Antalya Expo’da neler oluyor?

Expo’da çalışmadığı hâlde çalışıyor görünüp hâlen maaş alarak kadroya geçenler, normal personelden bir buçuk kat maaş bağlanan kişiler, hak etmediği hâlde ve yöneticilerle gönül ilişkisi olduğu için kadroda kalan ve hattâ sadece 45 başarı puanıyla yönetici olan kızlar; CHP’li belediye başkanlarına ücretsiz yer tahsis edilip düğünlerinin bu alanlarda yapılması, alkollü Expo Kulesi partileri ve partilerde alkolün etkisiyle çıkan yaralamalı kavga ve de uyuşturucu komasına giren kızların ailelerinin susturulması hâdiseleriyle patlak veren birçok skandal…

ANTALYA ne güzel şehir! Milât’tan öncesine dayanan tarihi, üzerinde yaşayan çeşitli uygarlıkların bıraktığı ve günümüze gelen önemli eserleri, denizi, denizle kol kola girmiş karası, bitkileri ile Antalya, dünya çapında eşsiz bir şehir ve ülkemiz için eşsiz bir sermaye!

Lâkin yabancıların istifade ettiği ve talan ettiği şehir Antalya. Kendi kültürümüzün yavaş yavaş yok edildiği şehir… Sadece yabancılar mı? Şâhit olduğum ve gözlerime inanamadığım bir talan hikâyesini paylaşacağım.

Hem üniversitede okuyan oğlumu ziyaret, hem güzel bir tatil yapmak gayesi ile Antalya’ya gittim, pek çok yeri gezdik. 2016’da Cumhurbaşkanımız tarafından açılan uluslararası fuar ve çok çeşitli kültürel etkinliğin yapıldığı Antalya Expo yerleşkesini de gezmeye gittim, fakat gözlerime inanamadım. Oradaki personele bir iki soru sordum, sordukça olay derinleşti. Bu, kelimenin tam mânâsı ile talandı! Devlet adını kullanarak bazı kendini bilmez gözü dönmüşlerin devlet malını nasıl da talan ettiğinin hikâyesi idi duyduklarım…

“Devlet malı” demek, tüyü bitmemiş yetimin hakkı demek. Nisâ Sûresi 10’uncu âyette, “Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler, şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir” buyurulur. Kul hakkı, insanı dünyada da, âhirette de rezil eder.

Ne Hükûmet, ne de sıradan bir vatandaşın kabullenebileceği bir olaylar zincirine şâhit oldum. Bana bunları anlatan personeli ne önceden tanırım, ne de bilirim. Orada anlatılanlar ve akabinde bana gönderilen bilgileri olduğu gibi sizlerle paylaşıyorum.


Expo 2016 Antalya, bunun için mi yapıldı?

“23 Nisan 2016 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle kapılarını ziyaretçilerine açan Türkiye’nin ilk dünya fuarı, ‘Expo 2016 Antalya’ başlığı ve ‘Gelecek nesiller için yeşil bir dünya’ felsefesiyle kuruldu. Bu fuarın ana teması, ‘Çiçek ve Çocuk’ olarak belirlenmişti. ‘Geleceği yeşertmek’ sloganıyla tasarımı yapılan fuarın alt başlıklarında tarih, biyo-çeşitlilik, sürdürülebilirlik ve yeşil şehirler konseptleri yer almakta idi. Bin 121 dekarlık alanı kaplamaktadır. 2016 yılında, dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik, ‘Expo 2016 Antalya’nın toplam mâliyeti, 1 milyar 720 milyon liradır’ şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Expo Antalya’nın 30 Ekim 2016 tarihinde bittikten günümüze kadarki mevcût hâlini inceleyecek olursak, bu içler acısı hâli kabullenmek çok zor geliyor bizlere. Peki, Expo Antalya fuar alanı neden bu hâle geldi?

Devletin kurumlarının içine kendi adamlarını yerleştirerek kendi düzenlerini kurma çarkı, burada da aktif rol aldı. Kendi kadrolarını oluşturabilmek uğruna siyâsî kimliklerin isimlerini ve mâkâmlarını kullanarak kendilerine yer açan birtakım kişiler, 6 aylık Expo’da ana giriş kapısında çalışan personele damacanayla su taşırken, Expo Antalya bittiğinde, kendi deyimleriyle ‘babalarının yardımıyla’ altı basamak yükselerek ‘alan koordinatörü’ koltuğuna oturdular.

