CUMHURİYET’İN kuruluşunun 97’nci
yılını geride bıraktık. Bugün olduğu gibi 100 yıl önce Türk milletini
Anadolu’dan söküp atmak için gelenler, milletimizin iman dolu çelik zıhlı
duvarına çarparak geri çekilmek zorunda kaldılar.
Kurtuluş
Savaşı’nda ezanların susmaması ve mabetlerimizin göğsüne namahrem eli değmemesi
için canlarını fedâ eden ecdâdın torunları bugün aynı Haçlı saldırılarına karşı
direnirken, içeride maalesef hâlâ eski alışkanlıklarından kurtulamayan
hastalıklı tipler milleti bölmeye devam ediyorlar.
Cumhuriyet’i
ideolojik kalıplara hapsedip bunun üzerinden nemalananlar, son zamanlarda
nemalarında biraz azalma olsa da aynı zihniyeti sürdürmekte ısrar ediyorlar.
İstiyorlar ki, birileri Atatürk’e lâf söylesin, Cumhuriyet’e karşı çıksın,
böylece kendilerine ekmek çıksın...
Yıllardır
Atatürk’ün arkasına saklanarak milletin değerlerine gerçekleştirdikleri
saldırılar sayesinde bu amaçlarına ulaşıyorlardı. Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i
siper edinerek millete yapılan saldırılar sayesinde, karşı tepkileri nemalanmak
için çok iyi istismar ettiler. Ancak maskeleri düştükçe, gerçek yüzleri ortaya
çıktıkça, millet, artık bunlara itibar etmez hâle geldi.
Yıllarca
milletin dinî ve millî değerlerini Atatürkçülük maskesi altında, Cumhuriyet’in
arkasına sığınarak aşağıladılar. Osmanlı başta olmak üzere ecdâdına sahip
çıkana “gerici, Atatürk düşmanı, Cumhuriyet karşıtı” dediler. Dinî değerlere
sahip çakına, dinini inandığı gibi yaşayana “yobaz, Cumhuriyet düşmanı”
dediler. Bu sayede oluşan gerilimlerle heybelerini doldurdular…
Her
millî bayram öncesi bu saldırılar ve kutuplaştırıcı söylemler hâd safhaya
çıkıyordu. Tabiî bu söylemlerin başını şüphesiz CHP’li siyâsetçiler çekiyordu.
AK
Parti iktidarının ilk yıllarında bu saldırılar şiddetlenerek artmıştı. Sonra AK
Parti üst üste seçimleri kazanınca, bir akıl CHP’lilere, “Bu kadar ideolojik davranırsanız, AK Parti’yi zor yenersiniz”
suflesini verdi. CHP’de bu konuda biraz dozu düşürmüştü.
Rol
bir yere kadar tabiî… Ya da herkes aynı oranda başarılı rol yapamaz… Bu 29
Ekim’de tam da bu anlattıklarımla uyuşan bir tablo yaşandı Ankara’da.
CHP’de
birileri ideolojik mızrağı çuvala saklamaya çalışırken, CHP’li Çankaya Belediye
Başkanı Alper Taşdelen, buna hiç ihtiyaç duymadan, o eski kafayı billboardlarda
sergilemekten imtina etmedi.
Taşdelen,
Çankaya sınırları içerisinde yer alan ne kadar büyük billboard varsa hepsini, “Kula kulluk etmeyişimizin 97’nci yılı kutlu
olsun” ifadeleriyle doldurdu.
Evet,
Cumhuriyet’i böyle algılıyor bu kafa!
Milyonlarca
insanın rencide olacağını bile bile, hattâ milyonlarca insanı kışkırtmak için
bu afişleri asıyor bu kafa…
Bekliyor
ki, birileri çıksın, Atatürk’e bu afişler üzerinden saldırsın… Bekliyor ki,
birileri çıksın, bu afişler üzerinden “Yıkılsın Cumhuriyetiniz” desin…
Eğer
bu tartışmayı alevlendirebilirse, burudan çok ekmek yiyeceğini düşünüyor.
Ama
heyhat, günlerce o afişler o kocaman billboardlarda durdu, kimse Taşdelen’i
iplemedi. Kimse Taşdelen’in bu provokasyonu karşısında Atatürk’e ve
Cumhuriyet’e lâf etmedi. Taşdelen, billboardlarla yetinmedi, Ankara’da bulduğu
her cep telefonuna o panolarda bulunan mesajı gönderdi. Yine Alper Taşdelen’i
ipleyen olmadı!
Diyeceksiniz
ki, “Kimse iplemedi diyorsunuz da siz niye böyle bir yazı yazdınız?”…
Haklısınız, ama benim korkum farklı. Alper Taşdelen iplenmediğini anlamaz da, “Acaba benim astığım afişler görülmediği için mi kimse karşı çıkmadı?” der ve önümüzdeki bayramlarda daha abuk sabuk işler yapar diye korkuyorum! Taşdelen’e, “Yaptıklarını gördük, ama seni iplemiyoruz” demek için bu yazıyı yazdım…