
“İMAN edip de iyi
davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah,
(gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem, 96)
*
“Allah
(cc): ‘Sadece Benim için birbirini seven, Benim rızam için toplanan, Benim rızam
uğrunda birbirini ziyaret eden ve sadece sadaka verip iyilik edenler, Benim
sevgimi hak ederler.’” (Muvatta Şa’r, 16)
*
“Allah
yolunda (mallarınızı) harcayın, kendi ellerinizle (kendinizi) tehlikeye
atmayın; iyilik edin. Şüphesiz ki Allah, iyilik edenleri sever.” (Bakara, 195)
*
“Şunu
iyi bilin ki, Allah çok tövbe edenleri sever, (madden-manen) çok temizlenenleri
de sever.” (Bakara, 222)
*
“(Resûlüm!)
De ki, ‘Allah’ı seviyorsanız Bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı
bağışlasın’. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân, 31)
*
“Hayır,
(gerçek onların söyledikleri gibi değil,) kim ahdini (sözünü) yerine getirir ve
Allah’ın emirlerine uyup günahlardan sakınırsa, (bilsin ki) şüphesiz O, muttaki
olanları (yasaklardan kaçınan ve emirlerine uygun yaşayanları) sever.” (Âl-i İmrân, 76)
*
“O
takva sahibi olanlar, bollukta ve darlıkta (Allah rızası için) harcarlar,
öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah, iyilik yapanları (ve
güzel davrananları) sever.” (Âl-i
İmrân, 134)
*
“Nice
peygamberler vardır ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu hâlde
savaştılar da bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden (meşakkatlerden)
dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah, sabır (ve
sebat) edenleri sever.” (Âl-i İmrân, 146)
*
“Onların
(bu anlardaki) sözleri, ‘Ey Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki
taşkınlıklarımızı bağışla. (Savaşta) ayaklarımızı sabit kıl ve kâfirler
güruhuna karşı bize yardım et/zafer ihsan eyle’ demekten başka bir şey değildi.
İşte (bu yüzden) Allah, onlara hem dünya nimetini/mükâfatını, hem de ahiret
sevabının güzelliğini (Cennet’ini ve nimetlerini) verdi. Allah, güzel
hareket edenleri sever.” (Âl-i
İmrân, 147-148)
*
“(Ey
Resûlüm! Genelde ve özellikle Uhud gazvesinde Sen,) Allah’tan bir rahmet ile
onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, elbette onlar
etrafından dağılıverirlerdi. O hâlde onları affet, onlar için mağfiret dile ve
(umuma ait) iş hakkında onlara danış; artık karar verdiğin zaman da Allah’a
güvenip dayan (onu yap). Şüphesiz Allah, Kendisine güvenip dayananları
sever.” (Âl-i İmrân, 159)
*
“Onlar
Rablerinin çağrısına gelirler, namazı dosdoğru kılarlar. İşleri, aralarında
danışma iledir. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de harcarlar.” (Şûrâ, 38)
*
“(Yahudilerin
bir kısmı, -Tevrat’taki-) kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğip
bükerek ve dine saldırarak (peygamberlere karşı), ‘İşittik fakat karşı geldik.
Dinle dinlemez olası’ (‘Râ’ina’) derler. Eğer onlar, ‘Dinledik (Sana) itaat ettik,
dinle ve bize bak (gözet)’ (‘Unzurna’) deselerdi, kendileri için daha hayırlı
ve doğru olurdu. Fakat Allah, küfürlerinden dolayı onlara lânet etmiştir. Artık
onlar, pek azı hariç, iman etmezler.” (Nîsa,
46)
*
“Onlar
uyarıldıkları şeylerden nasiplenmeyi de unuttular (terk ettiler, hevalarına
tâbi oldular). (Resûlüm!) İçlerinden pek azı hariç, onlardan yana daima bir
hainliğin farkına varıp durursun. Yine de onları affet ve aldırma! Şüphesiz
Allah, iyilik edenleri sever.” (Maide,
13)
*
(Münafıklar
ve Yahudiler) yalan dinlemeye çok meraklı ve haram yemeye pek düşkündürler.
Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, istersen onlardan yüz çevir.
