
GELECEĞİMİZ
olan çocuklarımızın yetişmesi, hayata hazırlanmaları, başarılı ve mutlu
olmaları ve de bunlarla birlikte ne istediğini bilen, ayakları üzerinde
durabilen, kendi kendilerinin lideri olan bireyler olmaları en büyük
temennimizdir.
Yapılan araştırmalar
gösteriyor ki, gençlerin başarılarını ve başarısızlıklarını direkt etkileyen
faktörler arasında aile ilk sırayı almaktadır. Çocuklarımızın okul, sosyal
hayat ve gelecekteki başarılarında veya başarısızlıklarında ailenin rolü
küçümsenemeyecek bir yer tutmaktadır.
Aile açısından
baktığımızda ise ailenin huzurunu ve iletişimini bozan olaylar arasında
çocukların okuldaki başarısızlığı önemli bir yer tutar. Anne babaların çocuklarının
başarısı için sarf ettikleri çaba, aslında kendi başarıları için bir
çırpınıştır. Onları “adam etmek” ve onlara “iyi bir gelecek sağlamak”, standart
anne-baba görevi olarak algılanır. Çoğu kez bunları başarmanın sorumluluğu ile
yaşarız.
Çocuk yetiştirmek mükemmel
bir takım çalışmasının sonucudur. Çocuğunuzla eseriniz olarak övünebilirsiniz.
Onların bugünkü mevcut başarısızlıkları kaderleri değil, bir bakıma bizim
bireysel ve toplumsal tutumlarımızın sonucudur. Çocuklarımızın okul ve sosyal
yaşamdaki uyum problemleri, kısaca başarısızlıklarının sorumlusu “biz”den
başkası değildir.
Çocuğun aile içindeki yeri
ve onunla kurulan iletişim biçimi, okul başarısını etkileyen en önemli
faktördür. Öğrencilerle yapılan görüşmeler ve değerlendirmeler sonucunda babalarının
kendilerine zaman ayırmadıkları, ilgisizlik, anne-baba ilişkilerinin iyi
olmadığı, ailede huzur bulamadıkları, ailede uygun ders çalışma ortamının
olmadığı, ailede değer görmedikleri, ilgisizlik ve sevgisizlik, hâl,
hareket ve tavırlarından dolayı sürekli eleştirildikleri gibi veriler tespit edilmiştir.
Çocuklar, genellikle anne babanın okul ve eğitim konusundaki duygu ve
düşüncelerini kendilerine mâl ederek, okula karşı buna uygun bir tutum geliştirirler.
Öyle ki, eğitime önem veren, öğretmenin çabasına saygı duyan anne baba,
çocuğunu daha rahat başarıya yönlendirir.
Eğitimi yetersiz, gereksiz
ve boşa zaman kaybı olarak gören ve bunları seslendiren anne babaların
çocukları da okula karşı olumsuz tutum sergilerler. Eğitimsiz şekilde de hayatta
başarılı olunacağı konusunda övünenler, çocuklarının eğitime olan ilgisini
azaltıp okuldan ve eğitimden soğumalarına neden olur ve onları başarısızlığa
iterler. Eğitimin önemli olduğuna inanmasına rağmen okuma ve öğrenmeye ilgi
göstermeyen anne baba da okula karşı ilgiyi engeller. Evde eğitimsel uyarıların
yetersizliği ve ailesinin okuldaki tutumuna karşı olan ilgisizliği ise çocuğu
olumsuz yönde etkiler.
Çocuklarımızın
başarısızlığı, aile içi iletişimin düzeyine ilişkin ipuçları verir. Ailenin
beklentisi ile kendisininki çatıştığında, çocuk, buna açık olarak karşı gelemez
ve tepkisini başarısızlıkla verir. Ailesine olan kızgınlığını ve onların
otoritesine olan tepkisini başarısızlıkla ifade eder. Başarılı olan kardeşleri
veya arkadaşları ile kıyaslandığında da onlara yetişebilme endişesi ile
başarısız olur. Bazen de pasif-agresif duruma geçebilir. Yani kendisinden
bekleneni özellikle yapmayarak ailesini kızdırır. Potansiyelinin elverdiği
notları almaktan özellikle kaçınır.