Kendi yerini sağlama almak ve farklı sebeplerden işten çıkartılmış kişileri kadroya sokabilmek için Bakanlığın gönderdiği genel sekreterin kilitli odasını anahtar uydurup açarak, Devletin resmî evraklarını değiştirmek sûretiyle kendi arkadaşlarını işe yerleştirdiler. Devamında, Expo Botanik Bahçesi’nin peyzaj sorumlusu olarak bir su ürünleri mezunu getirildi. Evet, yanlış okumadınız, botanik bilimleri bitirmiş insanlar, ziraat mühendisleri, peyzaj mimarları işten çıkartıldı ve bahçe sorumlusu olarak bir su ürünleri mezunu atandı. Hem de güvenlik ve karşılama elemanı olarak çalışan ziraat mühendisleri dahi varken…

Ölüme terk edilmiş canlı bitkilerin bir kısmı kurtarılabildi. Ancak yine teknik servis yöneticisinin talimatıyla otomatik sulama sistemi olan mozaik bitki heykellerinin sulama mekanizması kapattırıldı. Bu yüzden bitkiler kurudu ve yeniden canlandırılması için devletten 12 milyon dolar talep edildi!

Teknik servis konusu ise hâlen taşeron şirketlere veriliyor. Bunun sebebi, gider göstermek üzere faturalandırabilmek. Konuyla ilgili personel de taşeron üzerinden çalıştırılıyor. Böylece işten çıkartılmaları çok daha kolay! Teknik servis başına getirilen yönetici ise, Expo döneminde alanda taşeron şirketlerden iş bitimi teslimatlarını onaylayıp teslim alan kişi…

Bir de şu bilgi önemli: Teknik servis yöneticisi, Expo Yağmur Ormanları Serası’nın kapılarına kilit yapıp kirletmiş. Bundan aylar sonra alanı gezmeye gelen daire başkanının bu durum ilgisini çekmiş. Kilitli kapının anahtarı bulunamadığı için, kilidi kırmak sûretiyle içeri girilmiş. Ölüme terk edilmiş canlı bitkilerin bir kısmı kurtarılabildi. Ancak yine teknik servis yöneticisinin talimatıyla otomatik sulama sistemi olan mozaik bitki heykellerinin sulama mekanizması kapattırıldı. Bu yüzden bitkiler kurudu ve yeniden canlandırılması için devletten 12 milyon dolar talep edildi!

Expo öncesi, marketler zincirinde stant görevlisi olarak çalışan ve burada ise yönetici yapılan bu kişi, şimdi Antalya’nın en gözde semtlerinde ev ve lüks araba alıp satan bir iş adamı(!)…

Bir başka skandalsa şöyle: Yine teknik yöneticimizin talimatıyla Expo Değirmeni’nin etrafındaki aydınlatma ışıkları sökülüp yolun kenarına koyuldu. Expo’da ulaşım sorumlusu olarak çalışan yönetici, bu sökülen aydınlatma sistemlerini ve daha birçok farklı malzemeyi aracına koyarak yaşadığı siteye götürdü. Kaldığı sitede üç daire sahibi olan ulaşım sorumlumuz, getirilen malzemelere karşı olan komşularını polisi arayarak şikâyet etti. Polis, yaptığı incelemede tespit edebildiği kadarıyla Expo’dan çıkartılmış bu malzemeleri tekrar Expo’ya üç traktöre yükleyerek geri götürdü. Peki, bu kadar malzeme dışarı nasıl çıkartılmıştı?


Skandalların fuar alanı veya ‘skandallar fuarı’

Kongre Merkezi’nde yapılan TKDK toplantısı sonrasında gelen katılımcılara dağıtılmak üzere kilitli odada muhafaza edilen ve dağıtılması gereken malzeme, bir gece önce kilitli kapıya anahtar uydurularak açılıp yağmalandı. Yağmayı yapan ekip, güvenlik yöneticisine sus payı verdi ama mevzu kapatılamayacak bir hâl alınca, ‘Tek sorumlu güvenlik yöneticisidir’ denilerek görevine son verildi. Yerine ise ortaokul mezunu, hayatında ilk defa güvenlik biriminde çalışan biri yönetici yapıldı. Yağmayı yapan diğer kişilerse vardiya âmirleri oldular. Böylece alana yöneticiler kendi özel araçlarıyla ve aranmadan giriş-çıkış yapmaya başladılar. Yeni güvenlik yöneticisi, kamera odasına kendi eşini yerleştirdi. Böylece kamera odasındaki diğer personal Expo yerleşkesinden çıkartılan malzemelerin görüntüsünü alamadı. Bilgi işlem kısmına da yine kendi adamlarını yerleştirmişlerdi. Kameralardaki görüntüleri silmesi ya da dışarı malzeme çıkartılacağı zaman 846 kameradan oluşan sistemden gerekli kameraları kapatarak geçiş koridoru oluşturdular.

