
SİGARA sağlığa zararlıdır. Kesin bilgi. Önce bunu belirtelim.
Televizyon yayınında konuklardan biri, tütün mamullerinden bahsettiği anda,
sunucu hemen araya girip hatırlatma mecburiyeti duyuyor. Aksi hâlde zararlı bir
ürünün reklâmını yapmış durumuna düşme riski var. Ardından da ceza gelmesi…
Biz, peşinen vurguladık. Yemeğin parasını önceden
ödemek gibi düşünün. Yeni usul bu. Zira tütün ürününden bir örnek vererek söze
başlayacağız.
İhtiyarın biri, sarma tütünün hangi yöreden olduğunu
bir nefeste anlarmış.
Gençler değişik tütünlerden sardıkları sigaraları
ikram ederek onu kendilerince imtihan ederlermiş ve ihtiyar hiç yanılmazmış.
Bir gün farklı bir şey yapmışlar.
Tek sigaranın içine farklı yörelerin tütünlerini koyup
sarmışlar ve tiryakiye ikram etmişler.
İhtiyar ilk nefesi çekmiş, “Bitlis” demiş. İsabet.
Biraz sonra dumanın tadında değişiklik hisseden
ihtiyar, “Geldik Malatya’ya” demiş.
İki üç nefes sonra “Burası Muş’tur”, ardından
“Adıyaman’dayız”…
Ateş parmağına yaklaşıp sıcaklığını hissettirdiğinde
ise, “Hakkâri’ye vardık” demiş.
Gençler kahkahalar arasında hep bir ağızdan “Pes!”
demişler.
Başka ne denir ki?
*
Övünmek gibi olmasın, biz de Amerika uzmanı olduk.
Bütün millet olarak hem de!
Artık onları çok iyi tanıyoruz.
ABD’li yetkililerin yaptıkları açıklamaları -o
ihtiyarın tütünleri bilmesi gibi- yanılmaksızın anlıyor, değerlendirirken
hataya düşmüyoruz.
Ne dediğine bakarak aslında neyi kastettiğini hemen
çözüyoruz.
Sarf edilen sözlerin ve davranışların ardından neyin
geleceğini rahatlıkla tahmin ediyor ve isabet kaydediyoruz.
Büyük koltuklarda oturan ABD’liler bir yere barış ve
demokrasi götürmekten bahsettiği zaman, oranın başına neler geleceğini
biliyoruz.
Müttefik olduğumuzu söylediklerinde, tablo hemen
gözümüzün önünde canlanıyor.
“Siz dâvânızda haklısınız, destekliyoruz, arkanızdayız”
dediklerinde, filmin sonunu gayet net şekilde tahmin ediyoruz. Biliyoruz ki,
katil uşak değil.
Kimi destekledilerse, bir anda çekiliverdiler.
Sözlerinde durdukları görülmedi bugüne kadar.
“Size en gelişmiş uçaklardan satacağız, hem zaten bu
projede ortağımızsınız; istediğiniz savunma sistemlerini de vereceğiz”
dediklerinde başımıza gelecekleri anlamak, artık bizim için çocuk oyunu.
“Şu ülkede nükleer silah var, şurada kimyasal silah
depolandı” açıklaması yaptıklarında sahnenin sonu görünüyor.
Bir ülke için bahardan söz ettikleri zaman, renkli
devrimlerden dem vurduklarında, bizim algıladığımız tablo asla bahar, yaz veya
güz olmuyor.
Zihnimizde beliren renkler, kan ve gözyaşı renkleri
oluyor her seferinde.
Kurşunların atıldığını, bombaların patladığını daha
tetik çekilmeden, düğmeye basılmadan görebiliyoruz.
Amerika’nın ipi çürük!
O iple kuyuya inilmez!
Güvenip de inen, kuyunun dibinde kalmaya mahkûmdur.
Aksini söyleyebilecek bir kişi çıksın, alnını milim
milim ölçeriz, bırakın karışlamayı.
*
Şimdi Rusya’ya yaptırım uygulayacakmış.
“Tarihin en ağır yaptırımı” diyorlar.
ABD, Rusya’dan petrol ve doğal gaz ithalatını
durdurmuş.
Tırım tırım yaptırım…
Kime ne faydası olacak bu kararın?
Ukrayna halkına sorsunlar.
Yoğun ateşe rağmen Kiev’i terk etmeyen Zelenski’yi
telefonla arayıp “Bak nasıl da arkandayız” desinler.
Çoktan gözden çıkardıkları Zelenski’yi…
Ne cevap alabilirler?
Bay Baydın, Putin’e çok kızıyormuş.
Muş değil, orayı geçtik, Adıyaman’a ulaştık.
*
ABD enerji üreten ve ihtiyacının büyük bölümünü
içeriden karşılayan bir ülke.
Dışarıdan çok az enerji alıyor. İthalatının ancak
yüzde 8’i Rusya’danmış.
Tüketilen toplam petrol içinde Rusya’dan alınanın
miktarı, devede kulak bile etmez.
İthalatı durdursan ne olur, durdurmasan ne olur?
Putin hemen cevap verdi.
“Sen misin durduran?” dedikten sonra, ürün ve hammadde
ihracını yıl sonuna kadar yasakladı.
“Sen kovamazsın, ben istifa ediyorum” demeye benzedi
biraz ama olsun.
Maksat da, niyet de, eylem de ortada.
Akıbeti göreceğiz.