Anne ve babalara mektup: Anne babalar, çocuğunuzla yetişin!

Çocuklarını kendi istedikleri bir okula gönderen anne babaların içine düştükleri en büyük yanılgılardan biri, evlatlarının eğitim ve gelişim problemlerinin okulda hâllolacağını sanmalarıdır. Fakat çocuklarınızın eğitimle ilgili sorunları okula giderek hâllolmayacaktır.

GELECEĞİMİZ olan çocuklarımızın yetişmesi, hayata hazırlanmaları, başarılı ve mutlu olmaları ve de bunlarla birlikte ne istediğini bilen, ayakları üzerinde durabilen, kendi kendilerinin lideri olan bireyler olmaları en büyük temennimizdir.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, gençlerin başarılarını ve başarısızlıklarını direkt etkileyen faktörler arasında aile ilk sırayı almaktadır. Çocuklarımızın okul, sosyal hayat ve gelecekteki başarılarında veya başarısızlıklarında ailenin rolü küçümsenemeyecek bir yer tutmaktadır.

Aile açısından baktığımızda ise ailenin huzurunu ve iletişimini bozan olaylar arasında çocukların okuldaki başarısızlığı önemli bir yer tutar. Anne babaların çocuklarının başarısı için sarf ettikleri çaba, aslında kendi başarıları için bir çırpınıştır. Onları “adam etmek” ve onlara “iyi bir gelecek sağlamak”, standart anne-baba görevi olarak algılanır. Çoğu kez bunları başarmanın sorumluluğu ile yaşarız.

Çocuk yetiştirmek mükemmel bir takım çalışmasının sonucudur. Çocuğunuzla eseriniz olarak övünebilirsiniz. Onların bugünkü mevcut başarısızlıkları kaderleri değil, bir bakıma bizim bireysel ve toplumsal tutumlarımızın sonucudur. Çocuklarımızın okul ve sosyal yaşamdaki uyum problemleri, kısaca başarısızlıklarının sorumlusu “biz”den başkası değildir.

Çocuğun aile içindeki yeri ve onunla kurulan iletişim biçimi, okul başarısını etkileyen en önemli faktördür. Öğrencilerle yapılan görüşmeler ve değerlendirmeler sonucunda babalarının kendilerine zaman ayırmadıkları, ilgisizlik, anne-baba ilişkilerinin iyi olmadığı, ailede huzur bulamadıkları, ailede uygun ders çalışma ortamının olmadığı, ailede değer görmedikleri, ilgisizlik ve sevgisizlik, hâl, hareket ve tavırlarından dolayı sürekli eleştirildikleri gibi veriler tespit edilmiştir. Çocuklar, genellikle anne babanın okul ve eğitim konusundaki duygu ve düşüncelerini kendilerine mâl ederek, okula karşı buna uygun bir tutum geliştirirler. Öyle ki, eğitime önem veren, öğretmenin çabasına saygı duyan anne baba, çocuğunu daha rahat başarıya yönlendirir.

Eğitimi yetersiz, gereksiz ve boşa zaman kaybı olarak gören ve bunları seslendiren anne babaların çocukları da okula karşı olumsuz tutum sergilerler. Eğitimsiz şekilde de hayatta başarılı olunacağı konusunda övünenler, çocuklarının eğitime olan ilgisini azaltıp okuldan ve eğitimden soğumalarına neden olur ve onları başarısızlığa iterler. Eğitimin önemli olduğuna inanmasına rağmen okuma ve öğrenmeye ilgi göstermeyen anne baba da okula karşı ilgiyi engeller. Evde eğitimsel uyarıların yetersizliği ve ailesinin okuldaki tutumuna karşı olan ilgisizliği ise çocuğu olumsuz yönde etkiler.

Çocuklarımızın başarısızlığı, aile içi iletişimin düzeyine ilişkin ipuçları verir. Ailenin beklentisi ile kendisininki çatıştığında, çocuk, buna açık olarak karşı gelemez ve tepkisini başarısızlıkla verir. Ailesine olan kızgınlığını ve onların otoritesine olan tepkisini başarısızlıkla ifade eder. Başarılı olan kardeşleri veya arkadaşları ile kıyaslandığında da onlara yetişebilme endişesi ile başarısız olur. Bazen de pasif-agresif duruma geçebilir. Yani kendisinden bekleneni özellikle yapmayarak ailesini kızdırır. Potansiyelinin elverdiği notları almaktan özellikle kaçınır.

