Asgarî ücretten anladığımız genel ekonomi politikası ve olması gerekenler

Bir yıla sığması zor olsa da imkânsız olmayan bir çıkış yolu… 2023’te Erdoğan’ı tekrar dümende görebilmek için, Anayasa bizi erken seçime zorlayabilir. Erken seçim, TOGG ilk aracını sattıktan, 2022 verilerini elimize aldıktan, 2023 maaş zamları vatandaşı mutlu ettikten, Karadeniz doğalgazı kullanılmaya başlandıktan sonra olur. Bütün bunlar da 2023 baharını bulur.

GEÇEN hafta açıklandı asgarî ücret. Tespit komisyonu toplanmadan önce muhalefet partilerine sorulsaydı, beklentileri, ağızlarını doldura doldura “4 bin liranın üzerinde olmalı” derlerdi. Nitekim komisyon toplantıları başladığındaki kamuoyu beklentisi 3 bin 600-4 bin TL aralığında seyrediyordu. Ama Erdoğan’ın açıkladığı ücrete burun kıvırmayı marifet zannetti hepsi.

Cuma günü yayınlanan ve henüz asgarî ücret açıklanmadan kaleme aldığım yazımda, “AK Parti’nin önünde çok kritik 1 yıl var. Bu süreyi, vatandaşın çarşı pazarla arasını düzeltmekle, maaşları enflasyona ezdirmemekle geçirmesi gerekiyor” demiştim. Hükûmet, asgarî ücret açıklamasıyla bu beklentimin ilk adımını attı. Kavga dövüş olmadan, taraflar masayı terk etmeden başlayıp biten görüşmelerden beklentilerin de üzerinde bir ücret çıkınca, Erdoğan yeni bir müjdeyle çıkmış oldu kameralar karşısına.

Sistem, asgarî ücret tespit komisyonunda devlete arabuluculuk görevi veriyor aslında. Yani asgarî ücreti belirleyen değil, ilân eden taraf hükûmet. Ancak bu seneki komisyona kadar, işçi ve işveren temsilcilerinin masada anlaşamadığını, arayı bulan, hatta asgarî ücreti dayatan siyâsî otoritenin her iki tarafı da tatmin etmekte zorlandığını biliyoruz. Bu defa tam tersi oldu. İşçilerin sıra dışı talepleri işverenler tarafından makul bulundu. Mevcut ekonomik şartlarda, işçi kesimi daha fazlasını isteyebilir, işveren de çok daha azında diretebilirdi. Ancak, kimse beni iki tarafın kendi kendine uzlaştığı konusunda ikna edemez. Burada Erdoğan’ın özel ikna yöntemlerinin devreye girdiğini, bu sayede özellikle işverenin fedakârlık yaptığı algısıyla taltif edildiğini ve alkışı Hükûmet-işveren ortaklığının hak ettiğini zikretmeliyiz. Bu ortaklık, siyâsî konularda sıklıkla karşı karıya gelen Hükûmet ve işveren STK’larının bundan sonra daha kolay anlaşabileceği bir ortama girildiğinin de ipucu olabilir. Erdoğan’ın “yeni dünya düzeni” ifadesindeki üretici sermayenin alacağı rolü artık anlamış olabilirler diye düşünüyorum.

Dedik ya, devlet asgarî ücrette -şeklen- arabulucuydu. Kendi kasasından vermiyor neticede. Ancak Ocak 2022 ile birlikte Devlet’in kasasından çıkacaklar da belli olacak. Acaba yüzde 50 zamla işverenin sırtına yüklenen asgarî ücret kadar yük alacak mı Devlet üzerine? Almalı!

Türkiye’nin kararlılıkla sürdüreceği izlenimini aldığımız yeni ekonomi politikası ve FED’in önümüzdeki iki yıl için açıkladığı 3’er puanlık faiz kararı, döviz kurlarındaki aşırı yükselmenin önüne geçmeyi zorlaştıracak gibi görünüyor. Dövize ve maaş zamlarına bağlı fiyat artışları da enflasyonu olumsuz yönde etkileyecektir diye düşünüyorum. Zaten bu beklentilere karşı mevcut enflasyonun üzerinde bir asgarî ücret belirlendiği belli. Memur ve emekli maaşları belirlenirken de aynı mantıkla hareket edileceğini zannediyorum. Önemli olan, 2022 sonuna geldiğimizde, yılbaşında alınan zammın üzerinde bir erimeyi yaşamamak.

