HERKES bir anket
peşinde. İktidar da, muhalefet de anketler üzerinden nabız yoklamaları yapıyor.
Yıl 2020, seçim 2023’te…
Seçime
daha üç yıl varken bu anket sevdâsı da neyin nesi? Yeni partilere vekil
transferleri, iktidardan koparacakları buçuklu oy oranları tartışıladursun,
iktidarın Covid-19’a verdiği doğru tepkinin getirdiği oylar, yenilerin
toplamını çoktan katladı bile.
En
doğru sonuç veren anket seçimlerdir aslında. Yine de seçmenin eğilimini önceden
bilmek ve ona göre yol almak, gerekirse yol değiştirmek için siyasetin olmazsa
olmazıdır anketler. Ama…
Yeni
ve teknolojik imkânlar kullanılarak yapılan anketler, bazen çok doğru sonuçlara
ulaşılmasını sağlasa da, bazen de sonuçlarda büyük sapmalara sebep oluyor. Bu
sadece siyâsî anketler için geçerli değil tabiî. Tüketici hareketlerini,
tercihlerini, beklentilerini belirlemeye yönelik olanlar da artık hayatımızın
bir parçası.
Ancak
anket dediğimiz araştırma modeli o kadar spekülâsyona açık bir sistem ki
istediğiniz sonucu çıkarmanız neredeyse mümkün. Hattâ bazen tüketiciyi de,
seçmeni de sorduğunuz sorularla yönlendirip tercihini değiştirme şansınız olabilir.
Hele ki son yıllarda telefon ve elektronik ortamlarda yapılanlar iyice işin
cılkını çıkarmış durumda.
Sosyal
medyada “klavye delikanlısı” dediğimiz tipler, bu teknolojik anketlerde de delikanlılıklarını gösteriyorlar diye
düşünüyorum. Zira anketlere ve anketleri yapan şirketlere güvenilirlik oranı
hayli düşük.
Karşısına
gelen soruyu anlamadan ya da anlasa da sonuca etki etmeyeceği düşüncesi ile
gerçek düşüncesini yansıtmayan cevaplar veren çok kişi olduğu kanısındayım.
Hâlbuki şu anda yapılan siyâsî anketlerin büyük çoğunluğunda katılım sayısı
ancak binlerle ifade edildiği için, gerçeği yansıtmayan cevaplar da oranları
değiştirme çoğunluğuna sahip olabiliyor bazen.
Tabiî
bu, anket sonuçlarını gerçekten uzaklaştıran en masum aktivitelerden biri. Asıl
büyük sorun, her kurumun ya da siyâsî partinin kendine yakın anket
şirketleriyle çalışıyor olmasında. Bu bazen şirketin anketi yaptırana yaranma
çabasıyla da birleşince, aynı konuda anlamsız farklı sonuçlar çıkmasına sebep
oluyor.
Profilimi
okumuş olanlar bilirler; yaptığım işlerden biri de taksicilik. Gerek şoför,
gerekse işletmeci olarak senelerim geçti direksiyonda. O koltukta otururken
toplumun nabzını tutmak çok daha kolay oluyor sanki. En azından kendi adres
çevrenizde kimin ne görüşte olduğu ile ilgili epeyce fikir sahibi oluyorsunuz…
Bir
de çevre dışı yolcular var tabiî. Bazen de onlardan öğrendikleriniz,
duyduklarınıza ve okuduklarınıza daha farklı bir açıdan bakmanıza sebep
olabiliyor.
Bir
“anket” hatırası
Yıl
2014, yerel seçim öncesi…
Karşıyaka’dan
iki yolcu aldım arabama; Karşıyaka Belediyesi’nden çıkmış, düzgün giyimli iki
bey… Önce Çiğli’ye gittik, oradan bir beyi daha alıp Konak’a devam ettik. Yolda
aralarında geçen konuşmalardan (kişisel sırlar içermediği için genel çerçeveyi
burada paylaşmakta beis görmüyorum) bir anket şirketinin yöneticileri
olduklarını anladım.
Karşıyaka’dan
binen ilk iki bey çok rahattı. Ancak Çiğli’den aldığımız beyin sıkıntısı
büyüktü. CHP’nin yaptırdığı anketin sonucu hiç de müşterisinin istediği gibi
çıkmamıştı zira. Üç kişiden en üst konumda olduğunu konuşmalarından anladığım
bey, aynen şunları söyledi: “Biz soruları
yanlış seçmişiz. Tamam, Karşıyaka zaten belli, ankete bile gerek yok ama Çiğli
için daha doğru sorular bulup istediğimiz cevapları almalıyız. Biz oranları
kalemle değiştiremeyiz ama sorduğumuz sorularla değiştirebiliriz.”
Yol
uzun, trafik yoğun, yolcular soru sormayı seven kişiler olunca, lâf dönüp bana
da geldi.