Eğitim, anonim bir ortaklığa benzetilebilir. Okul, şirkete sonradan katılan bir ortaktır. Yeni ortağın amacı, her biri farklı özelliklere sahip olan üyelerini, farklılıklarını koruyup geliştirerek yaşama hazırlamaktır. Okulda öğretmen, rehberdir. Öğrenci gerçekten öğrenmeyi ister ve kendini öğrenmeye açarsa, öğretmenin rehberliğinden yararlanır.

Çocuklarını kendi istedikleri bir okula gönderen anne babaların içine düştükleri en büyük yanılgılardan biri, evlatlarının eğitim ve gelişim problemlerinin okulda hâllolacağını sanmalarıdır. Fakat çocuklarınızın eğitimle ilgili sorunları okula giderek hâllolmayacaktır.

Bilhassa ergenlik sorunlarını yoğun yaşayan çocukların gelişimlerinin çok iyi takip edilmesi gerekmektedir.


Başarı için tavsiyeler

Çocuklarımıza başarının kapılarını açmamızda, aşağıda özetle verdiğimiz hususların yararlı olacağını düşünüyoruz:

Unutmayın, bir zamanlar siz de çocuktunuz. Sizin de başarılarınız, başarısızlıklarınız oldu. Siz de hata yaptınız, hatalarınızdan dersler çıkardınız. Sizin zamanınızın eğitim, sosyal, kültürel, ekonomik, telekomünikasyon gibi şartları ve aile içi iletişim şekli ile şimdikiler arasındaki değişim ve gelişimi unutmayalım.

Çocuğun hayata hazırlanması, kişiliği, karakteri ve ruh sağlığı öncelikle ailede başlar; çevreden, kitle iletişim araçlarından ve daha çok sanal ortamdan etkilenir, okullarda bu desteklenir. Bu hazırlık hayatın içinde şekillenir. Burada anne-baba (ebeveynler), yakın ve uzak çevre, akraba ve öğretmenler etkilidir. Günümüzde ise dış çevre daha fazla etkili olmaya başladı. Dış çevre etkilerine karşı dikkat etmek gerekir.

Çocuklarımızın ileriki yaşamlarında zihnen, bedenen, ruhen ve duygusal olarak ne istediğini bilen, öz yaşam becerilerini kazanmış, kendi ayakları üzerine basabilen, kendi kararlarını alabilen, kendisi, ailesi, çevresi, ülkesi ve insanlık adına toplumsal ve evrensel ahlâk yasalarına saygılı, özgüven ve özsaygısı gelişmiş nitelikli bireyler olarak yetişmeleri en temel vazifelerimizdendir.

Çocuğunuzu notları için değil, varlıkları için sevin. Sevdiğinizi söz ve davranışlarınızla hissettirin. Çocukların her saatini dersle, eğitimle ve aktivitelerle doldurarak, sürekli sorumluluklar yükleyerek başarılı olamazsınız. Bırakın, onlar da yaşlarının gereğini yaşasınlar, oyunlar oynasınlar. Çocuğunuza ayırabileceğiniz en güzel şey zaman, verebileceğiniz en güzel şey sevgi, bakabileceğiniz en güzel yer ise gözleridir. Her şeyi erteleyin ama çocuğa ayrılacak zamanı ertelemeyin. Bırakın, bir kap eksik veya bir çeşit yemek yesin. Ama sevgisiz büyümesin!

Çocuğunuzla konuşurken rol yapmayın, kendiniz olun, anne veya baba kimliği ile yaklaşın, mükemmelliyetçi bir tavır ve kafanızda hazırladığınız “olması gerekenler” listesiyle değil de çocuğunuzun gerçekleri ve yaşadıkları üzerine onunla konuşun.

