Amaç ve hedef sahibi olmak

Her dönemdeki amaç listelerinin ilk iki veya üç maddesini alarak yeni bir liste hazırlayın. Böylece ulaşmak istediğiniz amaçları gösteren bir cetvel yapmış olacaksınız. Kısa dönemli amaçlarınız için her ay veya 2-3 ayda bir yeni hedefler belirleyebilirsiniz. İlk anda ulaşılamayacak ve gerçekçi olmayan amaçlar belirlemek, kişide hayâl kırıklığı oluşturabilir.

Hayattan beklentilerimiz neler? Ne istiyoruz?

AMAÇ ve hedef, birbiriyle iç içe olan kavramlardır. Genellikle de birbirine karıştırılmaktadır. Hedef ve amaçlar hem bireylerin, hem de örgütsel yapıların elde etmek, ulaşmak istenileni başarmak yolunda başlangıçta yapmaları gereken temel unsurlardandır. Bu iki kavram, bireyler için genellikle aynı anlamda kullanılırken, örgütsel yapılarda biraz da olsa farklılıklar göstermektedir.

Hedefler uzun vadelidir, amaçlar ise genellikle kısa ya da orta vadede gerçekleştirilir. Hedefler ve amaçlar yol göstericidir, motive eder, yön verir, ufuk açar, motivasyon oluşturur. Biz bu yazıda fazla kafa karışıklığına sebebiyet vermeden, ikisini aynı anlamda kullanacağız. Örnekleri ise yoğunluklu olarak öğrencilere yönelik vereceğiz...

Gece karanlıkta yol alan kişi için navigasyon, pusula, Kutup yıldızı veya deniz feneri ne ise, kişi için hedefler de odur. Bunlar olmazsa kaybolma olasılığımız daha fazladır. Bu nedenledir ki, her alanda hedeflerle ilerlemek her zaman faydalıdır. Amaçlar olmadığında ise, bulunduğumuz yerde saymaya veya kendi eksenimiz etrafında daireler çizmeye başlarız. Çünkü insan, referans noktası ve amacı olmazsa bocalayıp kalmaktadır.

Almanya’nın Tübingen şehrinde bulunan Max Planck Biyolojik Sibernetik Enstitüsü’nde yapılan bir araştırma, insanların bir referans noktası olmadan düz bir çizgi üzerinde yürüyemediğini gösterdi (Souman, 2009). Araştırmacılar, GPS aygıtları yardımıyla Tunus’taki Sahra çölünde, Almanya’da da Bienwald ormanında saatlerce yürüyen gönüllüleri takip ettiler. Sonuçlar katılımcıların sadece Ay ya da Güneş’i görebildikleri zaman düz bir güzergâhta ilerleyebildiğini gösterdi. Referans noktaları bulutların arkasına girer girmez, katılımcılar farkında olmadan çemberler çizmeye başladılar. Hem de istisnasız olarak, her seferinde aynı sonuçlar ortaya çıktı.

“Amaçlı çalışmaya ne gerek var? Olacak zaten olacaktır, kaderde olanın önüne geçilemez. Dolayısı ile kendimizi yıpratmaya ne gerek var?” diyenlerle karşılaşıyoruz.

Amaç belirlemek neden önemlidir?

“Çok çalışıyorum… Günlerdir gece geç saatlere kadar çalıştım, masada uyudum, sabah saat beşte kalktım, çalıştım… Çok çalıştım. Sınavım yine de iyi geçmedi. Çalışıyorum, beklediğim notu bir türlü alamıyorum” gibi sözleri özellikle de sınava hazırlanan öğrencilerden sürekli duyuyoruz. Peki, bu şekilde düşünerek yani sadece çok çalışarak başarıya ulaşılabilir mi dersiniz?

Şu gerçek, artık herkes tarafından bilinmektedir: Başarıya giden yol, çok çalışmaktan, çok ezberlemekten ve saatlerce masa başında oturmaktan değil, amaçlı, plânlı, verimli ve etkili çalışmaktan geçer. Her sınavdan sonra derece elde eden öğrencilerle yapılan röportajları basından izleriz. Derece elde eden öğrencilerin neredeyse tamamı sanki ağız birliği etmişçesine benzer cümleleri kullanırlar: “Bir plân yaptım ve plânımdan asla taviz vermedim! Masa başında çok vakit geçirmek yerine sistemli çalıştım. Öğretmenlerimin önerilerini uyguladım. Öncelikle ders çalışma yöntemlerini, hâfıza ve hatırlama tekniklerini, anlayarak çok hızlı okuma tekniklerini öğrenerek kullandım. Konu eksiklerimi tamamladım, sonra sistemli tekrar yaptım. Soru çözme pratiğini geliştirmek için bol test çözdüm…” (Bu ve benzeri cümleler uzayıp gitmektedir.)

