YOK, başlığa
aldanmayın. Daha önceki yazılarımızda değinmiştik buna, âşık olup olmamak kendi
elinizde değildir. Yazılmışsa alnınıza aşk, oluverirsiniz. Âşık olmak için duâ
edin siz.
Aşkın ne olup olmadığından
çokça bahsetmeyeceğim şimdi. Onu zaten yazmıştık daha önce. Şimdi, daha önce
bunu da yazmıştım belki ama daha çok aşkın size, hayatınıza neler yaptığından,
getirisinden-götürüsünden bahsedeceğim…
İki yönü vardır bunun; hem
olumlu, hem olumsuz. Ayrı ayrı değildir bu ikisi, aynı andadır çoğu zaman, iç
içedir. Olumsuz, yine olumluyu barındırır içinde. Öncelikle aşk size bir
canlılık katar, gözünüze ışık düşürür, pırıl pırıl parlatır. Hep güzel
görürsünüz. Hani güzellik baktığınız şeyde değil de bakışınızdadır ya, âşık
olunca her şeye güzel bakarsınız işte. Hele bir de seviliyorsanız sevdiğiniz
tarafından…
Kıpır kıpırdır içiniz
dışınız çoğu zaman. Açık veya kapalı havada, güneşte yağmurda, karda boranda,
ilkbaharda sonbaharda, yazda kışta ayrı bir tat, ayrı bir güzellik bulursunuz âşıksanız
eğer. Âşık olduktan sonra artık gözünüzü kapatıp uykuya yenik düşmeden en son
âna kadar ve gözünüzü uykudan açtığınız ilk anda, düşüncesiyle sizi meşgul
eden, hayatınızın her ânını dolduran, yaptığınız her şeyi -farkında olmasanız
bile belki- size o görecekmişçesine yaptıran biri vardır hayatınızda. En
güzel/en yakışıklı odur dünyada. En güzel isim, onun ismidir. En güzel varlık,
onun varlığıdır. Hayatınız, o olduğu için güzeldir. İnsana bir armağandır
aslında “aşk” denilen şey. Armağandır, fırsattır, nîmettir, hep güzelliktir
aşk. Onda kötülük yoktur hiçbir zaman. Aşk adına işlenen kötülükler, sarf
edilen kem sözler, tasavvur edilen bed düşünceler... Bunların hiçbiri aşktan
değildir hakikatte. Hepsi birden nefisten gelir. Aşk olgusunun gerçekliğine
erişemeyenlerin, nefislerini/benliklerini aşkın kutsallığının önüne koyanların
işledikleri cürümlerdir bunlar hep.
İlâhîdir aşk. İnsanın
kendisinden bir başkasına, yine kendini bulmak için çıktığı kutlu bir seferdir
aşk. Bir katre de olsa çirkinlik yoktur onda. O, Yaradan’dan gelir. Rabbin
kuluna en büyük hediyesidir. Çıkılan bu yolculuk, bu sefer, bu nîmet Yaradan’a
götürmüyorsa, içinde bulunduğu şeyi gözden geçirmeli demektir insan. Kulluktur
aslında aşk. İdraktir. Farkındalıktır. İşte bu yüzden âşık olan insanda yeni
bir hâl, bir yenilik, güzelliğe açılan bir kapı temâşa edilir.
Naifleştirir insanı aşk.
Uysallaştırır. Edep katar ruhuna, hareketlerine, sözlerine, oturup kalkmasına.
Çocuklaştırır insanı bir yandan da aşk; çünkü çocukluktur bir yerde aşk.
Büyümemektir hiç...
Ve bir de, azap tarafı mı
desem, hüzün tarafı mı, böyle bir yanı da vardır aşkın. Kelimelere aldanmayın
ama siz. “Azap” kelimesi, meselâ iki zıt anlamı birden ihata eder tasavvufta.
Acı, ıstırap, cefa anlamlarına geldiği gibi, aynı zamanda haz ve zevk
anlamlarını da taşır. Değil mi ki bu yüzden tasavvuf şairlerinin şiirlerinde
sürekli bir dert, sıkıntı mevcuttur. Ve hüzün de güzeldir eğer yârdan
geliyorsa.
Gel gelelim, aşkın
ıstırabından, hüznünden yakınmak da ne ola? Mutluluktur o. Hani hep bir
güzellikle başlar ya her aşk mutlu bitmese bile... Bitmek yoktur aslında aşkta.
“Kavuşmak olmasa bile” diyelim biz ona. İşte hep bir güzellikle başlar ya her
aşk, sonunu düşünmez insan bunun. Yoktur çünkü sonu. Ömürlüktür aşk. İnsan
birden fazla kez bulduğunu sanır daha ilkokul sıralarında bile farkında olmadan
özlemini çektiği aşkı. Sever, sevilmez. Sevilir, sevemez. Ancak her insanın
hayatında muhakkak vardır diye düşünüyorum; gerçek olanı bulur her insan
hayatının bir döneminde. Erkencecikten olur belki bu, belki çok geç. Belki
bulduğu gerçeklik, tek gerçeklik, karşılıklıdır. Sever, sevilir hem de.
Kendisine sunulan bu hediyeyi, nîmeti iyi değerlendirir belki ve hem bu
dünyasını, hem de âhiretini kurtarır insan.
Kimi zamansa sever de sevilmez.
Bahsettiğimiz gibi, her şey sevdiğiyle güzeldir artık dünyada insana. Yakınlığı
olmasa bile varlığı güzeldir sevgilinin. Yaşadığı şehir güzeldir. Yaptığı iş
güzeldir. Nârindir. İnceciktir. Kırılasıdır. İncitmekten korkar insan onu
uzaktan uzağa bile severken, sevilmezken. Çiçekler güzeldir onunla meselâ.
Kuşlar güzeldir. Çocuklar güzeldir. İnsanlar güzeldir. Yıldızlar güzeldir. Adı…
Adı güzeldir meselâ. Gelinciktir. Mutluluktur. Neşedir...
Hani diyor ya şair “Bir tek
gece vardır insanın hayatında/ Ömür boyu sürer nöbeti” diye, bir tek aşk vardır
insanın hayatında. Bunun nöbeti/beklenmesi bir ömür sürer. Sonra bir de gelecek
diye değildir beklenmesi aslında. “Güzelliktir” dedik ya aşk için, belki de en
güzelidir gelmeyecek olanın bile beklenmesi, hep onun düşünülmesi. “Aşktan yana
söz duyunca” diyor ya bir de şair, öyle işte! Hep beklenesi, hep düşünülesi,
hep sevilesi... Hep yıldız, hep gelincik, hep o, hep o!
Güzelliktir aşk. İlâhîdir.
Armağandır. Nîmettir. Âşık olun. Yani dua edin âşık olmak için. Sevilmeniz de
önemlidir bir yerde, ama sevilmeseniz de siz sevmek için, sevebilmek için dua
edin. Âşık olun yani âşık olun!
Aşkla kalın efendim...