Aptal beyaz adamlar bize “soykırımcı” demişler

“Artık karar verdim ki, bu ülkede hastalara yardım etmek, ırkçılık kurbanlarını korumak ve sıkıntıda olanlara daha iyi bir hayat sağlamak için tek umudumuz, iktidar sahiplerinin mümkün olan en kötü hastalık, dert, felâket ile yüz yüze gelmeleri için dua etmektir. Çünkü, sizi temin ederim, sıkıntıya düşen onlar olduğunda hepimiz kurtuluşa yaklaşacağız.” (Michael Moore)

HAYATIN bazı değişmez kuralları var. Bir şımarık kişiye ne kadar çok değer verirseniz, daha çok şımartırsınız. Bir zalimin zulmüne destek verir yahut görmezden gelirseniz, onun zulmünü daha çok arttırırsınız.

Biz nedense bu Amerikalılara gereğinden çok ilgi gösteriyor ve onları şımartıyoruz. Hâlbuki onlara ne kadar değer verilmesi gerektiğini, kendisi de bir Amerikalı olan Michael Moore, bundan 20 yıl önce “Aptal Beyaz Adamlar” isimli kitabında yazmıştı.

Ben şimdi Amerikalılarla ilgili ne söylesem yalan olur. Aradan çekileyim de, sözü ABD’nin kendi vatandaşı Michael Moore söylesin:

“(…) Öyleyse Pennsylvania Caddesi 1600 numarayı işgal eden adam kim? Söyleyeyim kim olduğunu: George W. Bush. Birleşik Devletler ‘Başkanı’... Baş hırsız! Eskiden politikacılar hırsızlık yapmak için göreve gelmeyi beklerlerdi. Bu ise zaten hırsız olarak geldi. Bush, hazine arazisi gaspçısı ve Oval Ofis işgalcisidir. (Shf. 2)

(…) Ürettiğimiz mallar, verdiğimiz hizmetler sadece Amerika Şirketi’ndeki (bu ülkede uzun bir süredir at koşturmasına izin verilen otonom bir kast) cunta ve adamlarının daha zengin olmasını sağlamaktan başka bir işe yaramıyor. Neden onların darbesinin masraflarını karşılamak üzere vergi ödeyeceğiz? (Shf. 3)

20 Ocak 2001’de George W. Bush, cuntası ile birlikte Kapitol’ün merdivenlerinde, Yüksek Mahkeme Başkanı Hâkim Rehnquist’in önündeydi, başkanları görevi devralma törenlerindeki yemini tekrarladı. Halk yüksek sesle bağırdı: ‘Çok yaşa hırsız!’ Gizli Servis elemanları ile danışmanlar birbirlerine sokulup ne yapacaklarını düşündüler. Eğer Bush arabadan inseydi, millet bağırıp yumurta atardı. Limuzin orada beş dakika bekledi; yağmur yağmaya devam ediyordu, insanlardan da domates ve yumurta yağmaya başladı. Protestocular Bush’un arabadan inmesi, kendileriyle yüz yüze gelmesi için bağırdılar. (Shf. 14)

Beyaz ırkın marifetleri… Durun anlatayım: Biz eskiden çok salaktık. Geri zekâlı insanlar gibi, ırkçılığımızı alnımıza, kolumuza yazdık. Apaçık ortada işler yaptık. Meselâ, tuvalet kapılarına ‘Sadece Beyazlar girebilir’ yazılı levhalar astık. Çeşmelerin üzerine ‘Siyahlara mahsustur’ yazdık. Zencileri zorla otobüslerin arka tarafında oturttuk. Bizim okullarımıza gitmelerine, bizim mahallelerde yaşamalarına engel olduk. En berbat işler onlara verildi. (İlânlarda ‘Sadece siyahîler için’ yazan işler…) Ve eğer Beyaz değilsen, saatlik ücretinin daha düşük olacağını beyan ettik. (Shf. 63)

44 milyon Amerikalı dördüncü sınıf seviyesinden daha iyi okuyup yazamamaktadır. Başka bir deyişle, cahildir. Böylece biz, vasat bir Amerikalının yılda okumak için harcadığı 99 saatin bir parçasını harcamış olduk. Okuma ile geçen 99 saatin karşısında 1,460 saat televizyon seyrederek geçmektedir.

44 milyonunun okuyamadığı, kalanlardan bir 200 milyonun da okuyabildiği fakat genellikle okumadığı bir ülkede yaşıyorsanız, dostlarım, siz ve ben, ürkütücü bir diyardayız demektir. Cahil öğrenci üretmekle kalmayıp sonra da ‘Onlar cahil ve aptal kalsın’ diye gayret eden bir millet, dünyayı idare edecek bir millet değildir. (Shf. 84)


Askerî harcamalarda ‘1’ numarayız.

