Arkadaş çok güldürükçü vallahi

Miting yaptınız, bağırıp çağırdınız, karar değişmedi diyelim; tekrar miting yaptınız, tekrar bağırıp çağırdınız… Karar yine aynı kalırsa? Nedir kafanızdaki? Nereye kadar ve nasıl gideceksiniz? Hangi yöntemlere başvuracaksınız? Farklı bir plânınız var mı? Arkanızdaki örgütü devreye sokacak mısınız? Silahlı bombalı eylemlere mi sıra gelecek?

İKTİDARA alternatif olmadan, kestirme yoldan iktidar olmak istiyorlar.

Hâlbuki muhalefetin ilk hedefi, iktidar için alternatif olduğunu ortaya koymaktır.

“Cin olmadan adam çarpmaya kalkmak” diye bir deyim var, sanki bu durum için düşünülmüş.

Ne demektir “alternatif olmak”?

“En uygun aday biziz. Bizden âlâsını bulamazsınız. Güçlü ve sağlam bir ekibimiz var. Tecrübe derseniz, ohoo, bizdeki yönetim tecrübesi hiç kimsede yok! Biz ülkeyi daha iyi yönetiriz” demek ve o kapasiteye sahip olduklarını ortaya koyarak halkı buna inandırmak…

Sayarsak… Bir, iki, üç adım…

Söyle, ispatla, ikna et…

Bugün var mı böyle bir vaziyet?

Ne gezer!

Bırakın ikna olup inanmayı, halk nezdinde bu fikre yaklaşma bile söz konusu değil.

“En çok hangi devlet adamına/siyasetçiye güveniyorsunuz?” diye sorulduğunda, vatandaşların cevabında ilk sırayı kim almaktadır, tahmin edin.

Hiç kimsenin yanlış tahminde bulunma ihtimâli yok.

Biz ona kısaca “Reis” diyoruz.

İkinci sırada yer alan isim ile arasında dağlar boyunca fark var üstelik.

Buna rağmen ekonomik sıkıntı sebebine sarılıp mal bulmuş Mağribî gibi sevinç çığlıklarıyla kur hareketlerine bel bağlıyor ve ümitlenip koşuyorlar.

Halkın güvendiği isimler arasında üçüncü beşinci sırada yer aldıklarını bile unutuveriyorlar.

Risk büyük…

O bağladıkları bel sakatlanacak, haberleri yok.

*

Cezaevindeki Selo, nasıl oluyorsa sabah tivit atıyor, birkaç saat sonra Kemal Bey gereğini yerine getiriyor.

Her partinin miting yapma hakkı vardır ama böyle talimatla değil.

Kılavuzu karga olanın başına ne geleceğini atalar vaktiyle söylemiş.

Biz de oradan ilhamla şöyle söyleyebiliriz: “Kılavuzu Selo olanın burnu kandan kurtulmaz.”

O ne zaman insanları sokağa çağırsa, 50 kişi ölüyor.

Yine öyle mi olsun istiyorlar, anlamak mümkün değil.

Seçim kararı alınana kadar miting yapacaklarmış.

İyi, yapın!

Her hafta bir miting yapın.

Hükûmet kararından vazgeçmezse ne olacak?

Yine kaos plânına mı geçmeyi düşünüyorsunuz?

Ne yapacaksınız?

Miting yaptınız, bağırıp çağırdınız, karar değişmedi diyelim; tekrar miting yaptınız, tekrar bağırıp çağırdınız… Karar yine aynı kalırsa?

Nedir kafanızdaki?

Nereye kadar ve nasıl gideceksiniz?

Hangi yöntemlere başvuracaksınız?

Farklı bir plânınız var mı?

Arkanızdaki örgütü devreye sokacak mısınız?

Silahlı bombalı eylemlere mi sıra gelecek?

Seçim kararı alınana kadar miting yaparak, -Kemal Bey’in miydi, Selo’nun mu bu ifade, şimdi tam şey edemedim- “seçime zorlayarak” hedefinize varacağınıza mı inanıyorsunuz?

Zor dostum zor!

Hatırlayan varsa söylesin, neydi bunun önceki görevi?

Boş işler genel müdürü müydü?

Arkadaş çok güldürükçü vallahi.

*

Normal seçim zamanı nedir?

Büyük ihtimâl, 18 Haziran 2023’te yapılacak.

Her hafta miting yapsalar, en az 72 defa meydanlara çıkacaklar demektir.

Hem sayı, hem ay hesabıyla bu da bir dünya rekorudur.

Elde bir tane “dünya seçim kazanamama rekoru” bulunmaktayken, ilâve olarak bir de böylesi çok yakışmaz mı?

*

Aslında işin içine biraz eğlence katmak da güzel olur.

Meselâ…

Hükûmet seçim târihini 2023 Mayıs’ının son haftasına çekse…

“İşte sonunda seçimi erkene aldırdık” diye sevinseler…

Vallahi pek yakışır!

Hem Kemal Bey, hem Selo, hem Kandil’dekiler mutluluk içinde giderler sandık başına.

Affedersiniz, yanlış oldu. Dağdakiler sandık başına gitmiyordu. Onlar sadece kurşun ve bombalarla katkı sağlıyorlardı arkadaşlarına.

Neyse, onlar da mutluluğu paylaşırlar netice itibariyle.

“İki hafta da olsa erkene çektirmeyi başardık” diyerek sırıtırlar.

Malûm, uzun zamandır yüzleri tebessüme hasret.

Onca Amerikan desteğine rağmen, her gün eleman kaybetmekten ötürü…