Altılı Masa’nın altılı maşaları

Bu bir seçim değil; Sevr ile Mîsak-ı Millî’nin kavgası, kölelik ile hürriyetin çatışması, Büyük Türkiye ile bölük pörçük Türkiyecilerin savaşı, küfür ile imanın cengi, Turan ile viranın kapışması, mandacılık ile millî hâkimiyetin vuruşmasıdır. Bu seçim, kendi büyük geleceğine doğru yerden teker keserek burnunu havaya kaldıran ülkemizin önünü tıkamak isteyenlere atılacak muhteşem bir Osmanlı tokadıdır!

AZİZ okur, 14 Mayıs Seçimleri yaklaştıkça, bu seçim üzerinden içte ve dışta yapılan kirli pazarlıklar da bir bir ortaya çıkıyor. Bu pazarlığı kim ve kimler mi yapıyor? Açıklayalım…

Öncelikle şu hususu belirtelim ki, karşımızda, bugüne kadar iktidarı elde etmek için emsaline rastlamadığımız iğrenç pazarlıklar ve angajmanlar içine girmiş bir muhalefet var.

Muhalefet niçin vardır? Ülkeyi iktidardan daha ileri bir düzeye götürmek için vardır. Böyle bir durumdaki muhalefet ne yapar? Ülkeye güven ve umut veren plân ve projelerle ortaya çıkar, topluma yeni bir heyecan ve şevk verir.

Peki, bizim muhalefet ne yapıyor? Önce altılı bir masa kuruyor. Ama kurduğu masanın altında da altılı bir ekip var. Masanın üstündekiler “Altılı Masa” diye bilinseler de bunlar aslında “altılı maşa”!

Bakalım kimmiş bu maşalar: CHP, İP, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve DP.

Pekâlâ… Bu maşaları ellerinde tutan o masa altındaki altılı patron kimdir? PKK/HDP, FETÖ, İsrail, İran, AB, ABD.

Patronlar içinde İran’ı görünce şaşırdınız, değil mi? Hiç şaşırmayın efendim, dışta nasıl görünürlerse görünsünler, küfür daima tek millet olarak hareket eder.

Masanın altındaki maşa sahipleri, altılı bir yapı arz etseler de aslında tek patrona bağlıdırlar, o da küresel firavunluğun yeryüzündeki temsilcisi olan ABD’dir.

Şimdi, bize masanın üstünde bağımsız partilermiş gibi görünen bu altılı maşaya bir göz atalım…

Altılı maşa nasıl dizayn edildi?

Bu maşaların temsil ettiği partilerin temel özelliği, ABD’nin dizayn ettiği yapılar olmalarıdır. Bunların başındaki her ismin kripto bir eleman olduğunu söylememe gerek yoktur sanırım. Kimi Ermeni, kimi dönme, kimi Yahudi... Hepsi de gizli kimlikli! Merak eden, altılı maşanın sözde liderlerinin şeceresini araştırsın efendim. En küçük bir araştırmada bile bir defter dolduracak bilgiye rahatlıkla ulaşılabilir.

Şimdi, ABD’nin bu partileri nasıl dizayn ettiğini kısaca hatırlayalım:

CHP

Bu partinin geçmişte bütün arızalarına rağmen bir millî duruşu vardı. Emperyalizme karşı sert bir refleks gösterir ve Devlet’in üniter yapısının ardında dururdu. Bu duruşun son lideri olan Deniz Baykal’ı ABD, içerideki maşası olan FETÖ eliyle kurduğu bir kaset kumpasıyla götürdü ve yerine “Kılıçdaroğlu” diye adlanan bu âdemi getirdi.

Kılıçdaroğlu’nun asıl soyadı bu olmasa gerek. Malûm kripto yapılar kendine bağlı elemanları, hedef ülkenin sosyal dokusuyla en iyi uyuşacak isimlerle sahaya sürerler. Soyadına bakarsanız zannedersiniz ki, din ve millet uğruna kılıç sallamış şanlı bir aileden geliyor. Ne gezer efendim, adam kendi değerlerine o kadar kin duyuyor ki 14 Mayıs Seçimlerinde paspas olacağını bile bile seccadeyi ayakkabılarıyla çiğniyor.

Yeri gelmişken belirtelim, seccadeyi mümin de ayak altına alır, münafık da. Ama mümin o seccadeye abdestli ayağıyla basar, münafık ise her pisliğe bastığı ayakkabısıyla.

İyi Parti

Bu partinin ne tabanı var, ne tavanı. ABD’nin, yöneticilerine kurduğu çoklu bir kaset kumpasıyla ele geçirmek istediği MHP’yi ele geçiremeyince ondan kopardığı bir yapı bu.

