Algımız yönetildi ve manipülasyonlandık mı?

Algı yönetimi; “daha geniş kapsamlı, daha çok fayda sağlayan ve daha az belirsiz enformasyon elde edebilmek için dış dünyadan veri akışını kontrol etmek ve geliştirmek” anlamına gelmektedir. Bu yüzden şeytanî düşüncenin kadim silahı olan vesvese oluşturmak ve insan zihnini bulandırmak, mâliyeti düşük, etkili ve tehlikeli olan bir algı yöntemidir.

Bilmek ve kullanmak

 “MÜKEMMELLİK, yüz savaşın yüzünü de kazanmak değildir.

Asıl maharet, düşmana hiç savaşmadan boyun eğdirmektir.”

2 bin 500 yıl önce bilge komutan “Sun Tzu” tarafından söylenmiş bir söz… Bu söz, önemini günümüzde de koruyor. Hattâ önemi katlanarak artıyor.

Bir dönem silah ve askerî savaşlarla güç sağlanırdı. Günümüzde ise bilgiye hâkim olmak ve onu her alanda silah gibi kullanmak en büyük güç hâline geldi. Bilim, teknoloji ve elektronik alanlardaki baş döndürücü hızla yol alınan çağda, bilgi katlanarak çoğalmaktadır. Bu yüzden bilgi, tek yönlü olarak değerlendirilemez duruma geldi. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” sözünün etkisi net olarak hissedilmeye başlandı.

Bilen, bilgiye hâkim olan ve onu amaçları doğrultusunda kullanan insanların, ülkelerin, toplumların gücü katlanarak artıyor. Bilgi; büyük ölçüde bilmeye, sahip olmaya, kavramaya ilişkin kişisel bir kavram iken yönetimi, yönetmeyi, yönlendirmeyi, kurumsal yapılar ve ortak amaçlar için takım çalışmalarını, hâkimiyet kurmayı, üstünlük sağlama araçlarını, örgütsel süreçleri ifade eder oldu.

Bilgi, yadsınamaz en büyük güç durumundadır. Bu da bilgi yönetiminin başıboş veya tesadüfî değerlendirmelere bırakılamayacak kadar önemli hâle geldiğini göstermektedir.

Bilimsel gerçeklikler ışığında bilginin üretilmesi, kanallarının doğru tespiti, kullanımı, bilgi akışı sürekliliğinin sağlanması, depolanması ve doğru yerde, doğru zamanda, doğru şekilde veya (doğruluk veya yanlışlık kavramı aranmadan) istenen amaçlar doğrultusunda kullanımı, yeni koşullara uyum sağlayarak çoğalacak şekilde plânlanması daha da önem kazandı.

Dünyayı bireylerin, etnik yapıların, ırkların, algı şekillerinin, davranış kalıplarının öğrenilmesi ve kitle (sürü) psikolojisinin iyi irdelenerek ciddî algı yönetimi plânlamalarının yapılması ile amaçlar doğrultusunda gücün kontrol altına alınıp kullanılması/kullandırılması/kullandırtılması(!) sayesinde güç, farklı şekilde yönetilmeye başlandı.

Günümüz dünyası için o kadar çok şey söylenir oldu ki… “Teknoloji çağı, bilgisayar çağı, elektronik, telekomünikasyon, bilim, uzay, güç, silahlanma çağı”… Ne çağı olduğumuza dair birçok şey söylenmekte ama net bir tanım yapılamıyor. Ne söylenirse söylensin, söylenenlerin hepsi dönüp dolaşıp bilgiye dayanıyor. Madem durum böyle, bu çağa “bilgi çağı” demek daha doğru olacak gibi duruyor.

Bilmek, tek başına yeterli değildir. Güç; bilgi ve kaynakların bilinçli kullanılmasındadır. Güç, ister doğru kullanılsın ister yanlış, kavratma ve kabul ettirme şekli tamamen algı yönetimi ile alâkalı bir durumdur.

Bilgi, bilim ve teknoloji insanlığın yararına kullanılacağı gibi, tamamen zararına da kullanılabiliyor. Elde güçlü patlayıcılar var ve bu patlayıcıları yollar yapmak, dağları aşmak, barajlar kurmak gibi alanlarda insanlık için kullanılabilir. Ama insanların üzerine atarak ölüm de yağdırılabiliyor. Burada önemli olan, bilgiye sahip olmak değil, doğru bilgiye sahip olmak ve bilgiyi insanlık adına insanî değerlerden kopmadan, iyi için, doğru için, güzel için, güzelliklerin inkişafı için kullanabilmektir. Bu da tamamen algıyla alâkalı bir durumdur.