Eğitim, anonim bir
ortaklığa benzetilebilir. Okul, şirkete sonradan katılan bir ortaktır. Yeni
ortağın amacı, her biri farklı özelliklere sahip olan üyelerini,
farklılıklarını koruyup geliştirerek yaşama hazırlamaktır. Okulda öğretmen,
rehberdir. Öğrenci gerçekten öğrenmeyi ister ve kendini öğrenmeye açarsa,
öğretmenin rehberliğinden yararlanır.
Çocuklarını kendi
istedikleri bir okula gönderen anne babaların içine düştükleri en büyük
yanılgılardan biri, evlatlarının eğitim ve gelişim problemlerinin okulda hâllolacağını
sanmalarıdır. Fakat çocuklarınızın eğitimle ilgili sorunları okula giderek
hâllolmayacaktır.
Bilhassa ergenlik sorunlarını yoğun yaşayan çocukların gelişimlerinin çok iyi takip edilmesi gerekmektedir.
Başarı için tavsiyeler
Çocuklarımıza başarının
kapılarını açmamızda, aşağıda özetle verdiğimiz hususların yararlı olacağını
düşünüyoruz:
Unutmayın, bir zamanlar
siz de çocuktunuz. Sizin de başarılarınız, başarısızlıklarınız oldu. Siz de
hata yaptınız, hatalarınızdan dersler çıkardınız. Sizin zamanınızın eğitim,
sosyal, kültürel, ekonomik, telekomünikasyon gibi şartları ve aile içi iletişim
şekli ile şimdikiler arasındaki değişim ve gelişimi unutmayalım.
Çocuğun
hayata hazırlanması, kişiliği, karakteri ve ruh sağlığı öncelikle ailede
başlar; çevreden, kitle iletişim araçlarından ve daha çok sanal ortamdan
etkilenir, okullarda bu desteklenir. Bu hazırlık hayatın içinde şekillenir.
Burada anne-baba (ebeveynler), yakın ve uzak çevre, akraba ve öğretmenler
etkilidir. Günümüzde ise dış çevre daha fazla etkili olmaya başladı. Dış çevre
etkilerine karşı dikkat etmek gerekir.
Çocuklarımızın
ileriki yaşamlarında zihnen, bedenen, ruhen ve duygusal olarak ne istediğini
bilen, öz yaşam becerilerini kazanmış, kendi ayakları üzerine basabilen, kendi
kararlarını alabilen, kendisi, ailesi, çevresi, ülkesi ve insanlık adına
toplumsal ve evrensel ahlâk yasalarına saygılı, özgüven ve özsaygısı gelişmiş
nitelikli bireyler olarak yetişmeleri en temel vazifelerimizdendir.
Çocuğunuzu
notları için değil, varlıkları için sevin. Sevdiğinizi
söz ve davranışlarınızla hissettirin. Çocukların
her saatini dersle, eğitimle ve aktivitelerle doldurarak, sürekli sorumluluklar
yükleyerek başarılı olamazsınız. Bırakın, onlar da yaşlarının gereğini
yaşasınlar, oyunlar oynasınlar. Çocuğunuza
ayırabileceğiniz en güzel şey zaman, verebileceğiniz en güzel şey sevgi,
bakabileceğiniz en güzel yer ise gözleridir. Her şeyi erteleyin ama çocuğa ayrılacak zamanı ertelemeyin. Bırakın, bir
kap eksik veya bir çeşit yemek yesin. Ama sevgisiz büyümesin!
Çocuğunuzla
konuşurken rol yapmayın, kendiniz olun, anne veya baba kimliği ile yaklaşın,
mükemmelliyetçi bir tavır ve kafanızda hazırladığınız “olması gerekenler”
listesiyle değil de çocuğunuzun gerçekleri ve yaşadıkları üzerine onunla konuşun.
Her çocuk
özeldir. Her çocuğun şahsına münhasır özellikleri vardır. Bu özellikleri
bularak yönlendirebilirsek onları başarılı ve daha önemlisi de mutlu bireyler
olarak yetiştirebiliriz. Çocuğun sosyal modeli anne ve babasıdır. Anne babanın
bilinçli veya dikkatsiz davranışları, onların dünyalarını şekillendirir.
