YAYINLADIĞI insan hakları ve
demokrasi raporları ile dünyanın farklı coğrafyalarındaki çok sayıda ülkeyi
eleştiren, suçlayan, hattâ âmiyâne tâbirle ülkelere ayar veren ABD, son
yılların en büyük krizini yaşıyor.
George
Floyd’un polis şiddeti sonucu öldürülmesi sonucunda Minneapolis’te başlayan ırkçılık
karşıtı protestolar, ülkenin hemen her noktasına yayıldı. Yer yer Beyaz
Amerikalıların da destek verdiği protestolar sadece ırkçılık karşıtı karakter
taşımıyor. Yağma, şiddet ve kundaklama olaylarından dolayı bazı yerlerdeki
eylemleri protesto olarak tanımlamak güç iken, bazı noktalarda ise gösteriler
Trump karşıtlığına dönüşmüş durumda. Bu nedenle protestolar çok farklı
karaktere sahip.
Siyahî
Amerikalılara yönelik ırkçılık temelli davranış ve yaklaşımların bir kez daha
kamuoyunda tartışılmasını sağlayan bu gösterilere katılanlar arasında -anlaşılan
o ki- dertleri ırkçılık olmayanlar da var. Ama krizin temelinde ırkçılık gibi
çok derin bir mesele var.
Yıllardır
yayınladıkları raporlarla dünyaya ayar veren Amerika, insan hakkı ihlâlleri ile
suçladığı ülkelerden mülteci de kabul ediyor. Amerika’nın kabul ettiği
mülteciler de mülteci hakkını elde ettikten sonra zaman zaman ülkeleri
aleyhinde açıklamalar yapıp kendi ülkelerini kendilerince teşhir ediyorlar.
Bunların
doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmak amacında değilim. Çünkü gerçekten de
Amerika’ya sığınanlar arasında ülkesindeki siyâsî atmosfer veya savaştan dolayı
mülteci konumunda olanlar olduğu gibi, siyâsî ya da illegal faaliyetleri
nedeniyle Amerika’nın şemsiyesi altına sığınanlar da var.
ABD’de
itilen, kakılan, dışlanan ve gördüğü ırkçı müdahaleler sonucunda suça
sürüklenen çok sayıda Siyahî Amerikalı var. Bu Amerikalıların bazıları
ailelerinden kopuk yaşıyor. Bazıları suça sürüklenmenin yanı sıra
hapishanelerde şiddete maruz kalıyor. Bazıları ise insanca yaşamın çok uzağındaki
hayat hikâyelerine sahip. Yani insan hakları hususunda dünyaya ayar veren
Amerika’da ciddî insan hakları ihlâlleri mevcût.
Amerika’daki
hapishanelerde tutuklu bulunanların önemli bir kısmı Siyahîlerden oluşuyor.
Küçük yaştaki mahkûmların da azımsanmayacak bir kısmının Siyahî ailelere mensup
çocuklar olduğu kamuoyunca biliniyor. Hattâ Siyahîlerin hapse girme ihtimâlinin
Beyazlara göre 10 kat daha fazla olduğu istatistikler eşliğinde çok sayıda
medya kuruluşunda haber olarak işlendi. Ayrıca kamuoyuna yansıyan bilgilere
göre, ABD’de cinayete kurban giden Siyahîlerin sayısı, Beyaz Amerikalılara göre
neredeyse beş kat daha fazla.
Amerika’da
Siyahîlerin yaşadığı yerlerle diğer bölgeler arasındaki ekonomik göstergeler
açısından da büyük değişiklikler var. Öyle ki, Siyahîlerin yaşadığı bölgelerde
ekonomik sıkıntılar diğer bölgelere göre daha fazla.
Örneğin,
işsizliğin en çok olduğu yerler, Siyahîlerin yaşadığı bölgeler... ABD Çalışma
Bakanlığı’nın işsizlik verilerine göre, Siyahî Amerikalıların yüzde 13’ü işsizken,
Beyaz Amerikalıların ise sadece yüzde 6’sı işsiz.
Beyazların
satın alma gücü Siyahîlerden kat kat daha fazla. Örneğin, Floyd’un öldürüldüğü
Minneapolis’te Siyah bir hânenin ortalama geliri
yıllık bazda 25 bin doların biraz üzerinde bir seviyedeyken,
Beyazlarda bu rakam 75 bin doların üzerinde bulunuyor. Yani Siyahîler 1
kazanırken Beyazlar 3 kazanıyor. ABD genelinde de durum benzer özellikler
gösteriyor.
ABD
Nüfus Bürosu verilerine göre, yoksulluk sınırı altında yaşayan ABD
vatandaşlarının çok büyük kısmını Siyahîler oluşturuyor. Yoksulluk sınırının
altında yaşayan kişilerin oranı ülke genelinde yaklaşık yüzde 15 iken, Siyahîler
arasında yüzde 27’in üzerinde, Beyazlarda ise bu rakam yüzde 9’larda...
Salgın
döneminde açıklanan ekonomik paketlerden faydalanma oranlarında ise durum yine
birkaç katı ile Beyazlardan yana. Salgın döneminde ölenlerin büyük bir kısmı da
Siyahîlerden oluşuyor.
İsteyen
herkes, özetini verdiğim bu rakamların kat kat fazlasını, internette yapacağı küçük
bir araştırma sonucunda elde edebilir.
Amerikalı
Siyahîler mülteci olsa ne olur?
Tüm
bu rakamlar ve göstergeler Beyazların Siyahîlerden daha insanca bir yaşam
sürdüğünü gösteriyor. Yani insanca yaşam standartları konusunda Siyahîler
aleyhine ciddî bir durum söz konusu. Bir başka ifadeyle, Siyahîler açısından
ciddî insan hakları ihlâlleri ve eşitsizlikler mevcût.
Şimdi,
yıllarca Amerika’nın yayınladığı insan hakları ve demokrasi raporlarıyla baskı
altında tutmak istediği ülkelerden biri veya birkaçı, kısaca özetini geçtiğim
bu rakamlardan yola çıkarak ABD’deki insan hakları ihlâllerini raporlaştırıp bu
raporlara dayanarak ABD’deki Siyahîleri kendi ülkelerine mülteci olarak kabul
edeceğini açıklasa ve sembolik olarak da olsa bazı Siyahîleri ülkelerine
mülteci olarak kabul etse, ABD’nin tepkisi sizce ne olur?
ABD
Hükûmeti ve ABD toplumu böyle bir olayı “Siyahîlerden
kurtuluyorum” şeklinde mi yorumlar, yoksa bunu kendi prestijini derinden
sarsacak ve dünya liderliği rolünün elinden gitmesine sebebiyet verecek bir
olay olarak mı algılar?
Böyle
bir olayın gerçekleşmesi, ABD’nin hiç yaşamadığı bir krize yol açar mı?
ABD
entelektüellerinin tepkisi ne olur?
Toplumsal
baskı grupları daha aktif bir role bürünerek ABD Hükûmeti üzerinde hiç olmadığı
kadar bir baskı oluştururlar mı? Oluştururlarsa ne olur? Dünya kamuoyu böyle
bir olayı nasıl karşılar?
“Amerikan
rüyası” üzerinden inşâ edilen Amerika imajı ters düz olur mu?
Yani
Amerika rüyası, Amerika’nın kâbusu olur mu, ne dersiniz?