem niyetli ama ismi büyük (!) partinin hezeyanları yenilir yutulur cinsten değil doğrusu. Şovmen birkaç milletvekilinin (!) olmadık resim ve görüntüleri servis edip sırf Devlet Başkanımıza duydukları (affedersiniz) nefreti kusmak için bu durumu yabancılara jurnallediklerine şâhit olduk. Zira bu vekillerin MİT TIR’ları hâdisesinde ve diğer olaylarda nasıl mâhirane (!) sosyal medya kullandıklarına da şâhidiz.

Şu meşhur Coronavirüs konusunda bazı medya mensuplarının tutumlarını ve utanmadan neredeyse “Çin’de var, niçin bizde yok?” diyecek kadar zıvanadan çıkan sosyal medya kullanıcısı şeytanların yaptıkları, tam bir ihanet derecesindedir!

Yeni dünya düzeninde en etkili savaş olarak bilinen psikolojik savaş ve algı operasyonları, her geçen zaman diliminde etkisini daha da arttırmaktadır. Milletleri farklı bir şekilde yapılandıran bu savaşta kullanılan en etkili silah, propaganda olacaktır. Yapılması gereken evvelemirde, Müslümanların İlâhî emre itaat ederek, Hucûrat 6’daki, Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz” ikazını akıllarından çıkarmamalarıdır.

Yalan dolanın uçuştuğu bu dünyada, en iyisi kendiniz araştırın, kendiniz bilin! Verilen bilgileri “kes-kopyala-yapıştır”dan önce araştırın, doğruluğunu ispat edin!

Vesselâm…

***

Not: İdlib’deki saldırıda şehit olanlarla beraber, Bedir’den Çanakkale’ye, 15 Temmuz’dan Cerablus, Afrin ve Barış Pınarı Harekâtı’na, verdiğimiz bütün şehitlerimize Allah’tan (cc) rahmet diliyorum.