Verimli ve etkili çalışmak, “belirlenmiş amaçlar ve saptanmış öncelikler doğrultusunda zamanı doğru kullanabilmektir”. Başarılı olabilmek için, bilinçaltındaki amaçların açık ve net olarak belirlenmesi ve tanımlanması gerekir. Amacını açık seçik belirlememiş bir insan, “yere düşmüş kuru bir yaprak gibidir”. Yaprak, rüzgârın ve hava şartlarının etkisiyle oradan oraya savrulur gider. Sonunda ya bir köşeye sıkışır kalır ya da birilerinin ayakları altında ezilerek yok olur. Bilinmedik bir köseye sıkışmamak ya da ayaklar altında ezilmemek için kendi kontrolümüzü elimize almaktan başka çâre yoktur. Gidilecek yeri, izlenecek rotayı, zamanı (süreyi) ve seyir kalitesini biz belirlemeliyiz.

Başarı üzerine bir şeyler söylemeden önce, “Başarı ne değildir?” sorusunu sorarak kısaca cevaplamak gerekir diye düşünüyorum. Günümüzde çoğu kişi, bilhassa genç nesil, başarıyı çok para kazanmak, lüks içinde yaşamak, sağa sola emirler savurmak, fazla emek harcamadan çok imkân sahibi olmak, sosyal medyada çok kişi tarafından takip edilmek, popüler olmak ve bol miktarda beğeni almak olarak görüyor. Maalesef, bazı yetişkin bireyler de bu durumu körüklüyorlar. İnsan ve mutluluğu üzerine yapılan bütün araştırmalar ve çalışmalar şunu net olarak söylemektedir: Başarı; çok para sahibi olmak, diğerlerinden üstün görünmek, markalar kullanmak, popüler olmak ve alkışlanmak değildir.

Başarı bir veya birkaç kişinin bakışına göre tanımlanamaz. “Başarı şöyledir veya böyledir” de diyemeyiz. Başarının kriterlerini belirleyen onlarca kıstas ve yöntem vardır. En önemli başarı kriteri ise, kişinin kendi iç dünyasında duyduğu huzur ve mutluluktur. Farklı alanlarda başarılı olmuş insanların yaşamları incelendiğinde, farklılıkların yanında ortak noktalarının çokluğunu da görürüz. “Hepsinin en temel ortak yanı ise, net olarak tanımladıkları amaçları uğrunda bitmek bilmeyen enerji, azim ve kararlılıkla yılmadan çalışmalarıdır” diyebiliriz.

Başarılı insanların, belirledikleri amaçları doğrultusunda yılmadan, usanmadan, bıkmadan, korkmadan, risk alarak, rahatlarını bozarak, disiplinli, plânlı, azim ve kararlılıkla mücadele ettiklerini ve mücadelelerinin sonunda istediklerine ulaştıklarını görmekteyiz. “Başarı önceden belirlenmiş amaçlara ulaşabilmek ve mutluluk duygusunu kalıcı hâle getirmekle mümkündür” şeklindeki bu söz de bize gösteriyor ki, başarının en temel kriteri, amaç sahibi olmaktır.  

Başarı, önceden belirlenmiş bir amacın, uğruna bedel ödenerek aşama aşama gerçekleşmesiyle mümkün olabilmektedir. Buradan hareketle, “Amacı olmayan bir insanın herhangi bir konuda başarılı olması beklenemez” ifadesindeki hükmü rahatlıkla çıkarabiliriz.

“İnsan ne düşünürse, odur” sözünü duymuşsunuzdur. Biz neyi düşünürsek, o oluruz. Neyi düşünürsek, içimizde onu çoğaltırız. Zihnimizi güzel olan, insanî ve evrensel düşüncelerle doldurursak, bilinçaltımız bu düşüncelere doğru yönelecektir. Başarının en temel ölçütü; insanî değerlerle çalışmanın yanında, çalışma amacına ulaşsın veya ulaşmasın, ne kadar mutlu olduğumuzla değerlendirilebilir.

