Anadolu irfanı ve seçimin düşündürdükleri (4)

Bir iş hakkında gereken önlemi almakta kusur eden kimseler, nihaî plânda önlerine çıkan sonuçları bazen şanssızlıklarına, bazen de kadere yüklerler. Ancak bu tutum yanlıştır. Yapılan işte suçlu aramadan önce tedbir alınmalıdır.

BİR gün Nasreddin Hoca’nın evi soyulur. Hanımı kendisine veryansın edince Hoca der ki, “Tamam, suçluyum; camı, kapıyı açık bıraktım. Peki, hiç mi hırsızın suçu yok?”.

Zorlu bir işin menfi neticesini başkasına yüklemeye çalışmaktır söz konusu bu nüktenin mesajı. Zira tedbirde kusur eden, takdire bahane bulur.

Anadolu’nun, yaptığı tercihler hakkında halkına telkinde bulunan nice irfanî sözü vardır. Bunlardan birkaçını sıralayalım misâlen.

“Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak”, “pire için yorgan yakmak” (kendisine yapılan çok ufak bir kötülüğe karşı büyük bir hınçla öç almak için karşısındakini büyük zarara sokacak işe girişmek), “Araba devrilince yol gösteren çok olur”, “Papaza kızıp oruç bozmak”, “Tel kırmak” (ilişkisi olduğu kimse veya durum ile ilişkisini kesmek, olmayacak bir yerde olmayacak bir söz söyleyip davranışta bulunmak, pot kırmak), “Kişinin kendine ettiğini kimse etmez”, “Dibini görmediğin kuyuya taş atma”, “Adam kıtlığında keçiye Abdurrahman çelebi derler”…

Doğrusu bu sözlerin her biri, 31 Mart sürecinde yapılan yanlışları ve sonrasında yapılan eleştirileri en geniş biçimde ele almayı sağlayan muazzam irfan notlarından birkaçı.

Bu anlamdaki son atasözümüz de devlet aklının ve Nizam-ı Âlem dâvâsının yolcularına olsun: “Altın yere düşmekle sakıt olmaz.”

***

Bir iş hakkında gereken önlemi almakta kusur eden kimseler, nihaî plânda önlerine çıkan sonuçları bazen şanssızlıklarına, bazen de kadere yüklerler. Ancak bu tutum yanlıştır. Yapılan işte suçlu aramadan önce tedbir alınmalıdır.

Yol belli, çare bellidir. Kur’ân ahkâmına göre bir idarî yapı ve bürokrasi ile devam edilecek olması kaçınılmazdır: “Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” (Nisa, 58)

Burada emanetin yerine getirilmesi, ehline verilmesi ve insanlar arasında adaletle hükmedilmesi yönündeki emirlerin muhatapları genel olarak bütün insanlar, özel olarak müminler ve daha özel olarak da devlet yöneticileridir, emanet ve adaletten kamu adına sorumlu olan şahıslar ve topluluklardır.

Emanetler ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe cemiyette huzur ve saadet bulunmuş, hıyanet ve haksızlıklar ise huzursuzlukların, kavgaların, savaşların, servet ve neslin helâk olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır.

Laikos bir dünya görüşü ve böyle bir sistemle İslâmî bir devlet nizamı olur mu? Hak ve hakikati rehber edinenlerin yolları dikenli olur; bu yolda yürüyüş uzun ve zahmetlidir. Ancak inanıyorsanız, siz en üstünsünüz. Zafer ise elbette inananlarındır. Ve zafer yakındır. İşte bizim dâvâmız budur. Ne mutlu bu hak dâvâda canla başla koşanlara!  Olanda hayır vardır. Vesselâm…