Allah’ın Güzel İsimleri

Bütün insanlık için şükrü ömre sığmayacak bir güzellik var ki, Yüce Allah, Kendini bildirmiş, isim ve sıfatlarıyla nasıl bir İlâh olduğunu bizlere aşikâr etmiştir.

YARADAN’ı tanımak ve O’nun varlığında kendini anlamlandırmak, bu fani âlemde neden var olduğumuzu ve hangi istikamette ilerlememiz gerektiğini tayin edebilmek adına insanlığın en büyük keşfi. Fakat bu keşif, Rabbin yardımı olmadan nâmümkün.

Kâinat yaratıldığından bu yana Hak Din İslâm’ın dışında pek çok yörünge arayan ve pek çok yaratıcı tahayyül eden toplumlar oldu. Her biri kendi ırk ve geleneğine, düşünce yapısına ve İslâm’dan uzak oluşun verdiği yanlış istikametlere göre bir yaratıcı kavramı icat etti. Bunlar bozuk toplumları da, yanlış istikametleri de hiçbir zaman doğru ve tatmin edici bir anlama eriştiremediler. Çünkü yaratıcı birdir ve tektir. O kendini ne kadar bildirirse, mahlûkat O’nu ancak o kadar bilebilir.

Ve bütün insanlık için şükrü ömre sığmayacak bir güzellik var ki, Yüce Allah, Kendini bildirmiş, isim ve sıfatlarıyla nasıl bir İlâh olduğunu bizlere aşikâr etmiştir.

“O’nu bilmek, kendini bilmektir” derler. Çünkü O’nu bilen nereden geldiğini, ne için var olduğunu ve nereye yol aldığını da bilir. Böylece doğumdan ölüme, faniden bakiye gidiş yolculuğumuz daha dirayetli, daha manidar ve daha sağlam bir zemine oturmuş olur.

Allah’ın “Esmaü’l-Hüsna”sı (Güzel İsimleri) dışında da adları ve sıfatları olmakla birlikte, en bilinen ve hadislerde de karşımıza çıkan hâliyle doksan dokuz ismi, bize çok derin anlamları ve nasıl bir yaratıcıya inanmamız gerektiğini anlatması bakımından bilinmeli, ezber edilmeli ve anlamlarıyla sindirilmeli.

Ben de bu yolda bir kaside kaleme aldım. Allah’ın Güzel İsimlerine lâyık değil elbet ama kaleme gelen derdi paylaşmak düşer.

***

Doksan Dokuz (Tevhîd)

Er-Rahmân’sın, her nefse yetişir merhametin.

Er-Rahîm’sin, doldurur sineleri rahmetin.

El-Müntakim’sin, öcün tövbesiz kalpleredir.

Et-Tevvâb’sın, tövbeye eriştirir kudretin.

El-Musavvir’sin Ya Rab, eserindir her zerre,

El-Vedûd’sun, seversin, ne güzeldir şefkatin.

El-Muktedir’sin, erkin sarar cümle cihanı,

El-Adl’sın, El-Muksıt’sın, şaşmaz hiç adaletin.

El-Muiz’sin, aziz kıl şerefinle âdemi,

El-Mecîd’sin, şereftir vuslatın, kurbiyetin.

El-Hafîz’sin, mahfuzdur, dengelidir tabiat,   

Er-Rezzâk’sın, tükenmez kullarına nimetin.

El-Gafûr’sun, bağışla biz aciz kullarını,

El-Gaffâr’sın, erişir kalplere mağfiretin. 

El-Müheymin’sin, Senin emrindedir kâinat,

El-Celîl’sin, her şeyi kuşatır azametin.

Ez-Zahir’sin, mutlaksın, yoktur Zât’ından şüphe,

El-Hakk’sın, mühürlüdür Senin uluhiyetin.

El-Velî’sin, yardımın, dostluğun pek yakındır,

Es-Selâm’sın, mümini terk etmez selâmetin.

Eş-Şekûr’sun, sevabın amelden ziyadedir,

Es-Sabûr’sun, uzundur günahkâra mühletin.

Es-Semî’sin, duyansın en sessiz feryatları,

El-Basîr’sin, gizlere ulaşır nezaretin.

Er-Raûf’sun, şefkatin zerreden tüme kadar,

El-Hâfıd, El-Müzil’sin, zalimedir mihnetin.

El-Hayy’sın, El-Kayyûm’sun, her şey Seninle mevcut,

El-Vâhid’sin, ilk ve tek; bölünemez vahdetin.

El-Hakem’sin, hâlimiz âdil hükmünde muhkem,

El-Hakîm’sin, hakçadır ecrin ve ukubetin.