Bunun için aile içindeki davranışlarımızı bilinçli yapmalıyız.
Çocuk
sadece akademik ve zihinsel başarıları yönünde değil, yaşamın her alanı için
yetiştirilmelidir. Çocuklarımız arasında
ayrım yapmamalı ve başkalarıyla kıyaslamamalıyız. Tutum ve davranışlarımızda
tutarlı, onlarla konuşurken kendimiz olmalıyız. Aile bilinci aşılamalı ve
karşılaşabilecekleri her türlü sorunun başkalarına değil, rahatlıkla aileye
anlatılabileceğini ve aile içinde çözüleceğini öğretmeliyiz. Çocuğumuza, “Nasıl
olursan ol, sana değer veriyor ve seni seviyorum” duygusunu vermeliyiz. Başarısızlıklarına
kızmak yerine, başarısız olmasını sağlayan sebepleri tartışmak ve çözümü
kendisine buldurmak daha doğru olacaktır. Başarılı oldukları yönleri ise görmezlikten
gelmeyin. Gözlemlediğiniz başarılarını söylemekten korkmayın, hatta teşvik
cümleleri kullanın.
İnsan her alanda büyük
başarılara imza atamaz. Sözel yönü baskın bir öğrenciye zorla sayısal öğretmek,
onu dersten daha da uzaklaştıracaktır. “Bilgiyi nasıl öğrenebilirim?”den önce
“Niçin?” sorusunu net olarak sordurmalıyız.
Çocuklara
yardım edin, destek olun; ama her şeyini, her istediğini yapmak, çocuğa iyilik
değil, kötülük yapmaktır. Her istediği yapılan çocuk tatminsiz olur. Aile içinde kurallar koyduysanız, önce siz olmak
üzere tüm bireylerin uymasını sağlayın. Çocuklarınızda görmek istemediğiniz
hâl, hareket, tavır ve davranışlardan siz de kaçının. Unutmayın, en güzel
nasihat, örnek olmaktır.
Çocuğunuzu dinlemekten
sıkılmayın. İyi bir iletişim, önce dinleme ile başlar. Çocuğun anlattığı, sizin
için çok basit, sıradan ya da sıkıcı da olsa acele etmeyin! İyice anlayana
kadar sözünü kesmeyin! Hemen nasihate başlamayın! Net olarak anladıktan sonra
konuşun. Çocuğunuzla konuşurken mümkün olduğunca suçlayıcı ya da dışlayıcı
nasihat ve emir cümleleri kullanmamaya özen gösterin.
Çocuğumuzun sağlık durumu
ile yakından ilgilenmeliyiz. Sağlık problemleri, ilgisini ve dikkatini
dağıtarak başarısını engeller. Onlara bizimle olan iletişim kapılarını açarak
dost olmaya çalışmalıyız. Güvenlerini kazandığımız takdirde onları daha iyi
tanıma imkânını yakalayabiliriz. Çocuklarımızdan istediğimiz güzel davranışlar
için, onlara bol bol öğüt vermek yerine, önce kendimiz örnek olmalıyız. Aile ve
evle ilgili konularda onların görüş ve düşüncelerini almalıyız. Bu
yaklaşımlarla, büyüdükleri hissini vererek daha olgun davranışlar
gözleyebiliriz. “Biz eskiden...” diye başlayan cümleleri sık kullanmamalı,
kullansak bile onlara öğüt verir tarzda değil, yaşadığımız anılardan bahseder
havada konuşmalıyız.
Çocukların başarı yolunda
emin adımlarla ilerlemelerinde en önemli faktörlerden biri de “model”
seçimidir. Çocuklarımızın başarılı insanları modellemelerini sağlamalıyız.
Çocuklarınızda sorumluluk
bilincinin gelişmesini istiyorsanız, onlara küçük sorumluluklar verin. “Sen
yapamazsın, daha çok küçüksün”, “Sen anlamazsın”, “Şimdi kırarsın, beceremezsin”
türünden cümleleri kullanmak yerine teşvik edici cümleler kullanmak daha iyi
olacaktır.