Araç olarak bilim

Bilim, hem içeride, hem dışarıda insana hizmet edecek pozisyonda ele alınıp insanın hizmetinde olmalıdır. İnsanlığın idrak güçlerine katkı sağlamalı ve kalbe doğru veriler aktarmalıdır. Aksi durumda yakın gelecekte insanlığın yeniden bir darboğaza daha girmesi an meselesidir. Üstelik bu şekildeki dar boğazların ciddî savaşlara ve yok oluşlara da gebe olduğunu görmek gerekir.

SORGULAMA cesaret, yürek ve bilgi ister. Üslup Da uygun olduğunda, insanlığa batan sivri fikirler törpü gibi düzeltilir. Her defasında süslü ve insanlığın kabul ettiği evrensel kelimelerin arkasına sığınarak avazı çıktığı kadar bağırmak, sorgulama olarak görülemez. Bunun adı, azınlığın çoğunluğa tahakkümü ve çoğunluğu ikinci sınıf vatandaş sayma adımıdır.

Tarafsız, özgürlükçü, bilimsel ve genel insan haklarından bahseden bazı çevrelerin genelde ağızlarına pelesenk yaptıkları bu minvaldeki holistik söylemler de insancıl değildir. Güçlerini mevcut dünyaya dayatılan tanımlanmış Batı düşünce sisteminden almaktadırlar. Bu düşünce sistemi büyük oranda taraflı ve kasıtlı olup, Batı’nın kendisinden önceki medeniyetleri yok saymasına dayanmaktadır.

Nesne, eşya ve maddeler ile kavramların uyumuna bilgi olarak bakıldığında kimsenin buna itirazı olmaz. Olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deney ve gözlem gibi genel değerlere dayanan yöntemler ile bilgi toplama yöntemi olan bilime de itiraz edilmesi gerekmez. Zira her şeyi herkesin çalışması, ölçmesi ve evrensel bilgi hâline dönüştürmesi beklenmez.   

Bilimsel verilerden elde edilen sonuçlar, bakılan pencerenin gösterdiklerine göre bir sonucun formel hâli olarak görülebilir. Ancak bilim adına ekranlara çıkan insanlara bakıldığında bütün dayanak noktaları aynı olsa bile zıt fikirler beyan ettiklerini görebiliyoruz. Bu durum bilimsel verilerin yorumlanmasıyla ilgilidir. Yorumlayanların bilim insanları olduğu ve konu hakkında sadece bir doğrunun olduğu göz önünde tutulursa, bilim insanlarından biri ya yanılmıştır, ya hata yapmıştır ya da bilinçli bir kasıt vardır.

Kastın kabul edilmesi mümkün olmasa da, dünyada bu şekilde bir yol izleyenlerin varlığı azımsanmayacak kadar çoktur. Sorgulamadaki cesaret, toplumun genel kabullerine ters olan Batı’da ve benzer yerlerde insanların ciddî çekince içinde olmaları mümkündür.

Evrendeki olaylar hakkında bilimsel sonuç çıkarmaya çalışıldığında iki türlü bakışın olması gerekir: Bunlardan birincisi duyu organları ve teknolojik cihazlar ile hakkında bilgi toplanılabilen dış etkenler ve evrene dair verilerdir. Diğeri ise, insan zihninin düşündüğü, tasavvur ettiği ve hayâl kurduğu her şeydir.

Birincisinin kabulü kolay olurken, ikincisini kabulde tereddütlerin yaşanması anlaşılabilir; ancak gerçekten uzak bir bakıştır. Zira düşünülen, hayâl edilen her şey insan zihninde bir düzenden ortaya çıkar. Bu nedenle düşünce sistemi olmayan veya olamayacak şeyleri düşünmeden vareste olduğu için fikir, hayâl ve benzer metafizik olguların şimdi olmayışı ileride olmayacağı anlamına gelmeyeceğinden, düşünceden ırak tutulmaması gerekir.

Bilimsel bilgilerin en fazla sorgulandığı yerlerin başında, olanların, mümkünün ve sonlu olanların yaratılmış olduklarını kabul etmek gerekir. Sonradan olanlar kesin olarak yaratılmış oldukları için günümüzde buna bilim dünyasına büyük bir karşı duruş görünmektedir.

Bir teorinin mutlak doğru olarak dünyaya dayatılması insan aklının toplu bir şekilde ne derece savrulduğunun da göstergesidir. Bilimde teori bir yöntemdir ve itiraz edilesi bir durum değildir. Ancak başka görüş, fikir ve kaynakların dikkate alınmadan sadece bir teorinin dayatılması, dünyanın nasıl bir zihin parmaklıklarına hapsedildiğinin göstergesidir.

Bilim bile aksi ispat edilene kadar geçerlidir. Bu esneklik bilimde varken bazı bilim çevrelerinin ve bilim insanlarının dayatmacı görüşlerinin arkasında bilimden ziyade politik düşünce olduğunu görmek güç değildir.

Bir toplumun oluşturduğu ekosistemin hayatını devam ettirebilmesi için metabolizmaların tamamının aynı amaca hizmet etmesi gerekir. Geçmişte bazı kavimlerin yok oluşu ibretlik olarak göz önünde bulunurken insanlığın canhıraş bir şekilde kamplara ayrılışına bilimin de alet edilmesi gidişatı düşündürmektedir. 

Pandemi sürecinde ortaya çıkan olumsuz tablonun insanların değerlendirmesinden geçip geleceğe yönelik çalışmalarında bilimi kullanım tekniklerinin değişmesi beklenmelidir. Ancak görünen o ki, bazı çevrelerde insanlar açlık içinde, bazıları gündelik hayatı devam ettirme derdindeyken, birilerinin para, mal/mülk edinirken sinsi, birilerinin de insanlığı köleleştirme derdinde olduğu Batı eksenli akımları görmek gerekir.  

Bilim, hem içeride, hem dışarıda insana hizmet edecek pozisyonda ele alınıp insanın hizmetinde olmalıdır. İnsanlığın idrak güçlerine katkı sağlamalı ve kalbe doğru veriler aktarmalıdır. Aksi durumda yakın gelecekte insanlığın yeniden bir darboğaza daha girmesi an meselesidir. Üstelik bu şekildeki dar boğazların ciddî savaşlara ve yok oluşlara da gebe olduğunu görmek gerekir.