Algı oluşturma ve bilgi

Algı, “Bireylerin hisleri sayesinde edindikleri bilgileri anlamak ve içinde bulundukları dünyaya düzen vermek için, seçme, organize etme ve yorumlama işlemidir” şeklinde tanımlanmıştır. Ayrıca başka bir tanımı, nesnel dünyayı duyular yoluyla öznel bilince aktarma veya bir anlamda insanı gerçekliğe götürmektir.

Ailemiz, çevremiz, yetişme şeklimiz, ortamımız, eğitim şartlarımız, bilginin verilme şekli, bizim onu alma şeklimiz, inançlarımız, örf ve âdetlerimiz, eğitim kanalları ile olumlu veya olumsuz güdülemeler gibi ana faktörler, algı şekillerimizi oluşturur. Dünyayı, kişileri, olayları, olguları, fikir ve düşünceleri, inanç ve görüşleri, soyut veya somut olarak dünyamıza dokunan her şeyi aslında algımız belirler.

Algının olumlu veya olumsuz olarak oluşturulması da tamamen bilgiyle olmaktadır. Algılarımızı oluşturan faktörler, düz düşünebildiklerimizin de ötesindedir. Bu faktörler, günümüz dünyasında tahminlerin ötesine geçmiş durumdadır. Güçlü algılama beş duyumuzun eş zamanlı ve aktif olarak devreye girmesi ile en etkin şekilde gerçekleşmektedir.

Eğitimin en yaygın kullanılan ve yetersiz diyebileceğimiz tanımı, “Önceden belirlenmiş normlara göre, istendik davranışlar oluşturma çabası/çalışmasıdır” şeklinde ifade edilmektedir. Farklı toplum bilimciler, toplum mühendisleri olarak tanımladığımız kişi veya kişiler, bu tanımı çok daha değişik şekillerde kullanmaya başladılar. Bunlardan biri de son yıllarda çokça duyduğumuz “algı yönetimi” kavramını ortaya çıkardı.

Algı yönetimi; “daha geniş kapsamlı, daha çok fayda sağlayan ve daha az belirsiz enformasyon elde edebilmek için dış dünyadan veri akışını kontrol etmek ve geliştirmek” anlamına gelmektedir. Bu yüzden şeytanî düşüncenin kadim silahı olan vesvese oluşturmak ve insan zihnini bulandırmak, mâliyeti düşük, etkili ve tehlikeli olan bir algı yöntemidir.

İnsan zihni, adına “kelime” dediğimiz ve her birine farklı anlamlar yüklediğimiz ve kodladığımız bu anlamlarla düşünür, yorum yapar, tepki verir. Kodlanan bu anlamlarla oynanma hâllerine de “algı yönetimi” diyoruz.

Bireysel ilişkilerde, aile içinde, kurumlarda, gruplarda, milletler arasında farklı yöntem ve stratejiler kullanılarak uygulanan algı yönetimi için insanının tüm zaafları kullanılır oldu. Bu da çağın en büyük zaaflarından biri olan insanoğlunun “aklını” sağlıklı kullanamamasını doğurdu.

İçeriğinde farklı stratejiler ve teknikler kullanılarak karşıyı etkilemeyi amaç edinmiş algı yönetimi, birçok koşul ile birlikte, kitlelerin zihninde, sizin hakkınızdaki algıların yönetim ve yönlendirme sürecidir. Algı yönetimi; kişisel hayatımızda ve hayatı kapsayan her alanda farklı yöntem ve şekillerde kullanılmaktadır. Bu yönetme, yönlendirme ve psikolojik manipülasyonda dış faktörler olarak değerlendirebileceğimiz görüntü yönetimi, beden dili kullanımı, jest, mimik kullanımı, ses ve konuşma tekniklerinin kullanımı, protokol yönetimi, nezaket kuralları, yazma, tavır ve davranışlar, sunum teknikleri, dinleme becerisi, kişinin kendine duyduğu özgüven, stres ve zaman yönetimi, iletişim becerileri, karizması ve özsaygısı da vardır. Bu konular ve yöntemlerle kullanılan algı yönetimi ve manipülasyon, insanların zihninde nasıl yer almak, nasıl bilinmek, nasıl anılmak istiyorsak, hedeflediğimiz amaçlar doğrultusunda oluşturulan imajla gerçekleşir.

Asıl amacı, belirlenmiş hedef kitleleri etkilemek, bilinçaltı düzeyde yönlendirmek ve yönetmek olan algı yönetimi, medya, reklâmcılık, sanat dalları, halkla ilişkiler, eğitim, satış pazarlama ve siyaset alanlarında aktif olarak kullanılmaktadır.