Her çocuk özeldir. Her çocuğun şahsına münhasır özellikleri vardır. Bu özellikleri bularak yönlendirebilirsek onları başarılı ve daha önemlisi de mutlu bireyler olarak yetiştirebiliriz. Çocuğun sosyal modeli anne ve babasıdır. Anne babanın bilinçli veya dikkatsiz davranışları, onların dünyalarını şekillendirir. Bunun için aile içindeki davranışlarımızı bilinçli yapmalıyız.

Çocuk sadece akademik ve zihinsel başarıları yönünde değil, yaşamın her alanı için yetiştirilmelidir. Çocuklarımız arasında ayrım yapmamalı ve başkalarıyla kıyaslamamalıyız. Tutum ve davranışlarımızda tutarlı, onlarla konuşurken kendimiz olmalıyız. Aile bilinci aşılamalı ve karşılaşabilecekleri her türlü sorunun başkalarına değil, rahatlıkla aileye anlatılabileceğini ve aile içinde çözüleceğini öğretmeliyiz. Çocuğumuza, “Nasıl olursan ol, sana değer veriyor ve seni seviyorum” duygusunu vermeliyiz. Başarısızlıklarına kızmak yerine, başarısız olmasını sağlayan sebepleri tartışmak ve çözümü kendisine buldurmak daha doğru olacaktır. Başarılı oldukları yönleri ise görmezlikten gelmeyin. Gözlemlediğiniz başarılarını söylemekten korkmayın, hatta teşvik cümleleri kullanın.

İnsan her alanda büyük başarılara imza atamaz. Sözel yönü baskın bir öğrenciye zorla sayısal öğretmek, onu dersten daha da uzaklaştıracaktır. “Bilgiyi nasıl öğrenebilirim?”den önce “Niçin?” sorusunu net olarak sordurmalıyız.

Çocuklara yardım edin, destek olun; ama her şeyini, her istediğini yapmak, çocuğa iyilik değil, kötülük yapmaktır. Her istediği yapılan çocuk tatminsiz olur. Aile içinde kurallar koyduysanız, önce siz olmak üzere tüm bireylerin uymasını sağlayın. Çocuklarınızda görmek istemediğiniz hâl, hareket, tavır ve davranışlardan siz de kaçının. Unutmayın, en güzel nasihat, örnek olmaktır.

Çocuğunuzu dinlemekten sıkılmayın. İyi bir iletişim, önce dinleme ile başlar. Çocuğun anlattığı, sizin için çok basit, sıradan ya da sıkıcı da olsa acele etmeyin! İyice anlayana kadar sözünü kesmeyin! Hemen nasihate başlamayın! Net olarak anladıktan sonra konuşun. Çocuğunuzla konuşurken mümkün olduğunca suçlayıcı ya da dışlayıcı nasihat ve emir cümleleri kullanmamaya özen gösterin.

Çocuğumuzun sağlık durumu ile yakından ilgilenmeliyiz. Sağlık problemleri, ilgisini ve dikkatini dağıtarak başarısını engeller. Onlara bizimle olan iletişim kapılarını açarak dost olmaya çalışmalıyız. Güvenlerini kazandığımız takdirde onları daha iyi tanıma imkânını yakalayabiliriz. Çocuklarımızdan istediğimiz güzel davranışlar için, onlara bol bol öğüt vermek yerine, önce kendimiz örnek olmalıyız. Aile ve evle ilgili konularda onların görüş ve düşüncelerini almalıyız. Bu yaklaşımlarla, büyüdükleri hissini vererek daha olgun davranışlar gözleyebiliriz. “Biz eskiden...” diye başlayan cümleleri sık kullanmamalı, kullansak bile onlara öğüt verir tarzda değil, yaşadığımız anılardan bahseder havada konuşmalıyız.

Çocukların başarı yolunda emin adımlarla ilerlemelerinde en önemli faktörlerden biri de “model” seçimidir. Çocuklarımızın başarılı insanları modellemelerini sağlamalıyız.

Çocuklarınızda sorumluluk bilincinin gelişmesini istiyorsanız, onlara küçük sorumluluklar verin. “Sen yapamazsın, daha çok küçüksün”, “Sen anlamazsın”, “Şimdi kırarsın, beceremezsin” türünden cümleleri kullanmak yerine teşvik edici cümleler kullanmak daha iyi olacaktır.