2018 Seçimlerinde bu partinin ardına sahte bir rüzgâr verilerek şişirildi ve iki günde kurulan bir parti, yüzde 11,1 oy aldı. Oysa bu oylar o günün şartlarında bir araya gelmiş öfke oylarıydı. “İP” denen kurmaca parti, süreç içinde milliyetçi görünümlü bir bölücü parti olarak asıl yüzünü gösterince, öfkeli seçmen ile onların peşine FETÖ’nün afyonuyla takılan kararsız kitle kendine gelerek bu partiyi terk etti.

İP, Cem Uzan’ın Genç Partisi gibi, bir yanıp tamamen sönecek yapay bir partidir. Göreceksiniz, bu seçimlerin sonucunda balon gibi sönecektir. Bu partiye o günkü rüzgârla giden Ülkücü ve muhafazakâr kurmayların hepsinin yerinde yeller esiyor. Şimdi, bunca akıl ve tecrübeye rağmen bu kayığa nasıl bindirildiklerine bakıp acı acı pişmanlık duyuyorlardır.

Saadet Partisi

Bu partinin durumu trajikomik. Rahmetli Erbakan’ın yadigârı bu parti, onun bir ömür boyu mücadele verdiği Batı kulüpleri ve Siyonistler tarafından ele geçirilmiş durumda. Başka bir şey söylemeye gerek var mı?

Bereket, oğul Erbakan “Yeniden Refah Partisi” ile ortaya çıktı da Saadet’i Erbakan’ın mirası sanan gafilleri fareli köyün kavalcısı gibi peşine takıp götüren kripto Karamollaoğlu’ndan kurtarmaya başladı.

DEVA Partisi ile GP

Bu iki parti de ABD’nin AK Parti’ye sızdırdığı pek çok maşasından ikisi. Kimleri sızdırmamış ki? Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Abdulatif Şener... Kim bilir içeride uyuyan daha ne cins kriptolar var!

İşte bu partilerin başındaki Babacan ve Davutoğlu da Batı çıkarlarının maşaları olarak karşımızda particilik oynuyorlar. Bunların parti kurmasındaki amaç neydi? AK Parti’yi bölmek… Toplumda bir karşılıkları var mı? Hayır! İçi boş iki ihanet tabelası…

Demokrat Parti

İsme bakın, sanırsınız ki rahmetli Menderes’in dâvâsını güdüyor. Ne gezer efendim? Menderes’i asan cellatların ipini taşıyor! Altılı maşaya katılmasaydı böyle bir kripto partiden haberimiz bile olmayacaktı. Demek durum ne kadar kötü ki, ABD bütün uyuyan yapılarını tekmilen sahaya sürmüş. Onun bu paniğinde, yakında tadacağı hezimet korkusunu görmemek için kör olmak gerek.   

Şimdi maşaları bir kenara bırakarak, biz seçim ve deprem ile meşgul iken asıl patron olan büyük şeytan ABD’nin desteklediği unsurların seçimi kazanması hâlinde bizim için ne tezgâhlar kurduklarına bir bakalım…


Maşanın tuttuğu koru Türkiye nasıl kül edecek?

ABD, kukla örgütü PKK/PYD’yi, olası bir seçim galibiyetinde Erdoğan yüzünden bir türlü kurmadığı kukla devlete dönüştürmeyi hedefliyor. Suriye’deki unsurlar ile Irak’taki Talabani unsurlarını Süleymaniye’de buluşturdu. Barzani’ye de el attılar. Barzani, geçmişteki referandum keleğinden dolayı ABD’ye mesafeli gibi duruyor ancak bu tamamen bir “Bekle gör” taktiği.

Millet (!) İttifakı iktidara gelirse, TSK unsurları bölgeden çıkarılarak ABD-AB-İsrail senaryolu bir kukla devletin temelleri atılacak. Bunun anlamı ise Türkiye’nin, güneyindeki tarih ve coğrafyası ile irtibatını kesmek. Türkiye orada neler olup bittiğini adım adım takipte şimdilik. Süleymaniye’de Mazlum Abdi kuklasına yapılan uyarı saldırısı, aslında ABD ve İsrail’edir. Anlamı, “15 Mayıs’tan sonra tepenize bineceğim!” demektir.

ABD, Yunanistan’ı örtülü olarak işgal etmiştir. Amacı, desteklediği maşaların iktidara gelmesi durumunda “Seville haritası” ile yeniden üzerimize gelmek ve bizi denizlerden tecrit ederek bir kara devleti hâline getirmektir. Doğu Akdeniz’deki zengin karbon yatakları ana hedeftir. Türkiye olası bir deniz savaşı için bütün hazırlıklarını tamamlamış durumda aletta hazır bekliyor. 15 Mayıs sonrası Yunan ve Coniler sürprizlere hazır olabilirler.