Amaçla yol almanın faydaları nelerdir?

1. Amaç, azmin ve motivasyonun ana kaynağıdır. Amacı olmayan insanlar zamanla tembelleşirler.

2. Amaç yaşama azmini güçlendirir, davranışlara yön verir. Kişi, amaçlarına uygun yaşar ve davranır.

3. Amaçlar yöne ışık tutar. Hangi yöne dönüleceği, hangi doğrultuda ilerleneceği de amaçlarla açıklık kazanır.

4. Beyin boşluk kabul etmez ve boş durmaz. Amaç belirlemek, beyne hedef göstermektir. Beyin o amaçlara odaklanınca, tüm verileri amaçları doğrultusunda kullanır.

5. Amaçlı olan kişi, plânlamasını kolay yapar.

6. Amaçlı olmak, seçici algılamayı geliştirir ve algı, amaçlar doğrultusunda daha da güçlenir. Kişi, yaşadıklarından ve çevresinden, amaçları doğrultusunda işine yarayacak olanları fark etmeye başlar. Araba almaya niyetlenen insanın, o zamana kadar dikkatini çekmemesine rağmen, çevresinde istediği modelden ne kadar çok araba olduğunun farkına varması gibi…

7. Amaç sahibi olmak, insanın azmini, irade ve çalışma gücünü arttırır.

8. Belirlenen ve ulaşılan hedefler kişide “Yapabilirim” inancını destekleyerek kişinin kendine güvenini geliştirir.

9. Amaca yaklaşmak hissi insanda mutluluk duygusu uyandırır.

10. Amaca ulaşmak, kişiyi mutlu eder.

Amaç belirlerken dikkat edilecek noktalar

Amaçlar net, belirgin, ölçülebilir, ulaşılabilir, kontrol edilebilir, yeteneklerle uyumlu, düşüncelerle uyumlu, değer ve inançlarla çatışmayan, yaşam koşulları ile uyumlu, fizyolojik özelliklerle uyumlu, aile ve toplum yapısıyla uyumlu olmalıdır. Amaçların gerçekleşeceği dönem (zaman) de belirgin olmalıdır.


Belirleyeceğimiz amaca giden yolda nasıl hareket edeceğiz?

Hayatında istediklerini gerçekleştirenler, kendi mevcût güçlerini ve potansiyellerini zorlayan kuvvetli amaçlar belirlerler ki bir meydan okuma duygusu ile harekete geçebilsinler. Güçlü amaçlar onlar için motive edici birer unsur olurlar. Eğer kişisel amaçlar yetenek, beceri ve kabiliyetlerin altında kalırsa, bilinçaltı için de basit kalacağından, yeterince çaba gösterilemez. Tavşan ve kaplumbağanın yarışında olduğu gibi, fazla özgüven ve azmin mücadelesi, beklenmedik sonuçlar ortaya çıkarır.

Bazı kişiler amaçlarını potansiyellerinin ve imkânlarının çok üzerinde belirlerler. Hattâ amaçlarını ve yapacaklarını çevrelerindeki kişilere bazen de abartarak anlatırlar. Kişi yapmak istediklerini, amaçlarını ne kadar abartırsa abartsın, her şeyin farkında olduğundan, bilinçaltı direnç göstereceği için, amaçlara ulaşmak da o kişi için mümkün olmayacaktır.

Bu nedenle kişinin kendisini (zihinsel, duygusal, ruhsal, fiziksel) tanıyarak belirleyeceği amaçlarının gerçekçi, ulaşılabilir, olumlu, değer olan, değer katan, katkı sunan, motive edici, sevgiyle yoğrulmuş, insanî değerlerle dolu ve arzulanabilir olması gerekir.

Amacımızı nasıl belirleyeceğiz?

Öncelikle nelerin istenip nelerin istenmediğine karar verilmeli, eksik ve yetersiz yanlar, güçlü ve iyi olduğu düşünülen taraflarla birlikte objektif bir şekilde değerlendirilerek ele alınmalı ve buna göre konum belirlemesi yapılmalıdır.