Eh,
ben de konu siyaset olunca susmayı bilemediğimden, daldım tabiî lâfa!
Kendi
tercihimden ve sebeplerinden bahsettikten sonra kafa takılan en net soruyu sordum kendilerine: “Peki,
müşteriyi 10 puan fazla çıkarmak neye yarar ki? Sonuçta seçmen oyunu sandıkta
verecek ve siz mahcup olacaksınız.”
“Yok ağabey, olay
o kadar basit değil. Birincisi, müşteri yaklaşık oyunu bilir ama daha fazlasını
görmek ister. Bu psikolojik bir rahatlık verir. Bu genellikle kampanyayı daha
şevkle yürütmesine sebep olur.
İkincisi, kararsız
seçmenin çok küçük oranda da olsa anketlerden etkilendiği bir gerçek.
Üçüncüsü de zayıf
taraf, ‘Zaten kaybetmişiz’ diyerek sandığa gitmez ya da tam tersi ‘Epey
yaklaşmışız, patlatalım sandıkları’ diyerek koşar oy vermeye.”
Bana
yetmedi tabiî bu cevap, yol az kaldı ama bir soru daha sordum konuşmayı seven
anketçileri bulunca: “Peki, madem
istediğiniz sonuçları vereceksiniz, neden anket yapıyorsunuz? Alın telefon
rehberini elinize, isim adres yazıp kendiniz doldurun anketleri. Hem de
personel gideriniz azalmış olur.”
Verdiği
cevap, benim bugünkü yazımın da zeminiyle örtüşen bir meslek ayıbıydı aslında: “Ağabey, aslında artık anketlerin çoğu
telefonla yapılıyor. Sahada birebir yapılanlarda da, telefonla yapılanlarda da bu
dediğiniz oluyor tabiî. Netîcede anket başına ücret ödüyoruz. Yolda ya da
telefonda yeterli kişiden cevap alabilmek çok zor. ‘İki dakikanızı alabilir
miyim?’ dediğinde adam yürüyüp gidiyor ya da telefonu kapatıyor. Anketör ne
yapsın, dolduruyor kafasına göre…”
Evet,
bu cevapla bir anda meslekî bir ayıbı deşifre ettiğini fark etmiş olmalı ki ses
tonu değişti ve çark etti, “Tabiî bu çok
küçük oranda canım, sonucu etkilemez” deyip eski Efes Otel’in önünde
indiler.
Son
seçimlere bakınca…
Dedik
ya, şu sıralar yine anketler konuşuluyor. DEVA Partisi ne kadar oyu hangi
partinin seçmeninden alacakmış da… Gelecek Partisi kiminle ittifak yaparsa oyu
ne olurmuş da… İyi Parti HDP’den kurtulursa MHP’yi geçermiş ama CHP Erdoğan’ı
devirmek için büyük küçük hepsine muhtaçmış da… İlk turu üçe bölerlerse İyi
Parti belirleyici olurmuş da…
Dönüp
bakın bakalım 2018 Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine! O koca koca anket
şirketlerinin hiçbiri sonucu bilemedi.
PİAR,
seçimden sadece bir hafta önce Cumhur İttifakı’nı 10 puan eksik, Millet İttifakı’nı
8 puan fazla gösterdi. Aynı şirket seçimden bir ay önce Millet’i 1 puan önde
gösteriyordu. İttifaklar bazında Cumhur’u yüzde 50’nin üzerinde gösteren bir
tek büyük şirket varken, parti bazında MHP’yi yüzde 6-7 bandında göstermişti
neredeyse hepsi.
Amaç,
seçmenin tercihlerini icraatla değil, anketle değiştirmekti ama tutmadı, biliyorsunuz.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ni düzmece anketlerle ikinci tura taşıma çabaları boşa
çıktı. Kimin yüzü kızardı sizce? Hiçbirinin…
Zira
yapan da, yaptıran da anket sonucunun aslında hiçbir anlama gelmediğini biliyor
artık.
Vatandaş,
çok küçük farklarda değişik tercihlere yönelebilir ama arada mesele 5 puan olsa,
bunu değişemeyeceğini de bilir. Anket şirketleri de şimdilik, muhalefeti
iktidara ortak gösterecek sonuçlar açıklayıp vatandaşın zekâsıyla daha fazla
dalga geçemediği için sonuca etki edemiyor.
Sonuç olarak, elbette bizlere yansıyanlardan daha gerçekçi anketler geliyor partilerin eline ama kamuoyuna yansıtılan anketler seçmeni yönlendirme gayretiyle hazırlandığı için inandırıcılığını her geçen gün yitiriyor. Bence, siz siz olun, orada burada yayınlanan anketlere bakarak ne iktidarı havalara uçurun, ne de muhalefeti iktidara taşıyın!