Ateşli silahların sebep olduğu ölümlerde ‘1’ numarayız.

Sığır eti üretiminde ‘1’ numarayız.

Kişi başına enerji kullanımında ‘1’ numarayız.

Atmosfere karbondioksit yaymada (Avustralya, Brezilya, Kanada, Fransa, Hindistan, Endonezya, Almanya, İtalya, Meksika, İngiltere’nin hepsinin toplamından daha fazla) ‘1’ numarayız.

Hem kişi başına olarak, hem toplam olarak çöp üretmede (kişi başına yılda 720 kilo) ‘1’ numarayız.

Tehlikeli ve zehirli atıklar üretmede (en yakın rakibimiz Almanya’dan yirmi kere fazla) ‘1’ numarayız.

Petrol tüketiminde ‘1’ numarayız.

Doğal gaz tüketiminde ‘1’ numarayız.

Ülke içinde üretilen malın değerine oranla en az vergi toplamada ‘1’ numarayız.

Yine ülke içinde üretilen malın değerine bakarak federal ve eyalet idarelerinin harcadığı paranın azlığında ‘1’ numarayız.

Ülke içinde üretilen malın değerine oranla bütçe açığı konusunda ‘1’ numarayız.

Kişi başına günlük kalori tüketiminde ‘1’ numarayız.

Oy kullanma oranının düşüklüğünde ‘1’ numarayız.

Senato ve Temsilciler Meclisi’nde yer alan parti sayısının azlığında ‘1’ numarayız.

Kayıtlara geçmiş tecavüz olaylarında ‘1’ numarayız. (En yakın rakibimiz Kanada’dan üç defa fazla.)

Trafik kazalarının sebep olduğu sakatlanmalar ve ölümlerde ‘1’ numarayız. (Peşimizden gelen Kanada’dan iki misli fazla.)

Yirmi yaşından küçük kızların anne olması oranında ‘1’ numarayız. (Peşimizden gelen ülke Yeni Zelanda’nın iki katı. Kanada’nın iki katından da fazla.)

Milletlerarası insan hakları anlaşmalarına imza koymamakta ‘1’ numarayız.

Birleşmiş Milletler’e üye, hükûmeti anayasaya göre seçimle kurulmuş olup da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabul etmeyen ülkeler arasında ‘1’ numarayız.

Çocuk suçluları infaz etmede ‘1’ numarayız.

On beş yaşından küçük çocukların ateşli silahlar ile ölmeleri ihtimâlinde ‘1’ numarayız.

On beş yaşından küçük çocukların tabanca ile intihara teşebbüs etmeleri ihtimâlinde ‘1’ numarayız.

Ortaokul son sınıf öğrencilerinin matematik notlarının düşüklüğünde ‘1’ numarayız.

Tarihte, nüfusunun en fakir kesimi çocuklar olan ilk topluluk hâline gelmekte ‘1’ numarayız. (Shf. 161,162)

Siz ve ben her yıl Suriye’ye 3 milyar dolar vermiyoruz, İsrail’e veriyoruz. O bizim halkın parası olduğuna göre, İsrail’in işgal edilmiş topraklarındaki baskı, zulüm, cinayet ve ırkçı gidişat üzerine kendimizi sorumlu görmeliyiz. Orta Doğu’da savaş son bulmalıdır. (Shf. 165)

Artık karar verdim ki, bu ülkede hastalara yardım etmek, ırkçılık kurbanlarını korumak ve sıkıntıda olanlara daha iyi bir hayat sağlamak için tek umudumuz, iktidar sahiplerinin mümkün olan en kötü hastalık, dert, felâket ile yüz yüze gelmeleri için dua etmektir. Çünkü, sizi temin ederim, sıkıntıya düşen onlar olduğunda hepimiz kurtuluşa yaklaşacağız. (Shf. 219)

Bir itirafım var: George W. Bush’un ‘Başkanlığından’ sorumlu olan adam benim. Ben, Michael Moore. Ben, onun önünü kesebilirdim. Şimdi pek çok insanı öfkelendirdim, ülkem lağım çukuruna döndü. Bu yüzden saklanıyorum. Bu son sözü Kuzey Michigan ormanlarındaki sığınağımda yazıyorum. (Shf. 222)”

 

Daha fazla bilgi almak isteyenler kaynağa başvurabilirler: Aptal Beyaz Adamlar, Babıali Kültür Yayıncılığı, Eylül 2002.