Amaca giden yolda nelerin yapılması, nelerinse yapılmaması gerektiği değerlendirilirken, yetenekler ne abartılmalı, ne de küçültülerek değersizleştirilmelidir. Doğru değerlendirmelerle durum tespiti yapılmalıdır. Eksik ve zayıf olarak tespit edilen yönleri güçlendirecek yol, yöntem ve stratejiler belirlenerek kontrollü bir eylem plânı oluşturup çalışıldığında daha da başarılı olunmaktadır.

Bu arada ihmâl edilmemesi gereken bir durum da, güçlü yönlerin amaçlara giden yolda nasıl kullanacağıdır. Bu değerlendirmelerden sonra şu tavsiyelerle ilerleyin:

Her zaman kendinize ve amaçlarınıza inanın! İsteklerinizi ve yeteneklerinizi gerçeğe uyarlayın! Ulaşmak istediğiniz amacınıza erişmek yolculuğunda, vazgeçmeniz gereken alışkanlıklarınız olduğu gerçeğini unutmayın ve nelerden vazgeçmeniz gerektiğine karar verdiyseniz, canınızı acıtsa da vazgeçmesini bilin!

En değerli iki hazîne olarak zaman ve sağlık iyi kullanılmalıdır. Zamanı öncelikler doğrultusunda kullanabilmek için plânlama yapmak ve uzun, orta ve kısa dönemli amaçlar belirlemek gerekir. Kişilerin, özellikle de öğrencilerin en çok yaptığı plânlama yanlışlarından biri, öncelikle kısa vadeli amaçlar belirleyerek işe başlamalarıdır. Amaç belirlemenin birinci basamağı ise konum belirlemedir. İkinci basamaksa, uzun vadeli amaçların belirlenmesidir.

Uzun dönemli amaçları belirlerken, aşağıdakilere benzer sorulara cevap verilmelidir:

Hayattan beklentileriniz neler? Ne istiyorsunuz? Bunu gerçekten kendiniz için mi istiyorsunuz, yoksa başkalarının hoşuna gitsin diye mi istiyorsunuz? Yaşamınız boyunca en çok neyi başarmış olmayı istersiniz? Bundan 10-15-20 yıl sonra hangi pozisyonda/pozisyonlarda bulunmayı istiyorsunuz? Sizi en çok gururlandıracak ve onurlandıracak şeyler nelerdir?

Yaşam standartlarınızın nasıl olmasını istiyorsunuz? Yaşam kalitenizin nasıl olmasını istiyorsunuz? Yöneten mi, yoksa yönetilen mi olmak istiyorsunuz? Emir veren mi, alan mı olmak istiyorsunuz? Yapan mı, yapılana bakan mı olmak istiyorsunuz? Hayret eden mi, gayret eden mi olmak istiyorsunuz? Kendiniz ve çevrenizle iletişim biçiminiz nasıl olacak? Amaçlarınıza ulaşmanız neleri nasıl ve ne şekilde etkileyecek?

Bu sorulara karşılık aklınıza ilk gelen cevapları yorumlamadan, sadece en çok yapmak istediklerinizden başlayarak yazın!

Orta dönemli (1-5 yıl arası) amacınızı saptarken, bir yıl sonra neleri başarmış olmayı isteğinizi sıralayın. Kısa dönemli amaçlarınızı saptarken, gelecek ay yapmanız gerekenleri, hangi konuları bitireceğinizi, o ay içinde yapmanız gereken etkinlikleri sıralayabilirsiniz. Daha sonra her üç listede bulunanları önem sırasına göre numaralandırın. Böylece her dönemdeki amaçlarınızın listesi oluşacaktır.

Her dönemdeki amaç listelerinin ilk iki veya üç maddesini alarak yeni bir liste hazırlayın. Böylece ulaşmak istediğiniz amaçları gösteren bir cetvel yapmış olacaksınız. Kısa dönemli amaçlarınız için her ay veya 2-3 ayda bir yeni hedefler belirleyebilirsiniz. İlk anda ulaşılamayacak ve gerçekçi olmayan amaçlar belirlemek, kişide hayâl kırıklığı oluşturabilir. Amaçlarınızı belirlerken gerçekçi, tutarlı ve makul olmaya özen gösterin! Eskilerin deyimiyle, amaçlarınızın ayakları yere basmalı...

