Aşk ve mücadele

Hayatı sevgi ile yaşanır kılan, aşkı kutsal kılan ve mücadeleyi iksir kılan, uğruna ölmek için can atılan dâvâdır. Kişinin dâvâsı neyse mücadelesi de o yolda olur, canını da o yolda verir, aşkı da o dâvânın anlamıyla bütünleşir ve kutsallaşır. Mücadelenin sonunda aşk kristalleşir ve hayatı pâk eyler.

DENİZDEKİ kum kadar serveti olup bir damla su kadar huzur ve mutluluğu olmayan insanların hayatında eksik olan şey nedir?

Bu insanların hayatında eksik olan, bir yudum sevgi ve de bu sevgiyi yaşatacak olan azim ve kararlılıktır. Bunun için bir dâvâ aşkına veya kutsal bir aşk dâvâsına sahip olmak gerekir. İşte bu hayatta bir dâvâsı olan, dâvâsı uğruna ölecek ulvî bir derdi olan insanların hayatlarında anlamsız boşluklar olmaz. Çünkü bu insanların hayatı hep mücadele ile geçer. Uğruna mücadele ettiği, hayatını adadığı bir dâvâsı vardır mücadele insanının. Bunun için hayatı statik değil, hep dinamiktir ve duyguları devingendir. Çağıldayarak akan bir ırmağın suyu gibi hayatı hep temizdir bu yüzden, hiç kir tutmaz.

Tatil yerine dinlenmek tercih edilmelidir. Dinlenmek, tembelce yatmak değil, kendini dinlemektir. Kendini mücadeleye bilemektir. Dinlenmek; gönlünü genişletmek, kalbini mücadele azmiyle doldurup öylece yola çıkmak, aşka sarılmak, aşka dalmak ve aşkla dolmaktır. 

Peki, küçücük bir testi su kadar serveti olmayıp bir deniz kadar huzur ve mutluluğu olanların sahip olduğu şey nedir? Bunların hayatında derûnî duygular ile bezenmiş kutsal bir aşk vardır. Yüreklerinde bu kutsal aşkı yaşatmak için sonsuz bir enerji, bitmek tükenmek bilmeyen bir mücadele azmi vardır. Bana “Aşk nedir?” diye sorarsanız, hiç duraksamadan cevap veririm ki, “Aşk, hiç durmaksızın mücadele etmektir”.

Emek verilmeyen işten nasıl verim, emek verilmeyen ağaçtan nasıl meyve alınamıyorsa, emek verilmeyen aşktan da sonuç alınamaz. Bunun için aşk, mücadele demektir. Yani sevdiği, dâvâsı uğruna mücadele etmektir. Kutsal olan aşk, uğruna mücadeleyi kaçınılmaz kılan aşktır. Sevgiyi büyütmek için yüreği beslemek, yüreği beslemek için sevgiyi yudum yudum içmek gerekir. Sevgi ise mücadele sonunda elde edilen meyvedir.

Sevgi, mücadelenin meyvesidir. Mücadele aşk tarlasında büyür. Aşk olmadan mücadele de olmaz. Çünkü neyin uğruna, ne için mücadele edileceği önemlidir. Uğruna mücadele edilen şey ne kadar kutsalsa, ne kadar aşk derecesinde seviliyorsa, mücadelenin alevi de o kadar yüksek olur.

Hayatı sevgi ile yaşanır kılan, aşkı kutsal kılan ve mücadeleyi iksir kılan, uğruna ölmek için can atılan dâvâdır. Kişinin dâvâsı neyse mücadelesi de o yolda olur, canını da o yolda verir, aşkı da o dâvânın anlamıyla bütünleşir ve kutsallaşır. Mücadelenin sonunda aşk kristalleşir ve hayatı pâk eyler. İnsan hayatı ancak sevgi ve aşk üzerine kurulur ve geleceği hep bu uğurda mücadele ile kurgulanır. Oturmak ve dinlenmek ise mücadeleyi sekteye uğratır. Dinlenmek, eylemin boyutunu ve temposunu değiştirmektir.

Tatil yapmak, rehâvet ve gaflete kapılıp yaratılışı ve amaçlarını unutmak değildir. Tatil, kelime anlamında olduğu gibi insanı atâlete sevk edecek boyutta olmamalıdır.

Düşünmek, dinlenmektir. Çünkü İslâm’da tefekkür ve düşünmek, insanı insan yapan başlıca eylemlerden bir tanesidir. Düşünmek dertleri, sorunları ve yorgunluğu yakadan silkmektir. Silkinmek ve yeniden atılıma geçmektir. Düşünmek, kalıp yeniden harekete geçmektir. Mücadeleye yeniden ve yeni bir ruhla başlamaktır. Düşünmek ve tefekkür etmek, rûhu dinginleştirip yeniden eyleme atılmaktır. Düşünmenin kendisi de bir eylemdir aslında. Yeniden ve yepyeni bir rûhla insanı diriltir çünkü. Dinlenmekteki maksat da bu değil mi? Amaç tembelce oturup vakit öldürmek değil, mücadele için rûhî teçhizatı tamamlamak, enerji toplamaktır. 

Kur’ân’da insanın akıl sahibi bir varlık olduğu çokça dile getirilmektedir. Her zaman olaylar, olgular ve durumlar, hayat, kâinat ve insanın kendi varlığı, yaratılışı üzerinde tefekkür etmesi istenmektedir. İnsan ancak aklını doğru şekilde kullanırsa yaratılış amacını doğru şeklide anlayıp gerçekleştirebilir. Bunun için tefekkür, soylu bir eylemdir. Kur’ân’da insanın hem kendi varlığı, hem de yer, gök ve evrende bulunanlar hakkında tefekkür etmesi sık sık istenmektedir. Aslında âlemde yer alan canlı cansız her şey, üzerinde düşünülmesi ve uzun uzun tefekkür edilmesi gereken unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Aşk, sevgi ve mücadele… İşte hayatın sırrı budur!