Kimse dövizi dizginlemek için uğraştığımız günlerin geri geleceğini beklemesin. USD/yerli para ilişkisi o kadar belirleyici bir ekonomik gösterge olsa, Çin kötü günler geçiriyor, Rusya battı batıyor, Japonya temerrüde düşmüş olurdu. Bu arada Tunus’un bizden daha üretken, Bulgaristan’ın dünyaya hâkim olmaya yakın, Ürdün’ün ise süper güç olması gerekirdi. Refah düzeyi paranın başka bir parayı alması ile değil, hayatı satın almasıyla ölçüldüğü için, satın alma paritesi diye bir ölçümleme uygulanıyor dünyada. 

Bundan sonra ne olacak?

Israrla söylüyorum ki, 2022, AK Parti için son şans. Öyleyse her şeyin 2019’dan, 2020’den daha iyi olması şart. Hedef 2011-2013 göstergeleri olsa da, gerçekçi olan, 2018’in makro değerlerine, alım gücüne ulaşmak olmalı.

Pandemi sonrası hareketlenen tüketim ekonomisi, geçici de olsa rekor büyüme rakamları çıkardı karşımıza. İhracattaki büyümenin yüksek kur politikasıyla desteklenmesi, maaş politikasıyla da iç piyasadaki hareketliliğin sürdürülmesi bekleniyor. Ancak bunun sürdürülebilir bir ekonomik ortam hâline gelmesi için gerekli şartlar var. En önemlisi, kendi kendimize yetebilme oranımız. Bu da üretim gücümüzü arttırmakla mümkün. İşlenmemiş ürün alıp işleyerek ihraç ettiğimiz için ithalat kalemlerinde görüyor olsak da tarımda kendi kendimize yettiğimiz gerçeğini bir kenara koyalım. Ancak teknoloji ve sanayi üretimindeki eksiğimiz herkesçe malûm. Sadece otomobil ve savunma sanayii üretimi ile bir yıl içinde bu açığı kapatmak zor. İthalattaki en büyük kalem olan enerji için ise daha büyük müjdelere ihtiyacımız var.

Dolayısıyla önümüzdeki bir yıl içinde reel ekonomik verilerin çok da beklendiği gibi düzelmesi biraz zor görünüyor.

Burada iki önemli kozumuz var: Birincisi, ihracatta düzenli olarak yükselen grafiğimiz... Aylık bazda yüzde 93,4’ü gördüğümüz ihracatın ithalatı karşılama oranı, kur avantajıyla dış ticaret dengesini ihracat lehine bozmaya çok yakın. Cari açığın kapanması elbette çok önemli; ancak bunun sürdürülebilir olması, önceki paragrafta saydığım alanlarda plânlanan yatırımların alıcı bulmasına bağlı. Bu da Hükûmet’in ısrarla sürdürdüğü Türk devletleri ve Afrika ile ortaklık projelerinin hayata geçmesine bağlı. Yani üretim başlamadan alıcı bulunacak yatırımlardan bahsediyorum. Doğalgaz ve petrol keşifleri, yeni maden sahalarının açılması ve işletme tesislerinin plânlanması, Kanal İstanbul ve benzeri vizyon projelerine akacak sıcak paralar bu çarkı döndürebilir.

Evet, bir yıla sığması zor olsa da imkânsız olmayan bir çıkış yolu… 2023’te Erdoğan’ı tekrar dümende görebilmek için, Anayasa bizi erken seçime zorlayabilir. Erken seçim, TOGG ilk aracını sattıktan, 2022 verilerini elimize aldıktan, 2023 maaş zamları vatandaşı mutlu ettikten, Karadeniz doğalgazı kullanılmaya başlandıktan sonra olur. Bütün bunlar da 2023 baharını bulur.

Yani erken seçim isteyenler sevinsinler, muhtemelen seçim erken olacak. Hemen seçim isteyenler de üzülebilirler; en erken seçim, 2023 baharında!