Allah’a yol bir timsal: Kadın

Üstad Necip Fazıl, “Kadın” şiirinin son kıtasında, “Bir işaret, bir misâl/ Ayrılık remzi misâl/ Kadın…” diyerek, kadının bir işaret, hak için bir yol timsali olduğunu vurgulayarak ayrı bir öneme vurgu yapıyor. Bizler de şunu vurgulamadan geçmeyelim: Aslında bir adamın gönlüne dört kadın yerleşir: Annesi, eşi, kız kardeşi ve kızı…

ÜSTAD Necip Fazıl Kısakürek, “Kadın” adlı şiirinde şunları dile getirir: “Kalıp değil bir fikir/ Elmas sorguçlu fakir/ Açıkta sırrı bakir/ Kadın…”

Kadını bir obje veya bir kalıp olarak görenlere karşı, hakkıyla yazılmış bir şiirdi bu. Aslında her zaman fikrin, sevginin ve huzurun özü olmuştu kadın.

Kadının toplum içerisinde saygın bir yere sahip olması için bugün bile gıpta ile bakılacak gayretler gösteren Efendimiz (sav), döneminin kadınlara yönelik bütün acımasızlığına rağmen, her zaman kadının onurunu ve gururunu korumaya çalışmıştır. Kadınlara karşı şefkat, merhamet ve nezaket anlayışıyla hareket etmiştir. Öyle ki, vahye muhatap olmanın ilk heyecan ve ağırlığını da öncelikle sadâkat timsali eşi Hazreti Hatîce Annemiz (ra) ile paylaşmıştır. Sütannesi Halime’ye de her zaman bir vefâ göstermiş, kızı Fâtıma’yı (ra) da gönülden bir sevgi ve şefkatle büyütmüştür.

Nitekim Vedâ Hutbesi’nde de kadın haklarının korunması ve gözetilmesine önem göstererek şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah’ın koyduğu ölçülere hassasiyetle uymanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emanetleri olarak aldınız. Onları, Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinizde haklarınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.”

Aslında Üstad Necip Fazıl, “Kadın” şiirinin son kıtasında, “Bir işaret, bir misâl/ Ayrılık remzi misâl/ Kadın…” diyerek, kadının bir işaret, hak için bir yol timsali olduğunu vurgulayarak ayrı bir öneme vurgu yapıyor. Bizler de şunu vurgulamadan geçmeyelim: Aslında bir adamın gönlüne dört kadın yerleşir: Annesi, eşi, kız kardeşi ve kızı…

Birincisini yani anneyi râzı etmek, Allah’ın rızâsından geçer. Nitekim “Allah’ın rızâsı, anne babayı memnun etmekle kazanılır. Allah’ın gazabı, anne babayı öfkelendirmekle çekilir” hadîsi de bunu destekler mâhiyettedir. Ankebut Sûresi 8’inci âyette de, “Biz insana, anne ve babasına iyilik etmesini emrettik” diye buyurulur.

İkinciye yani eşe ikram etmek, Resûlullah’ın vasiyetidir. Asalet ve şeref sahibi herkes bu emanete sahip çıkar ve eşlerini ikramlarıyla memnun eder. Emanete sadâkat, müminliğin ve Müslümanlığın en önemli şartıysa, bu meseleye de gönülden sahip çıkmak da aslında her yiğidin en faziletli görevi sayılır.

Üçüncü yani kız kardeşiyle ilgilenmek, bereket vesîlesidir. Kız evlât, ailenin en güzel nimetidir. Evin huzuru, mutluluğu ve bereketidir.

Dördüncüyü terbiye etmek yani kızını güzel bir ahlâk ile yetiştirmek, Cennet’e açılan bir kapıdır. Canıyla canlandığın, varlığıyla anlamlandığın ve özlemiyle dağ dağ efkârlandığın kız evlâdı edep ve ahlâkla yetiştirmek, bir anne ve babaya düşen en aslî görevlerden biridir.

Gönlümüze yerleşen annelerimizin duâsını almak, emanet alıp bağrımıza bastığımız eşlerimize sadâkatle sahip çıkmak, bereket vesîlesi kız kardeşlerimize gönülden sarılmak ve dünyanın en güzel nimeti, ailemizin huzur ve mutluluk vesîlesi olan kız evlâtlarımızı edeple yetiştirmek bizlere de nasip olur inşallah.

Kız çocuklarını diri diri gömen karanlık bir dönemi aydınlığa çeviren, annelerimizin hayır duâlarını almamızı emreden, eşe vefâ ve sevgide bir timsal olan Efendimiz’in (sav) kadınlarla ilgili beş hadîsiyle bu konuyu özetlemiş olacağız…

“Sizin hayırlınız, eşine hayırlı olandır. Ben de eşime karşı sizin en hayırlınızın. Kadınlara ancak iyi insanlar iyi davranır; onlara karşı ancak kötü kişiler ihanet eder.”

“Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.” (İ. Asakir)

“Kız çocuğunu güzelce terbiye edip Allah-u Teâlâ’nın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur, Cehennem’den kurtulup kolayca Cennet’e girmesine vesîle olur.” (Taberani)

“Mü’minlerin iman bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır.”

Abdullah ibn Mes’ûd: “Hazreti Muhammed’e (sav) kiminle beraber bulunması, kime hizmet etmesi gerektiğini sorunca, Hazreti Muhammed üç kez ‘Annene’ dedikten sonra ‘Babana’ demiştir.” (Buhârî, Edeb: 2; Müslim, Birr: 1)