Expo’da çalışmadığı hâlde çalışıyor görünüp hâlen maaş alarak kadroya geçenler, normal personelden bir buçuk kat maaş bağlanan kişiler, hak etmediği hâlde ve yöneticilerle gönül ilişkisi olduğu için kadroda kalan ve hattâ sadece 45 başarı puanıyla yönetici olan kızlar; CHP’li belediye başkanlarına ücretsiz yer tahsis edilip düğünlerinin bu alanlarda yapılması, alkollü Expo Kulesi partileri ve partilerde alkolün etkisiyle çıkan yaralamalı kavga ve de uyuşturucu komasına giren kızların ailelerinin susturulması hâdiseleriyle patlak veren birçok skandal…

Alanda meydana gelen birçok olay hasıraltı edilmekte. Çünkü birtakım olaylara karışan personeli kendi işlerinde kullanmaları münasebetiyle bu personele her türlü ayrıcalık sağlanıyor. İş-Kur’un gönderdiği, bahçe kısmı veya peyzajda çalışan genç kızlara bahçe personelinden birilerinin cinsel saldırılarının üzerleri ise kapatıldı. Tecavüzcü personel, saldırdığı kızın ailesini tehdit etti ve bu sebeple kızın ailesi, kızlarını da alarak başka bir şehre gitmek zorunda kaldı.

İş-Kur’un gönderdiği, bahçe kısmı veya peyzajda çalışan genç kızlara bahçe personelinden birilerinin cinsel saldırılarının üzerleri ise kapatıldı.

Çaldıkları pahaca kıymetli bitkileri alan dışında, Tehneli Köprüsü’nün altında başka peyzaj şirketlerinin çalışanlarına teslim ediyorlardı. Bu durumu kamera odasında çalışan personelimiz yakalayınca, olayın örtbas edileceğini düşünerek müdahale etmesi için polis çağırdı. Ancak yine bu mevzu da diğerleri gibi kapatıldı ve üzerine de kamera odası çalışanları değiştirildi, kendi adamları yerleştirildi. İçlerinde bilgisayar kullanmasını bilmeyen personel var. Polise olayı ihbar eden personelse tıpkı diğer (bunlara biat etmeyen) personele yapıldığı gibi sürekli mobbinge uğradı. Bu durum hâlen devam ediyor.

Kâğıt üzerinde satın alınmış ama depolarda olmayan 600 milyon liralık kayıp ampulse cabası… Alandaki her lâmbaya bir yedek (Philips marka) ampul alınmışsa da, fatura olarak var olan mevcût, depoda ise bulunmamaktadır. İş bitimlerinde taşeron şirketlere ödenmiş milyonlarca liralık şişirme iş bitimi sonrası ilâve faturalar da ayrı birer skandal!


Değerinin onlarca katıyla şişirilmiş bina mâliyeti değerleri

Kısaca araştırılacak olursa, değerinin onlarca misliyle faturalandırılarak yapılmış binalar, bahçeler, altyapı çalışmaları, ofis malzemeleri gibi, satın alınan her kalem ürün, misliyle belgeye dökülmüş. Örneğin bir plâstik tükenmez kaleme 65 liralık fatura kesilmiş. Alanda kullanılan ring araçları, Çin’de satış fiyatı 6 bin 400 dolarken (kaldı ki toplu alımlarda indirim yapılacağı ibâresine rağmen) tanesi 55 bin dolardan fatura ettirilmiş. Yerli firmalardan ikinci el ambulans elektrikli araçlar alınmış ama sıfır araç faturası kesilmiş.

Antalya’daki ‘Ant Cam’ adlı şirket, Expo Kulesi, Kuzey Ana Giriş Kapısı, Batı Giriş Kapısı ve Expo Serası’na 48 milyon liralık teklifte bulunmuş ama sadece kuleye kesilen fatura 97 milyon Türk lirası! Kule inşaatı sırasında yapılan hatâdan ötürü 50 metrede 35 santimetrelik eğilme de cabası! Yani 114 metrelik Expo Kulesi’nde 85 santimetrelik eğilme var.

Yöneticilerin kullanması için alınan, 2016 yılının en üst model dizüstü 220 bilgisayardansa sadece 37 tanesi mevcût! Yine en üst model 100’ün üzerinde cep telefonu yok! Alandan çıkartılan ofis mobilyaları, buzdolapları, su sebilleri, su ısıtıcıları ve televizyonlar gibi yağmalanan çok sayıda malzeme var. Kongre Merkezi’nde Sayın Cumhurbaşkanımızın kullanımı için de hazırlanan ve 355 bin liraya mâl olan ofisteki 58 bin lira değerindeki devâsa halı dahi yağmalandı.

Expo’da devletimizin ve milletimizin emeğinin, hakkının birileri tarafından nasıl yağmalandığı daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır…”

Son söz

Elçiye zevâl olmaz, bana gönderilen yazıda bu satırlara yer verilmişti ama anlatılanlar daha da vahimdi. Olayda geçen isimleri bilmem, tanımam; lâkin gözümle o alanın talan edilmiş hâlini gördüm. Kim yaptı, niçin yaptı, bilemem. Devlet malı yiyen, ancak ateş yemiştir!  

Sevgili Peygamberimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem), vefâtlarından önce mü’minlere son defa hitap etmiş ve sözü kul hakkına getirerek, “Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa, onu hemen ödesin, ‘Dünyada rezil rüsvâ olurum’ diye düşünmesin! İyi biliniz ki, dünya rüsvâlığı âhirettekinin yanında pek hafiftir” buyurmuştu (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319; İbn-i Sa’d, II, 255).