El-Hâlik’sin, mahlûkat Senin “Ol” emrindedir,

El-Kerîm’sin, hepsine kâfidir kerametin.

El-Hasîb’sin, tartıda kaybolmaz bir zerrecik,

El-Afüv’sün, affınla her an büyür cennetin.

El-Evvel’sin, varlığın zamandan münezzehtir,

El-Âhir’sin, sonun yok, sonsuzdur ulviyetin.

El-Fettâh’sın, hayra’l-bâb miftahı elindedir,

El-Latîf’sin, lütfûnla cezbeder hükûmetin.

El-Ganîyy’sin, hazinen ummanlardan nicedir,

El-Muğnî’sin, muhtacı doyurur mülkiyetin.

En-Nûr’sun, nûrun yıkar nefsin karanlığını,

El-Hâdî’sin, en büyük müjdedir hidayetin.

El-Habîr’sin, bir yaprak düşmez Sen’den habersiz,

El-Âlim’sin, ilmindir cihanda alâmetin.

El-Kadîr’sin, kudretin muştudur gariplere,

El-Kahhâr’sın, zalimi yıkar galibiyetin.

El-Hâmid’sin, sitayiş ve hamd yalnız Sana’dır,

El-Kebîr’sin, ölçmekle hesap olmaz izzetin.

El-Aliyy’sin, mümasil yoktur saltanatına,

El-Azîm’sin, ekberdir, yektir mutlakıyetin.

El-Mümît’sin, öldüren; El-Bâis’sin, dirilten;

El-Muhyî’sin, candadır ömürlük emanetin.

El-Müteâlî’sin Sen, anlatılmaz mesaben;

El-Berr’sin, El-Cebbâr’sın, ödüldür muhabbetin.

Er-Râfi’sin, ukbada yüceltirsin ruhları,

El-Mü’min’sin, vaattir, emindir âhiretin.

El-Mütekebbir’sin, şânına erişmez akıl,

El-Kavî’sin, erklidir mahiyet-i haşmetin.

El-Kuddûs’sün, varlığın nakisasızdır elbet,

El-Mâcid’sin, âhilik özü İslâmiyet’in.

Es-Samed’sin, kapında el açarız Zâtına;

El-Vehhâb’sın, verirsin, lütûfkârdır devletin.       

El-Vâsi’sin, ilmin var her miskal-i zerrede,

El-Vâlî’sin, tek gerçek, senin hâkimiyetin.

Eş-Şehîd’sin, görensin, bilensin tüm sırları,

Er-Rakîb’sin, gözetler, sarmalar sıyanetin.

El-Azîz’sin, galipsin, zafer ancak Senindir;

El-Bâkî’sin, şüphesiz haktır ebediyetin.

El-Bârî’sin, yaratmak yakışır celâline,

El-Bedî’sin emsalsiz yaratmaktır hikmetin.

Er-Reşîd’sin, Seninle hedefe varır gayret,

El-Mücîb’sin, sevgindir duaya icabetin.

Mâlikü’l Mülk’sün Ya Rab, âlem Senin, mülk Senin;

El-Vâris’sin, sahibi Sensin âdemiyetin.

El-Vâcid’sin, kaçılmaz ilminin hududundan,

El-Melik’sin, nihayet bulmaz mâlikiyetin.

El-Muhsî’sin, mahrem de, âyân da malûmundur;

El-Mübdi’sin, her mahlûk Senin eşsiz âyetin.

El-Mukaddim’sin Rabbim, ister öne alırsın,

El-Metîn’sin, her şeyi kapsar salahiyetin.

El-Muahhir’sin, geri bırakırsın istersen,

El-Vekîl’sin, her işte tamamdır emniyetin.

El-Muîd’sin, yeniden yaratırsın âdemi,

El-Mâni’sin, şer olmaz olmadan icazetin.

El-Kâbız’sın, ruhları kabzedersin dilersen,

El-Bâsıt’sın, ruh verir, rızık saçar servetin.

El-Câmi’sin, toplayıp düzenlersin âlemi,

El-Halîm’sin, tövbeye genişçedir müddetin.

Ed-Darr’sın, şer gelince çare yine sendedir,

En-Nâfi’sin, ganidir kuluna inayetin. 

El-Mukît’sin, doyuran, rızık verip koruyan;

El-Bâtın’sın, hayâli aşar mevcudiyetin.

Sen Allah’sın; ehadsin, cânânsın, tek ilâhsın,

Zü’l-Celâli Ve’l-İkrâm, kalptedir şehadetin.