Algı ve manipülasyon

Algı ve manipülasyonlara yönelik yapılan çalışmaların neredeyse tamamında kelimelerin ilk sıralarda yer aldığını görüyoruz. Çünkü insan zihni, adına “kelime” dediğimiz ve her birine farklı anlamlar yüklediğimiz ve kodladığımız bu anlamlarla düşünür, yorum yapar, tepki verir. Kodlanan bu anlamlarla oynanma hâllerine de “algı yönetimi” diyoruz.  

Grupların ve kitlelerin bütünsel bir algısının olamayacağı bilgisi dillendirildikten sonra, “sosyo-psikolojik manipülasyon” olarak adlandırılan bir yöntem kullanılmaya başlanmıştır. Bilinçaltı yönetim yöntem ve teknikleri kullanılarak, sürü psikolojisiyle telkin gibi yöntemlerle bağımlı hâle getirilen kitleler, daha rahat yönetilir ve yönlendirilir hâle getirildi. Hattâ değerleri dahi kalmamış, istendiği şekilde yönetilen ve yönlendirilen tepkisiz kitle yığınları oluşturuldu. Bütün bunlar için çok farklı yöntemler kullanıldı, kullanılmaya devam da ediliyor.

Algı yönetiminde sloganlar, yapay zevkler, değerlerin yok edilmesi ve bedensel haz odaklı çalışmaların önemi fark edildikten sonra, çalışmalar daha üst boyutlara sıçramaya başladı. Kısa sözlerin, sloganların, yapay ve yüzeysel hazların algı değiştirmede ve manipülasyonlarda daha etkili olduğu kanıtlandığı için bunlar kullanılmaya başlandı. Bilinçli olarak seçilen kelimelerin gücü ise tahminlerin ötesindedir. Hattâ silahtan daha etkili olabilmektedir. Bunu daha önce, “Kelimeyi Yok Et, İnsan Yok Olsun” başlıklı yazımda dile getirmiştim.

Bilinçaltını harekete geçirecek, tahrip edecek, hattâ onu yok edecek şekilde bilinçli seçilen ve kullanılan kelimeler vardır. Kitleleri pasifize etme, tepkisizleştirme, yönetip yönlendirmelerde kullanılan algıyı yöneten kelimeler, son dönemlerde bilhassa sosyal medyada yoğun olarak kullanılır oldu. Bunun sonucunu tepkisizleşen sosyal medya kullanıcılarında net olarak gözlemleyebiliyoruz.

“Emperyalist” ve “küresel” dediğimiz güçler, “sömürgeci kapitalist dünya” olarak adlandırılan bloklar, algı yönetimi ve manipülasyonda, kanma ve kandırmada akla hayâle gelmeyecek yöntemlerle âdeta şeytanın yeryüzündeki hâkimiyetini sağlamak için haber niteliği dahi taşımayacak her türlü bilgiyi manipülasyonlarla değiştirerek kendi amaçları doğrultusunda istedikleri gibi kullanır oldular. “Bir şeyin gerçek olması önemli değildir. Fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir” diyen  “Henry Kissinger”, yıllar önce tespitini bu sözlerle yapmış. 

İlk defa 17 Mart 2010 tarihinde Pentagon tarafından kullanılan “algı yönetimi” kavramı, şimdi her alanda kullanılmaktadır. “Psikolojik Savaş” veya “Psikolojik Harekât” yerine, şimdi “Algı Yönetimi” terimi/başlığı kullanıyor. Bunun bile bir çeşit “algı yönetimi” olarak kullanıldığı ifade edilmektedir. Günümüzde kullanılan standart psikolojik savaşın saldırı ve savunma silahı; propaganda, eğitim ve provokasyondur. Cephanesi ise “söz, yazı, resim, broşür ve e-posta şeklindeki bilgidir”. Bu savaş tarzının amacı, insanları bir şekilde ikna etmek ve onları değiştirmektir. Yöntemi de beyin yıkamadır.

Sun Tzu’nun 2 bin 500 yıl önce yazdığı kitaptaki tavsiyelerine baktığımızda, üzerimizde kullanılan algı ve manipülasyon tekniklerinin neler olduğunun büyük bir çoğunun cevabını bulabiliriz. Sun-Tzu’nun önerilerinden bazıları şunlar: “Hasım olduğunuz ülkelerdeki itibarı yok etmek için, onlar için iyi ve değerli olan şeyleri gözden düşürünüz. Hasım ülkelerin hakanlarının başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürünüz ve zamanı geldiğinde de kendi halkının onları hor görmesini sağlayınız. Toplumda bulunan âdî ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanınız. Düşman halkın kendi aralarında olan en ufak uyuşmazlık ve kavgalarını büyüterek yayınız. Hasmınızın geleneklerini, inanç ve değerlerini gülünç hâle getiriniz…”