ABD’nin Yunanistan’daki Dedeağaç Limanı ile Bulgaristan’daki Varna Limanı’nda yaptığı aşırı yığınak babasının hayrına değildir. Maşaların iktidara gelmesi durumunda Türkiye NATO ayağı ile Rusya’nın karşısına geçecek ve muhtemelen Boğazlar NATO gemilerine açılarak Kırım’a bir saldırı yapılıp Türkiye ile Rusya savaşa tutuşturulacaktır. Tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nda Almanların kuklaları olan İttihatçılara yaptırdıkları gibi… Bu yüzden Türkiye Boğazların boğazını sıkıyor ve bir mizansen olan Ukrayna-Rusya Savaşı’na asla dâhil olmuyor. Donanması ise bir oldubittiye karşı Karadeniz’de kuş uçurtmuyor.

ABD ve İsrail, İran’a ne derse desin, ne şeklide saldırırsa saldırsın, hiçbir hamleleri asla sahici değildir. Onların gözünde mevcut molla rejimi, en çok korktukları Sünnî İslâm’ın bağrına sokulmuş bir hançerdir. Bu yapının ortadan kalkması felâketleri olur. Türkiye’nin Turan hattını kapamaları için de İran’a ihtiyaçları vardır. Bu yüzden İran’ı Azerbaycan’a saldırtmak için seçimlerin sonuçlarını bekliyorlar. Maşaların iktidarında İran’ın Zengezor ve Karabağ’a saldırısı sürpriz olmayacaktır. Türkiye, Azerbaycan’ın böyle bir saldırıya uğraması ihtimâline karşı her türlü tedbiri aldı ve bekliyor. Olası bir saldırıda İran, Güney Azerbaycan’ı kaybederek dağılabilir.

ABD ve AB, Türkiye’nin Libya’daki konumundan çok rahatsız. Ne yaptılarsa Türkiye’yi oradan sökemediler; üstelik Türkiye her geçen gün oradaki gücünü pekiştirerek Afrika içlerine kadar sirayet etti. Altılı maşa Libya’dan askerimizi çekerse yandı gülüm keten helva! Emperyalistler Libya’yı tarumar ederler.

ABD’nin Kılıçdaroğlu’na verdiği 30 maddelik NATO mutabakatı, Türkiye’nin millî savunma sanayiini bitirmek üzerine kurulu bir tezgâhtır. Türk silahlarını NATO ile uyumlulaştırmak demek, bütün millî silah sistemlerinin kodlarını elde etmek ve o büyük birikimi bitirmek demektir.

ABD, kuklası HDP’yi çok yıprandığı için o elbiseden çıkararak “Yeşil Sol Parti” diye yeni bir kıyafetin içine soktu. Diyarbakır Anneleri’nin yıktığı HDP’yi makyajlayarak bölgeden oy devşirme peşinde. Ama bu seçimlerde İP’in yaşayacağı büyük hezimeti göreceksiniz, bu kuklalar da aynısını yaşayacaklardır. Yıllardır bölge insanını tehdit ederek çaldıkları oylar, bu seçimlerde bölgeye etki etme güçlerini yitirdikleri için burunlarından fitil fitil gelecektir. Bölge insanının derin sessizliğinde büyük bir feraset gizlidir, bekleyelim görelim.

Son söz

Aziz okur, tezgâh o kadar büyük ki say say bitmez. Bize düşen, aklımızı başımıza alıp, bunların “Her şey güzel olacak, barış ve özgürlük gelecek, demokrasi kazanacak” gibi yavelerine kapılmamaktır. Seccade çiğneyen paspasların, camilere, mevlitlere, mukabelelere gelerek el kavuşturmasına bir kez daha aldanırsak, sorun bizdedir. Bunlar bu aziz milleti nasıl kandıracaklarını çok iyi biliyorlar ama unutmasınlar, bu millet âriftir. Yeli ve yemi nerede vereceğini gayet iyi bilir.

Bu yüce millet, 15 Temmuz’da nasıl destan yazdıysa 14 Mayıs’ta da aynısını yapacaktır. Zaten yerli ve millî olan Sağ-Sol, Türk-Kürt, Sünni-Alevî unsurların Cumhur İttifakı etrafında kümelenmeleri, bize bu seçimin seçimden başka bir şey olduğunu gösteriyor. Bu bir seçim değil, Devlet’in bekâsı ve milletimizin varlık sorunudur.

Hâsılı bu bir seçim değil; Sevr ile Mîsak-ı Millî’nin kavgası, kölelik ile hürriyetin çatışması, Büyük Türkiye ile bölük pörçük Türkiyecilerin savaşı, küfür ile imanın cengi, Turan ile viranın kapışması, mandacılık ile millî hâkimiyetin vuruşmasıdır. Bu seçim, kendi büyük geleceğine doğru yerden teker keserek burnunu havaya kaldıran ülkemizin önünü tıkamak isteyenlere atılacak muhteşem bir Osmanlı tokadıdır!

Aziz Türk milleti, haydi o tarihî silleni emperyalizmin çürümüş suratına bir kez daha öyle bir vur ki sesi arştan gelsin!

Vesselâm...