İNSANI
diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri, hiç şüphesiz akıl sahibi
olmasıdır.
Akıl; “varlığın hakikatini idrak eden, iyiyi kötüden ayıran,
kavramlar arasında ilişki kurarak kıyas yapabilen, bilgi edinmeye yarayan ve İlâhî
emirler karşısında insanın sorumluluk altına girmesini sağlayan güç” olarak tanımlanabilir.
Kıyas yapabilme ve alâka kurabilme, aklın en önemli
fonksiyonlarından ikisidir. Kıyas yapmak için fiziksel çevrede ölçü ve birim
sistemleri kullanılırken, insanın çevre ve evren ile kıyas yapmasını
ego/benlik/ene yapar.
Fizik, matematik, kimya, biyoloji, coğrafya, tıp ve biyografi
gibi çeşitli ilim/bilim dalları genelde alâka kurma ile işlerini yürütürler. İnsanın
herhangi iki veya üç olay hakkında alâka kurması, zihnin fonksiyonlarına göre
şekillenir.
İnsan, aklını kullanılarak lâle-gül, sıcak-soğuk ve çok-az
gibi kavramlar arasında alâka kurar. Bu alâka, evrenin okunması için gerekli
olan doğru bir yoldur.
“Kalem” kelimesi bir yazar için kitap, mürekkep, kâğıt gibi kavramları çağrıştırırken, bir manavın hayâlinde
bunları canlandırmaz. Buna karşılık “kasa”, manavın hayâlinde canlandırdığı
şeyleri yazarın hayâlinde canlandırmaz.
Siyah ile beyazın zıt olduğu, aklen malûmun ilâmı olur. Koyu
gri siyaha benzediğinden, siyah ile koyu gri arasına alâka kurmayı vehim yapar.
Defter ile kitap arasında, aklını kullananlar için bir benzerlik kurulur. Buna
karşın, alışkanlıklara bakarak defter ile kitap arasında “zıtlık” olduğunu
zihinde birleştirmek yine vehmin bir becerisidir. Acı ile tatlı, çok ile az
gibi aralarında tezat bulunan iki şeyin arasında bir alâka kurarak zihinde
birleştirmek, insan vehminin bir sonucudur.
Kesinliği bilinmeyen ve gerçek olması oldukça düşük olan
düşünceye “vehim” denir. Başka bir ifadeyle kuruntu, şüphe ve evham gibi akıl
eksenli olmayan fikirler de “vehim” olmaktan öteye geçemez.
Bu tür vehmî düşüncelerin insanımıza yön verdiği ve
şekillendirdiği durumlar az sayıda değildir.
İnsan; evren, çevre ve olaylar hakkında aklını kullanarak bir
sonuca varır. Bir olayı anlama, yargılama, ilişkileri kavrama ve çözme
yeteneğinde zekâ ve benlik, insana yardım eder.
İnsan, bir olay karşısında vehmî yanılgılarda olduğu gibi
zekâ ve benlik ile de yanılgıya kapılabilir. Toplum içinde saygınlık kazanmak, şan,
şöhret, mevki, para ve mâkâm elde etmek için yapılan çabalar, zekâ ve benliğin
yanıltıcı yönleridir. Bu durumda aklın devrede olmadığını özellikle belirtmek
gerekir.
Bu ve benzeri altürist davranışların kaynağında bencil duygular
ve vehmî yanılgılar saltanat kurmuştur.
İnsan bir konuma gelmek için çaba gösterir, geldiğinde ise durumundan
şikâyet etmeye başlar. Kamuda çalışmak için canhıraş gayret gösteren kişinin,
devlet memuru olduğunda ise şikâyet etmeye başladığına çoğumuz şâhit
olmuşuzdur.
Bunların
nedeni, özünü unutan insanın hayata dair söyleyecek sözünü de unutmasıdır. Bu
unutmada en büyük etken, aklın devreden çıkarılmış olmasıdır. Bu tür insanlar menfaatini,
tercihini ve kendini herkesten üstün ve seçkin kılmak isteyen tiplerdir. Bu
nedenle bazı kişiler diğer insanlarla ilişkilerinin temelinde kendi
yetkinliğini geliştirme amacına uygun olarak hareket eden samîmi olmayan tipler
olup, kendilerini diğer insanlardan “akıllı” görürler.
Bu
yüzden insan, “kendini her şeyin amacı”, her şeyi de kendi “vehmî” kemâlinin
aracı, “benliğinin” hizmetkârı ve “zekâsının” başarısı olarak görür. Bu tür
karakterler aslında kişilik bozukluğu sahibidirler. Bu tür birinin toplumda
tutunmasının en önemli etkeni, “gözü açık” görülüp takdir edilmesidir.
Bir kişi bir yere/mâkâma geldiğinde onda akıl değil de vehim
ve egoist duygular hüküm sürmeye başlarsa, çok sayıda altürist davranışın hepsi
olur. “Tok, açın hâlinden anlamaz”
sözü burada anlam kazanır. Aç iken tok olmak isteyen kişi, tok olduğunda aç olduğu
hâlini unutuveriyor. Çünkü açlık hissini tokluğa çeviren şey, yenilen maddî
yiyeceklerdir. Madde ise mânâda kördür.
İnsanın bu körlüğe kapılmaması, özünü unutmaması ve hatâya
düşmemesi için kişinin egoistçe davranışının altında yatan benliğin (ene/ego), İlâhî
emirler karşısında insanın sorumluluk altına girmesini sağlayacak şekilde “kul”
olma yüzü ortaya konulmalıdır.