CİDDİ bir trafik kuralını ihlâl eden sürücüyü polis durdurmuş, gereken cezayı yazmış.
Sürücü dövünerek, bağırıp çağırarak isyan ediyor. Hayâl kırıklığına uğramış.
“O kadar da arabama bayrak asmıştım. Hiç mi değeri yok? Olmaz böyle şey! Asmam bir daha bayrak mayrak…”
Ay yıldızlı bayrağı arabasında sallandırınca, kuralları ihlâl edebileceğini düşünmüş.
Kırmızıda geçse de, hatalı sollasa da, direksiyona alkollü geçse de, aşırı hız yapsa da hoş karşılanacağını, ceza yazılmayacağını sanıyor mangalak.
“Arabanda bayrak var, o hâlde sen geç git” diyecek polis onun kafasına göre.
Belli ki, bu da bayrak meselesini yanlış anlamış.
Bayrak seni korumayacak, sen bayrağı koruyacaksın.
Hem sen asma bayrak mayrak. Sana yakışmaz.
*
Öde öde bir türlü bitmeyen fatura
Almanya’da on yaşında bir çocuk, elinde Filistin bayrağı ile İsrail’deki soykırımı protesto gösterisinde görülünce, bir Alman polisi hemen harekete geçip yakalamaya çalıştı.
Tutamayınca kovalamaya başladı.
Ona diğer polisler de eklendi. Öyle bir koşuşturmaca gördük ki anlamlandırabilmek mesele.
Sanki o küçük çocuk, bütün polis teşkilatının tek meselesi hâline gelmiş. Ortada başka bir dert kalmamış.
Çocuk bayrağı elinden bırakmadan kaçıyor, polisler bütün gücüyle peşinden kovalıyordu.
Tut ki, kurt sürüsü saldırısına maruz kalmış bir kuzu…
Sonunda etrafını sardılar.
Çember daraldı.
Bir bakıma polisler de yaptıkları işi gösteriye çevirdiler.
Polislerin yüzünde pis sırıtışlar belirdi.
Kaçacak yeri kalmayan çocuğu yakalayıp gözaltına aldılar, kapalı kasalı arabaya bindirdiler.
Küçük çocuğun bütün suçu, elinde Filistin bayrağı taşımak.
Alman polisinin bu kadarına bile tahammülü yok. On yaşında bir çocuk da olsa…
*
Naziler nasıl bir fatura bıraktıysa, Almanlar 80 yıldır ödeye ödeye bitiremediler.
Aslında kendi hâllerine bıraksalar, çocuğu kovalayan polislerin her biri, eline birer Filistin bayrağı alıp büyük bir coşkuyla İsrail’i protesto ederler.
Fakat bırakmıyorlar, bırakmazlar.
Aşırı bir iddia gibi gelmesin. Düşüncem budur.
*
Çekirge sorar
-Hocam, Evanjelistler ehl-i kitap mıdır?
-Ehl-i broşür bile sayılmazlar.
*
Telefonları değiştirelim
Lübnan’daki çağrı cihazları, telefon ve telsizlerin aynı anda nasıl patladıklarını gördük.
Buradan bir sonuç çıkarmak düşer bize.
Saldırıya maruz kalmayacak donanıma sahip ASELSAN telefonlarına hep beraber dönmemiz gerekir.
Gerekli teknolojiye sahibiz çok şükür.
Yerli olsun, millî olsun.
Riskten uzak olsun.
Yoksa birileri tuşa basabilir, bir saniye içinde elimizdeki cihazlar da patlayabilir.
“Kesinlikle böyle bir şey olur” diyen yok ama “Kesinlikle olmaz” diyebilen de yok.
“Geçmiş dönemde şöyle olmuş, böyle olmuş, engellenmiş çengellenmiş” diye anlatıp durmanın bizi götüreceği yer, eğer yerli telefona geçmek olmayacaksa, boş yerdir. Zira boş yere konuşmuş oluruz.
Lâmı cimi yok.
Geldiğimiz şu aşamada tespitlerimiz havada kalmasın.
LCV ve gereğini yapınız.
Herkes üstüne düşeni yerine getirirse, biz de severek ve takdir ederek, hem de güvenerek telefonlarımızı değiştiririz.
Çamurdan bile olsa, güvenli cihazlar makbuldür.