Eğer yüz çevirirsen sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Eğer hükmedersen,
aralarında âdil şekilde hükmet. Hiç şüphesiz ki Allah, adaletli olanları
sever.” (Maide, 42)
*
“Ey
iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, o zaman Allah, (sizin yerinize)
Kendisinin onları, onların da Kendisini sevdiği, müminlere karşı gayet alçakgönüllü/yumuşak,
kâfirlere karşı da oldukça onurlu ve sert bir toplum getirir ki onlar,
Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu Allah’ın
lûtfudur ki onu dilediğine verir. Allah, lûtfu geniş olandır, (her şeyi)
bilendir.” (Maide, 54)
*
“İman
edip sâlih amellerde bulunanlara, takvâlı oldukları (Allah’ın emrine uygun
yaşadıkları/günahlardan sakındıkları) ve hakkıyla iman edip sâlih amellere
devam ettikleri, yine takvâlı olup kesin inandıkları, nihayet takvâ ile beraber
güzel ve hayırlı harekette bulundukları sürece, (haram olunmadan önce) yiyip
içtikleri (haram) şeylerden dolayı onlara bir günah yoktur. Allah, iyilikte
ve güzel harekette bulunanları sever.”
(Maide, 93)
*
“Ancak
antlaşma yaptığınız müşriklerden size karşı (bu sözleşmeden) hiçbir şeyi eksik
yapmayan ve aleyhinize hiç kimseye arka çıkmayanlar (bu hükümden) hariçtir;
onlara, müddetleri (bitinceye) kadar antlaşmalarını tamamlayın (iptal etmeyin).
Çünkü Allah, (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.” (Tevbe, 4)
*
“O
(sözünden dönen) müşriklerin, Allah katında ve Resûlü yanında nasıl (geçerli)
bir antlaşmaları olabilir? Ancak, Mescid-i Haram yanında kendileriyle antlaşma
yaptıklarınız hariçtir. Onlar size (karşı ahitlerinde) dürüst davrandıkça, siz
de onlara dürüst davranın. Allah, muttakîleri (emirlerine uyan ve hainlikten
sakınanları) sever.” (Tevbe, 7)
*
“Bir
de (haktan yana görünüp Müslümanlara) zarar vermek, küfre hizmet etmek,
müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önceden Allah ve Resûlüne karşı
savaşını(n da oraya gelmesini) bekleyip gözlemek için bir mescit edinenler, ‘Biz
(bununla) iyilikten başka bir şey istemedik’ diye kesin bir ifade ile yemin
edecekler. Hâlbuki Allah, onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.
(Resûlüm,) onun içinde hiç namaz kılma! Daha ilk günden takvâ üzerine (Allah’ın
emrine ve rızasına uygun) kurulan mescidin (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman
daha uygundur. (O mescidin) içinde tertemiz olmayı arzu eden adamlar vardır. Allah
da tertemiz olanları sever.”
(Tevbe, 107-108)
*
“Rabbinizden
bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. Muhakkak ki, Rabbin çok
merhametlidir, (müminleri) çok sever.”
(Hûd, 90)
*
“Eğer
müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri
ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla
savaşın. Eğer dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işinizde)
adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.” (Hucurat, 9)
*
“Allah,
sizinle dininizden ötürü savaşmayanlara, (dininizi yaşadığınız için sizlere
saygı gösterenlere) sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten ve
onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah, adil olanları sever”. (Mümtehine, 8)
*
“Şüphesiz
ki Allah, Kendi yolunda (birbirine) kurşunla kenetlenip kaynaşmış bir yapı gibi
saf disiplini içinde mücadele edenleri sever.” (Saf, 4)
*
“O
(Allah), (tevbe eden müminleri) çok bağışlayan ve (dostlarını) çok sevendir.” (Burûc, 14)
*
“Allah
bir kulunu sevdiği takdirde Cebrail’i çağırır ve şöyle der: ‘Ey Cebrail, Ben
filan kimseyi seviyorum, sen de onu sev.’ Bunun üzerine Cebrail de onu sever.
Sonra sema ehli arasında şöyle seslenir: ‘Allah filanı sever, siz de onu
sevin.’ Bunun üzerine semadakiler de onu sever. Arkasından da yeryüzünde onun
kabul görmesini sağlarlar.” (Tirmizi,
Sünen, 3161)
*
“İman
etmedikçe Cennet’e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş
olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi?
Aranızda selâmı yaygınlaştırınız.” (Müsim,
Tirmizi, İbni Mace)
*
“Allah
güzeldir, güzeli sever. Temizdir, temizi sever. Cömerttir, cömerdi sever. Kerimdir,
keremi sever.” (Tirmizi, Edep, 41)