Annenin çocuk yaşamındaki önemi

Bütün anneler fıtratları gereği şefkatli, koruyucu, sevgi dolu ve fedakâr insanlardır. Annelik “hatasız olmak” anlamına gelmemelidir. Her birimiz istemeden hatalar yapmış ve yaralar açmış olabiliriz. Bunların farkında olup onlarla konuşabilmek, bundan sonraki süreçler için evlatlarımızla ilişkilerimizi daha iyi noktalara taşıyacaktır.

KADIN için annelik, Yüce Rabbimizin Rahmân ve Rahîm tecellilerini üzerinde barındıran özel bir görev ve sorumluluktur. Ailede kadının eş olma rolünün yanında neslin devam ettirilmesi için yüklenilen en önemli görev anneliktir.

Bir bebeğin dünyaya gelmesine vesile olmak, onu büyütmek ve yetiştirmek için görevlendirilmek, bu dünyadaki en önemli yükümlülüktür. Ona kendi canından can katmak, onun için birçok sıkıntıya katlanmak ve bu mucizeye şahitlik etmektir annelik. Böyle kutlu bir vazife için görevlendirilen annelerimiz, bu misyonlarının ne kadar farkındalar? Sekülerleşmiş dünyamızda kariyer ve sosyo-ekonomik kaygılar gibi dünyevî istekler sıralamasında annelik hangi sırada yer alıyor?

Annelerin bebek sahibi olduktan sonra çocukları ile ilk yıllarda kurdukları temel güven duygusu çok önemlidir. Bu kritik dönem, bebeklerin karakterinin şekillendiği yıllardır. Bir bebeğin sağlıklı büyüyüp gelişmesi, annesinin bakım ve ilgisinin yanında kurduğu candan ve sıcak ilişkiyle orantılıdır. Özellikle bebeklerin ilk üç yılı kritik bir öneme sahiptir. Bu dönemde bebek bağlanacak birini bulamazsa, bakım verilse dahi duygusal ve bilişsel gelişiminde gerilik gözlendiği tespit edilmiştir.

Bebek bu döneminde, etrafında olup biteni anlamlandırmak adına anneyle temasa geçerek keşif ve merak duygularını geliştirecek güvenli bir limana ihtiyaç duyar. Bu dönemde bebek, anneden gelen her türlü olumlu ve olumsuz duyguyu kayıt altına almaktadır. Bebeğin anne karnında olduğu dönemden itibaren dışarıda olup biten birçok şeyi hissettiği ve onları kaydettiği bilinmektedir. Öyle ki, daha doğmadan istenen veya istenmeyen bir bebek olup olmadığına dair birçok kayıtla dünyaya geldiğini dahi yapılan bilimsel araştırmalar ortaya koymuştur.

Ruhsal yönden sağlıklı bir anneyle büyüyen bebekler, anneleriyle güvenli bir bağ kurma şansına sahip olurlar. Yeterli ilgi ve sevgi alamayan bebekler ise güvenli bağlanamazlar; bu durum onlar için bir dezavantaja dönüşmektedir. Anne ile aralarında güvenli bağ geliştirmiş bebeklerin yaşama daha sıkı bağlandıkları görülmektedir. Hayatın içerisinde karşılaştıkları problemlerin üstesinden gelme noktasında çok daha başaralı oldukları gözlemlenmektedir.

Anneden yeterince ilgi ve sevgi görmeyen bebek, güvensiz bağlanma geliştirir. Bunun neticesinde ise bireyin bütün hayatını etkileyecek olan kişilik bozuklukları geliştirmesinin kapısı aralanmış olur. Böyle bir çocukluk geçiren bireylerin yetişkin olduklarında hayata karşı kaygılı, korku dolu, endişeli ve dünyanın güvenli bir yer olmadığına dair algılarını değiştirmek oldukça güçtür. Bu kişilerin bebeklik dönemlerinde zihinlerine kazınan “Bir insanı annesi sevmediyse hayatta kimse sevmez” algısını yetişkin olduklarında dahi kırmak oldukça zordur. Her zaman samimî ve yeterince sevilmediklerine inanırlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, hayatları boyunca içlerinde dolmayan bir boşlukla yaşamaya mahkûm olurlar. Böyle bir birey, anneyle kuramadığı güvenli bağlanmanın faturasını, bir ömür boyu hayatına dâhil olan kişilerle kuramadığı sağlıksız ilişkilerle ödemek zorunda kalır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım hususlar nedeniyle, mümkünse annelerin özellikle ilk üç yılı bebeklerine kendilerinin bakması çok önemlidir. Çalışan anneler için bu durum çoğunlukla sorun teşkil etmektedir. Böyle durumlarda anne, bebeğini birinci dereceden yakınları veya sevecen, sık değiştirilmeyen bir bakıcıya emanet ederek bu sorunu çözebilirler.

Bebeklerin bu yılları çok çabuk geçer. Onların para ve kariyer sahibi bir anneden ziyade, yürekten seven birine ihtiyaçları vardır. Bu süreçte bebeklerin anne sütü ile beslenmesi çok kıymetlidir. Temel güven duygusunun yerleşmesinde emzirme hayli önemli bir yere sahiptir. Çünkü bu yolla bebek hem bakım, hem de temas ihtiyacını karşılamaktadır. Son yıllarda sıklıkla rağbet edilen sezaryen doğumdan zaruret olmadığı sürece kaçınmakta fayda vardır. Her konuda fıtrî olana yönelmek hem annenin, hem de bebeğin ruh ve beden sağlığı açısından verilen en doğru karar olacaktır.

