Anadolu Türkmeninin asil sağduyusu her şeyin farkında!

Kaynağını tahmin ettiğimiz ve arka plânını kolaylıkla görebildiğimiz kâhin sözleri(!), büyük Anadolu irfanının süzgecindeki büyük taşlar arasına da takılmıştır. Zira Anadolu irfanı, dün Ankara’yı kendisine kapatan zihniyeti unutmamıştır. Ve Anadolu irfanı, bebek katillerinin terör yuvalarına hapsetmek istediği dergâh/ocak demini onların kanlı ellerine teslim etmemiştir, etmeyecektir.

ANADOLU, Mîsak-ı Millî’nin merkezi oluşu ve üzerinde taşıdığı vatanperver evlâtlarıyla Anadolu’dur.

Birinci Dünya Savaşı’nda Devlet-i Âli’nin bütünlüğü için canlarını siper edenler, Millî Mücadele’de de aynı vatanperverlerdi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık ilânı için oturulan Lozan masasında azınlıklar ve haklarına ilişkin maddeler belirlenirken, bir grup, bu maddelerin kapsamına alınmamıştı: Alevîler…

Zira Alevîler, bu millettendiler!

Baba Arslan’dan, Hoca Ahmed Yesevî’den, Hacı Bektaş’tan demlenen Anadolu Türkmenleri, bin yıl öncesinde tutundukları tavrı bugün de bozmadılar.

***

Karanlık odaklar, bu topraklara ayrılıkçılık kodlarıyla örülü bir tohum ithal ederek kendi plânlarına uygun hasatlar çıkarmak istediler. Bu anlamda özellikle 1960-1980 yılları arasında bir türev damar, âdeta korsan bir stent operasyonu gerçekleştirildi.

Bunu yaparken Anadolu’nun öz evlâtları içerisinden devşirme projeleri üretebildiler.

Onların ürettikleri bu hücrelerde, bin yıllık bir tarih unutturularak, bir ideolojiye hapsedilmiş hormonlu bir ürün geliştirildi.

Önce materyalist felsefeye angaje edilen suni kesim, daha sonra bütün ruhundan sıyırılarak milletsiz de bırakılmaya çalışıldı.

Terör örgütleriyle -ne geçmiş, ne de inanç bağlamında buluşuyorken- labortatuvar ortamında bir araya getirilen Alevîlik, Anadolu Türkmenlerinin sağlam tavrını yarmak için kullanıldı.

Bu süreçte kriptolar da devreye sokuldu.

Hâlbuki Anadolu Türkmenleri, her Müslüman gibi sahip oldukları Ehl-i Beyt muhabbetiyle bir irfan ocağı tüttürürken, “Devlet ebed müddet” fikrini de bağlı oldukları yine bu ocaktan demlemişlerdi.

***

Bugünden düne baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yirmi yıla kadar maalesef Anadolu Türkmenlerinin varlığını ötede tutup onları örseleyerek sınırlarımızdan da taşan ve Avrupa’nın artık bir koz olarak kullanabildiği bir pencere hâline getirmiştir.

Bu hâle gelinmesinde CHP’nin ırkçılık görünümlü ve mezhepçilik soslu bölme politikalarının varlığı hatırlardan çıkarılmamalıdır.

Ne enteresandır ki, dün Anadolu Türkmenlerini görmezden gelen, ezen ve Ankara’ya almayan CHP, bugün kripto endeks üzerinden yürüttüğü mekanizma ile kendisini Alevîlerin temsilcisi olarak arz edebilmektedir.

İnanın, bunun için dünya çapında bir beyin yıkama organizasyonuna ihtiyaç vardır ki CHP bunu başarmıştır!

Mezhepçilik soslu CHP, Anadolu Türkmenini bugün de örseleyen ve ayrılıkçı sera ürünlerinin pazarlanmasına imkân sunan bir pazar hâline gelmiştir.

***

Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, 2023 ve 2071 hedeflerine hazırlanırken toplumsal vahdeti kuşanmak adına gönüllerin yeniden fethini gerçekleştirmek ve Anadolu’nun öz evlâtlarını yeniden devletleriyle buluşturmak üzere açılım siyasetine giriştiği süreçte, yüz yıllık karanlık odakların bir çatı altında toplandıklarını gördü.

Yükselen Türkiye’nin karşısına işte bu durakta yeniden dikilen zinde güçler, Çözüm Süreci konusunda olduğu gibi toplumsal tüm açılım hamlelerinden belki de en önemlisi olan “Alevî Açılımı” başlığını tüm detaylarıyla konuşamadığı gibi, tamamlayamadı da…

Ve maalesef bugünkü iç ve dış yorgunluk gerekçesiyle yıllardır yeniden gündemine de almadı.

Peki, Türkiye’nin konuyu işleyemediği bu aralıkta ne oldu?

Avrupa’da peydahlanarak ülkemize servis edilen terör aranjmanlı bir Alevî etiketi ile karşılaştık.

Yani ırkçılık görünümlü ve mezhepçilik soslu kaosa bu kez de terör yağı sürüldü.

***

Yine de ne büyük bir kudrettir ki, basîreti daima açık olan Anadolu Türkmenleri, bu yağın kokusunu tâ uzaklardan almıştır.

İdlib’de gerçekleşen alçak saldırının ardından vahdetimizin kopacağını ve kaos zemininin oluşacağını zannedenler, Anadolulunun bin yıldır bu topraklara can bağışladığını görmezden geldiler.

Bin yıl önce bu toprağa can veren Anadolu Türkmenleri/Alevîleri, bugün de bu vatanın vahdeti ve bekâsı için mücadele veriyorlar.

Ve karanlık odakların korkuları, bu vahdetin tüm kuvvetini toparladıktan sonra üzerlerine nasıl çökeceği…

Bu yüzden ırkçılık paketli ve mezhepçilik soslu partinin genel başkanının yaptığı kehanet (!) dolu konuşmaları duyuyoruz bugünlerde…

Kaynağını tahmin ettiğimiz ve arka plânını kolaylıkla görebildiğimiz kâhin sözleri(!), büyük Anadolu irfanının süzgecindeki büyük taşlar arasına da takılmıştır.

Zira Anadolu irfanı, dün Ankara’yı kendisine kapatan zihniyeti unutmamıştır.

Ve Anadolu irfanı, bebek katillerinin terör yuvalarına hapsetmek istediği dergâh/ocak demini onların kanlı ellerine teslim etmemiştir, etmeyecektir.

Ülkemizdeki bütün farklılıkları kontrol altına alıp kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek isteyen emperyalizm, geçmişte Alevî-Sünnî çatışmalar üzerinden bu toprakları çatışmalı hâle getirmeyi arzu etmiştir.

Daha önce bu arzu başarıya ulaşmış olsa da son yirmi yılda millî iradesini iktidarına yansıtabilen Türkiye, artık eski Türkiye olmadığını göstermiştir.

Bugün bir kez daha kapalı kapılar ardında, bu ülkenin bütünlüğünün ifadesi olan Alevî kardeşlerimiz üzerinden, özellikle CHP’yi merkez alarak bir kirli algı ve operasyon silsilesinin gerçekleştirileceğine dair fısıltılar yayılmaktadır.

Fakat Türkmen obası, bu girişimlere de asla izin vermeyecektir!