Bu önerileri okuyunca, neden bu durumları yaşadığımızın cevapları kendiliğinden gelmektedir. Peki, bunlar bilinmesine rağmen neden tepki verilmiyor? Bunun cevabını ise, bundan 900 yıl önce yaşamış olan Ömer Hayyam, şu dizeleriyle vermiş: “Cellâdına âşık olmuşsa bir millet/ İster ezan, ister çan dinlet/ İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet/ Müstahaktır ona her türlü zillet./ Dünya üç beş bilgisizin elinde/ Sanırlar ki, tüm ilim kendilerinde/ Üzülme, eşeği eşek beğenir/ Bir hayır var sana bana ‘kötü’ demelerinde…”

Sömürülen dünya ve özellikle de Müslümanların, bilginin ve bilgi kontrolünün silah olarak kullanıldığı algı yönetimi ile sömürülüp yok edildiği bir dönem yaşıyoruz. “Üçüncü dünya ülkeleri” olarak adlandırılan ülke halklarının ve özellikle de Müslümanların, algı yönetimi teknikleri ve manipülasyonlarla kafaları iyice karıştırıldı, karıştırılıyor da… Karışıklığın, tepkisizliğin ve her türlü köleliğin daha da artması ve sağlıklı düşünmenin önüne geçmek için, aklın önüne kafa karıştıracak sorular, kavramlar, arzular, hırslar ve küçük sorunlar yumağı konuluyor. Önce pozitif söylemler, motive edici teknikler ve telkinlerle yönlendirmeler yapılıyor ve sonra çarpıtılmış ve bilinçli olarak karmaşık hâle getirilmiş unsurlarla bilgi bombardımanına tutuluyor. Cevabı değişken ve açık uçlu sorular çoğaltılarak tüketim ve lüks çılgınlığı empoze edilerek, kafa karıştıracak, manipülasyonlar, soru ve sorunlarla, küçük bireysel hırslar, sanal dostluklar ve düşmanlıklarla sürdürülen psikolojik savaşta algı operasyonlarının yol ve yöntemleri katlanarak artıyor, değiştirilerek aktif olarak kullanılıyor.

Kendisine “gelişmiş, çağdaş, modern” diyen sömürgeci, emperyalist devletlerin söylemleri, hareket ve adımları mutlak doğru, her dediği kanun, her eylemi meşrû gibi algılanır oldu. Onlar ne yaparsa yapsın, haklı bir gerekçeleri vardır(!)…

Ezilen halkların yanındaymış gibi lânse edildiği için yeni yetişen nesiller tarafından kurtarıcı ve ulvi devletler/topluluklar olarak algılanır oldular. Ama gerçekler çok farklı! Sadece son yüzyılda dünya üzerinde yüzlerce milyon insan, akla hayâle gelmeyecek yöntemlerle katledildi. Katliamlar hâlâ devam ediyor. Her şeyin göz önünde olup bittiği bu katliamlara tepki verebiliyor muyuz? Verilen tepkiler gerçekten etkili olabiliyor mu? Sonuç, bizler için içinden çıkılması zor bir durum olarak karşımızda duruyor.

Çözüm mü? İşte burada hokus pokus, abrakadabra! Yüce Batı güçleri, algı karışıklıklarını çözecek cevaplarla (!) hazır bekliyorlar… Ama şu bir gerçek ki, algı yönetimi ve manipülasyon çalışmaları günümüzde dünyanın en gelişmiş silahı olarak kullanılsa da, hiçbir zaman mükemmel olamayacaktır. Manipülasyonlara ve algı yönetimlerine karşı koyarak etkilerini yok edecek en büyük güç ve silah, yine insan beynidir. Öncelikle kişiliğimizin, duygularımızın, isteklerimizin ve ihtiyaçlarımızın farkında olmamız, kendimizi tanımamız, manipülasyondan korunmamızın ilk adımı budur.

İnsan okudukça, yenilendikçe, doldukça ve donandıkça, kendi muhasebesini, murakabesini yaptıkça, düşündükçe, ürettikçe, aklettikçe, tefekkür ettikçe farkındalık kazanacak, fıtratı gereği doğru olana doğru yol alacak ve insanî olan hayatı yaşayacaktır. Böyle bir kişiye manipülasyon yöntemleri etki etmez kolay kolay. Kendimizi, algı ve karar verme özelliklerimizi ne kadar iyi tanırsak, hayatımızdaki olumsuz yönlendirmelere karşı daha güçlü direnç gösterebilir, manipülasyonlara karşı savunma sistemimizi güçlendirebiliriz.

Farkındalık kazanmış kişilerin ve kitlelerin, algı yönetimi, beyin yıkama, manipülasyon ve benzeri yönetme ve yönlendirmelere karşı verecekleri tepki, tavır ve de davranışları, daha bilinçli ve güçlü olacaktır.