Her kadının annelik vazifesinin gereği olan bilgileri anne olmadan önce edinmesi önemlidir. Hepimiz çocuklarımızı severiz fakat bu sevgi akıl ve bilgiyle desteklenmelidir. Özellikle çocukların gelişim dönemleri ve bu dönemlerin özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak annelerin işini oldukça kolaylaştıracaktır. Annenin bilinçlenmesi, üzerinde hissettiği yükün hafiflemesine vesile olacaktır. Annelerin fıtratında var olan şefkat ve merhamet duyguları bilinçli bir eğitimle desteklenmelidir. Çünkü ebeveyn olmak öyle hassas bir mesuliyettir ki çocuk yetişkin olduğu zamanlarda dahi eylem ve söylemlerimizle her daim onun iç sesi olmayı devam ettiririz.

Yeni doğan bebeği olan anne, kimi zaman taşıma kapasitesinin üstündeki yüklerin altında ezilir. Bu durum onun psikolojik yönden zarar görmesine neden olabilir. Uykusuz geçen geceler, ev işleri, çalışma hayatı, eş olmanın sorumlulukları gibi birçok rolü üstlenmek yorucudur. Yeterince iyi annelik yapamadığı düşüncesine kapılmasına neden olduğu gibi, yaşama sevincini de azaltan bir hâle dönüşebilir. Bu durumdan ilk etkilenecek kişi bebek ve hâliyle eş olacaktır. Böylesi zamanlarda özellikle babanın ve yakın çevrenin desteğine ihtiyaç duyulur.

Kadınların hamilelik ve lohusalık dönemleri sıkıntılı ve zor süreçlerdir. Bu zaman dilimlerinde eşlerin durumu anlayışla karşılaması, onun yanında bulunması, duygusal destek vermesi, çoğu konuda ona yardımcı olması annenin yükünün hafiflemesi noktasında çok değerlidir.

Bu sayılı günlerde diğer aile büyüklerinin tecrübe ve destekleri önemlidir. Özellikle bilinçli ailelerde çocuk büyütmek ve yetiştirmek, anneler üzerindeki yükü büyük oranda hafifletmektedir. Bununla birlikte çocuğun sosyalleşmesi ve birçok olumlu davranışı daha kolay kazanması bu yolla sağlanır. Günümüz dünyasında çekirdek ailelerde tek başına büyüyen çocuklar anne ilgisine daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Anne, çocuğun sürekli oyun arkadaşı rolünü üstlenmekte, bu durumsa anne için yine yorucu ve yıpratıcı bir hâle dönüşmektedir. Bazen annenin çevresinde bulunan bilinçsiz ebeveynler sınırlarını aşarak aşırı müdahalede bulunabilmekteler. Sürekli eleştiri, annenin annelik yapma yetisini zedeleyip kendine olan güvenini kaybetmesine neden olur. Bu tür durumlar annenin çocuğunu benimsememesine ve çocuğuna yabancılaşmasına sebebiyet verir.

Annelik ile ilgili üzerinde duracağımız bir diğer önemli husus ise, çocuklarımızın bizlere emanet olduğu bilinciyle hareket etmektir. Yeri ve zamanı geldiğinde onların yuvadan uçmalarına müsaade edilmelidir. Bebeklikten çıkmış çocukları aşırı koruma ve kollama psikolojisine girmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Bu nedenle vakti geldiğinde çocuklarımızla aramızdaki bağları koparmadan bunun mesafeli hâle gelmesine ve onların kendi ayakları üzerinde durmalarına fırsat verilmelidir. Fakat bizim toplumumuzda korunması gereken zamanda yeterince korunmayıp yetişkin olduğunda onlar üzerinde her türlü tasarruf hakkımızın olduğu gibi bir yanılgıya düşüldüğüne oldukça sık rastlıyoruz. Öyle ki, ebeveynliği bir silah olarak kullanıp her fırsatta işi “Bak, sütümü helâl etmem” demelere kadar götürüyoruz.

Ayrıca ebeveynler kendi çocukluk yaşantılarındaki olumsuz kayıtlar ile ilgili farkındalık kazanıp bunları düzeltme yoluna gitmeliler. Şayet bunu yapmazlarsa kendi ebeveynleriyle ilgili eleştirdikleri çoğu olumsuz tutumu evlatlarına karşı sergiledikleri ve bu döngüden bir türlü kurtulamadıkları görülür.

Hiçbir anne, “Acaba iyi bir anne miyim?” endişesi taşımamalıdır. Bütün anneler fıtratları gereği şefkatli, koruyucu, sevgi dolu ve fedakâr insanlardır. Annelik “hatasız olmak” anlamına gelmemelidir. Her birimiz istemeden hatalar yapmış ve yaralar açmış olabiliriz. Bunların farkında olup onlarla konuşabilmek, bundan sonraki süreçler için evlatlarımızla ilişkilerimizi daha iyi noktalara taşıyacaktır.

Her yaşta annelerimizle ilişkilerimizin iyi olması, dünya ile aramızın iyi olması anlamını taşımaktadır. Anne ve çocuk arasındaki sağlıklı ilişkinin hayata daha pozitif ve mutlu bakabilmenin temelini oluşturduğu unutulmamalıdır.