Salt kendi arzularınızın tatminine yönelik gerçekçi olamayacak ifadeler (“Herkes bana hizmet edecek, insanlara emirler vereceğim, çok lüks arabalarla dolu bir koleksiyonum olacak, şatoda yaşayacağım” gibileri) yazılmamalıdır. Amaç belirleme kriterlerinde belirttiğimiz maddeler doğrultusunda amaçlar yazılmalı, onların hangi eylem veya çalışmalarla gerçekleştirileceği ele alınmalıdır.

Amaçlar motivasyon için temel oluştururlar ve davranışları yönetirler. Sizler de yukarıda açıkladığımız bilgiler ışığında bir liste oluşturarak amaçlarınızı yazabilirsiniz. Onları yazarken önce uzun vadeli, sonra kısa ve orta vadeli amaçlarınızı kaleme alınız.

Başarıya giden yolda gemileri yakmak

İspanya Fatihi ve Endülüs medeniyetinin kurucusu Tarık Bin Ziyad’ın hikâyesi, detayları ile okunması gereken bir örnektir. O komutan, emrindeki askerleri ve komutanları motive ederken yüreklendirmesi ile anılmaktadır. Bir konuşmasında şöyle der: “Gidiyoruz arkadaşlarım, yoldaşlarım, kardeşlerim! Daha alınacak kentler, aşılacak upuzun yollar var! Gözlerimi kapattım mı geceleri, uzak şehirlerin ışıkları görünüyor gözlerime... Ana caddeleri, dar sokakları, adımızın anılacağı meydanlarıyla koca koca şehirler…”

Bu sözlerle emrindekilere ulaşmayı amaçlamış ve hedefler koyarak onları yüreklendirip büyük başarılara imza atmıştır.

Tarık bin Ziyad, büyük kahramanlıklar göstererek 711 yılında, deniz yoluyla yüzlerce gemiyi yanına alarak İspanya topraklarına vardığında askerlerindeki yılgınlığı görür. Bunun üzerine, tüm askerler kıyıya çıkınca, limanda ve açık denizde bekleyen gemilerin yakılması emrini verir. Askerlerine dönerek uzun bir konuşma yapar. Yaptığı o muhteşem konuşmanın bir bölümü şöyle:

“Ey kardeşlerim! Görüyorsunuz, arkamızda deniz, önümüzde düşman var. Artık geriye dönüşümüz kalmadı. Düşmana saldırıp bu toprakları almaktan başka çâremiz yoktur.

Ey askerlerim! Bize ancak doğruluk ve sabır yaraşır. Kısa zamanda düşmana saldırıp hedefe varamaz isek, kendimizi telef etmiş ve karşı tarafa cesaret vermiş oluruz. Bunun için muhakkak düşmanı yere sermemiz lâzımdır. Biliyorum, ölümden korkmazsınız. Fakat ölmek çâre değildir. Hedefimiz ölmek değil, İslâm’ı yaymaktır.

Ey askerlerim! Benim durumum da sizinkinden farklı değildir. Bildirdiğim tehlikeler, aynen benim için de geçerlidir. Kendimi tehlikeden bertaraf edip sizleri ölüm ile karşı karşıya getirmiş değilim. Sıkıntılara, tehlikelere katlanmadan rahata kavuşulamaz. Sıkıntılara katlanın ki, sonunda tatlı meyveleri toplayalım. Halîfemiz sizin yiğitliğinizi, kahramanlığınızı bildiği için bu işle vazifelendirdi. Yapacağınız kahramanlık asırlarca anılacak, bütün Müslümanlardan hayır duâ alacaksınız.

Savaşta sizin önünüzde olacağım, bütün gücümle düşmana saldıracağım. Düşman komutanını bizzat kendi elimle öldüreceğim. Eğer hedefe varamadan şehit düşer isem, hemen içinizden birini komutan tayin edin, sakın savaştan dönmeyin!”

Tarık Bin Ziyad’ın bu konuşması ile harekete geçen askerler, büyük bir zafere imza atmış ve büyük bir medeniyetin kurulmasına vesîle olmuşlardır. Peki, bizi harekete geçirecek unsurlar nelerdir? Tarık Bin Ziyad’a, Alparslan’a, Fatih Sultan Mehmed’e o motivasyonu veren neydi? Aynı motivasyon kaynaklarımızı harekete geçirmek için neler yapmalıyız?