CİDDİ ciddi, bir “torpille müdür olma” yazısı okuyacağınızı
zannediyorsanız, yanılıyorsunuz!
Korona’nın, depremlerin, çığların kâbusa çevirdiği bir
yılın ve geçen ayki Gara Şehitleri acımızın ardından biraz da gülelim,
güldüğümüz günleri hatırlayalım dedim.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’yi kahkahaya boğan
açıklamalarına alıştık artık. Bir ana muhalefet liderine yakışmasa da ağzından
çıkan kin, nefret, yalan ve iftira dolu açıklamaların yanında fıkralara konu
olacak bir mizah ruhu var galiba kendisinde. Hani bazı fıkralar vardır, her
dinlediğinizde, bazı komedi filmleri vardır, her izlediğinizde ilk kez duyup il
kez izliyormuş kadar gülersiniz ya, işte öyle bir komedi serisi var aklımda.
Buyurun lütfen…
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni anlamayan ana muhalefet
“Düşünün, yeni modeli kurduk. Halk seçti
cumhurbaşkanını. Başbakan da başkası oldu. Cumhurbaşkanı başka bir partinin
genel başkanı, başbakan da başka bir partinin genel başkanı. Asıl kavga o zaman
çıkacak. Asıl onu düşünmemiz lâzım.”
Ana muhalefet partisi olmasına gerek yok. Türkiye’de
yönetim şekli değişecek. Bu konuda her parti kendi seçmenini bir şekilde yönlendirecek.
O hâlde partilerin, dolayısıyla genel başkanların, öngörülen değişiklik
hakkında üst düzey bilgi sahibi olması gerekmez mi? Yeni sisteme karşı çıkan
bir partinin neye karşı olduğunu bile bilmemesi, gerçekten unutulmaz bir skeç
senaryosu gibiydi.
Koronavirüsü alt edecek dâhiyane formül
“Bir salgın var mı? Evet var. Dünyada var mı? Evet
var. Nasıl çözülecek bu? Nasıl mücadele edeceğiz? Yine akılla, yine mantıkla,
yine stratejiyle… Nedir? İki ayaklı… Birincisi ne? Önce bulaşmayı
engelleyeceksin, bunun önlemlerini alacaksın. Yani Kovid-19 mikrobunun, Koronavirüs mikrobunun
bulaşmasını engelleyecek önlemler alacaksın. Akıl var, mantık var.
İkincisi ne? İkinci konu, eğer hastalık bulaştıysa
bütün önlemlere rağmen, onu tedavi edeceksin. Bu kadar basit, dünya bunu
yapıyor.”
Bu müthiş formül için söylenebilecek hiçbir şey yok.
“Adam” bizi güldürmek istiyor sonuçta, neyi eleştirelim ki? Mizah ne kadar
gerçekçi ilerlerse sonuç o kadar iyi olur. Burada da yapılması gerekenleri
sıralamış ve bunu zaten yapıyor olana “Neden yapmıyorsun?” diye hesap sorarak
finali yapmış. Alkışlar, alkışlar, alkışlar… Birisi de virüsün bir mikrop
olmadığını öğretirse işlem tamam olacak.
Kahvehaneleri kurtarmak için olağanüstü bir fikir
“Kahvehaneler açık, güzel. Ama kâğıt oynamak yasak.
Vatandaş kahveye niye gitsin o zaman? Oysa önlem alabilirsiniz, dersiniz ki, ‘Her
oyunda sıfır yeni kâğıt açacaksın’. Bitti, bu kadar basit! Ama bu düşünülmüyor
bile. Akıllarına bile gelmiyor.”
Bu olağanüstü formül, Türk Tabipler Birliği
ziyaretinde çıkıyor ortaya. Tabiî ki önceden hazırlanmış bir konuşma olduğu
için bunun parti kurmayları ya da danışmanları tarafından öne sürüldüğü kesin.
Ancak en karikatüristik karakterler CHP’de olduğu için kimin ağzından çıksa
mizah kalitesi yüksek oluyor.
Bu deste değişimine o kadar güldüm, o kadar güldüm ki
o destedeki kâğıtların oyun boyunca kaç kere oyundakilerin her birinin eline
değeceğini, bir deste kâğıdın kaç lira olduğunu ve bu işin kahvehane sahibine
günlük kaç bin liraya mâl olacağını, tavla oynarken pulların ve zarların, okey
oynarken taşların ve istekaların kaç elde bir değiştirilmesi gerektiğinin es
geçildiğini falan irdelemeyeceğim bile!
Ve final, geçtiğimiz haftadan gelsin
“On milyon işsizimiz var, on milyon! On milyon işsiz…
Her muhtarlığa bir kişi özel kalem müdürü olarak atanırsa mesele bitiyor.”
Muhtar seçilmek için üniversite mezunu olma şartı yok,
ama konuşmasında muhtara yardımcı olacak özel kalem müdürlerinin üniversite
mezunu olmasını da tavsiye ediyor. Yani muhtar okuma yazma biliyorsa, diploması
olması gerekmiyor. Ama o muhtarın yardımcılığına öncelikle üniversite mezunu
arayacağız, öyle mi? Pratikte işleme şansı olmayacağına göre, bunu teklif etmek
de olsa olsa ironidir herhâlde.
Gelelim on milyon işsize bir kalemde devlet
güvencesinde iş vermeye… Ne güzel olur aslında! Ancak bunun da pratikte bir
karşılığı yok. Neden mi? 2021 bütçemizin gider hanesinde yaklaşık 1 trilyon 350
milyar TL görünüyor. On milyon işsize 4 bin lira brüt maaş ödesek, ayda 40
milyar, yılda 480 milyar yapar. Yani bütçedeki programlı giderin yüzde 30’undan
fazlası… Sonra uğraş ki CHP’ye anlatasın bu 500 milyarın nereye gittiğini…
Bitti mi? Bitmedi tabiî ki. Türkiye’de yaklaşık 50 bin
muhtar var Sayın Müdür! On milyon işsizi muhtarlıklarla çözmeye kalkarsanız,
her muhtara 200 özel kalem müdürü atamanız gerekir.
Bir konuşma, tek konu, üç mükemmel espri… Sağ olasın
Müdürüm!
Ama bazen “Bu dediklerinde ciddi olabilir mi?” diye de düşünmüyor değilim hani. O zaman da aklımda deli sorular dönüp duruyor. Diyorum ki, “Senelerce hesap uzmanlığı yapmış, SSK’ya Genel Müdür olmuş biri, siyâsette bunları ciddî olarak söylüyorsa, önceki mâkâmlarına torpille mi gelmiş acaba?”.