Aldım, verdim, ben seni yendim

Bir taraftan Fransa’nın bu çığlığı, Batı’nın kuracağı takımın şimdiden dağılmış bir takım olacağını gösteriyor. Zira Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarındaki ortaklığın öküzü çoktan ölmüş. Ve Batı, kendisine Doğu’dan takım arkadaşları arar olmuş. Fakat Doğu’nun bir Asya birlikteliğine doğru yürüdüğünü, dünyanın da bu birliğe ihtiyaç duyduğunu görüyoruz. Soruna karşı önleyici soru ise şu: Doğu’da Türkiye’nin vermediği ayakkabıyı verecek biri var mı?

ÇOCUKKEN en az iki takıma ayrılır, karşılıklı bir oyuna tutuşurduk. Takımların belirlenmesi için iki lider çıkar, karşılıklı birer ayak adımı atarak birbirine yaklaşırdı. Kimin ayağı diğerinin üzerine gelirse, takımına ilk ismi o seçerdi. Tabiî seçilen ilk isim, iki takımın da kendisinde bulunmasını istediği en özel kişi olurdu.

Dünya, girdiği son dönemeçte viraj almaya çalışan takımlarla dolu. Bu viraj yüzünden şarampole yuvarlanacak olma riski bütün takımlarda endişeye sebep olmuş durumda. Bu endişeyi gidermenin yolu, takımda bulunanların üstlendikleri rolleri en iyi şekilde gerçekleştirmelerinden geçiyor.

Bu anlamda Doğu takımı özel bir özen gösteriyor. Batı takımındaysa şarampole yuvarlanmak adeta muhakkak kader olarak görünüyor. Sistemli şekilde dünyanın her alanında bir savaş çıkarma çabası bundan olsa gerek. Rusya ile Ukrayna arasında elde ettiğini Çin ile Tayvan arasında da elde etmeyi arzularken, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerginliği yeni bir fırsata dönüştürmek için zemin oluşturma çabalarına da şahidiz. Bunun yanında Libya, Suriye ve Irak’taki iç savaşlar hâlihazırda sürüyorken, Afrika kıtasının ortası ile Avrupa kıtasının ortasını yeni bir karmaşaya düşürme gayretleri de zirve yapmış durumda Batı açısından. Orta ve Lâtin Amerika da her gün kısık ateşte tutuluyor.

Bu çerçeveye bir de şu taraftan bakalım: Takımlar oluşturulurken bir tekerleme söylenir ve aslında önemli olan, ayakkabınızın büyüklüğüdür. “Aldım, verdim,/ Ben seni yendim/ Kaçtın, sattın,/ Beş paraya sattın…”

Yani tekerlemenin hece sayısı iki kişi tarafından söylendiğinde de aynıdır ama kimin ayakkabısı büyükse, o, karşılıklı yürünen yolu daha önce tamamlar ve diğerinin ayağının üzerine ayağını koyar. Detayda “Kimin ayağı büyükse” demedik dikkat ettiyseniz. Zira bu takım oluşturma kapışması öyle önemlidir ki daha sonraki karşılaşmayı idare edecek kişiler bu ilk müsabakada seçildikleri için kimse yanlış isimlerden bir takım kurmak istemez. Ve bu yüzden takımları oluşturacak liderlerin bazen çocuklar arasından en büyük ayakkabıyı ödünç alıp “Aldım verdim” kapışmasına girdikleri görülür. İşte ayakkabı bu kadar önemlidir!

Ayakkabı… Dünya literatürü bu ifadeyi “konjonktürel güç” olarak tanımlıyor. Ve Doğu, konjonktürel güç bakımından devrin en büyük ayakkabısına sahip. Peki, bu durumu kontrol etmek bakımından Doğu ne yapıyor?

Evvelâ Batı da, Doğu da “Aldım verdim” kapışmasında ilk tercih olarak Türkiye’yi yanında görmeyi istiyor. Bu, Türkiye’nin dünden bugüne geldiği mesafeyi anlatması bakımından çok önemli. Yalnız bir detay daha var: Her iki taraf da adımlamaya Türkiye’nin ayakkabısı ile girmek istiyor. Türkiye ise ecdattan kalma bir işaret verme eşiğinde: “Sizin pabucunuz dama!”

Afyon Savaşlarından Hindistan’ın işgaline değin Batı, hiç bu kadar Doğu karşısında zorlanmamıştı. Hatta üzerinde taşıdığı kibir, içinde bulunduğu buhrandan da yine o dönemlerden kurtulduğu gibi bugün de çıkacağını düşündürüyor. Fakat Türkiye, enteresan bir iz bırakıyor. Bunu Afrika’da açık açık gösteriyor. Ve sanırım bunu Fransa, gençliğine yenik düşerek gerçekleri dillendiren ve gelecek mağlûbiyeti uzaktan belgeleyen Macron ile her şeyiyle hissettiğini haykırıyor: “Türkiye, Rusya ve Çin’de, aktivizm, neo-kolonyal ve emperyalist ajandaları olan ve el altında Fransa düşmanlığı yapan ağlar var. Tek bir düşman var, Fransa. Bunda hepsi birleşiyor.”

Bir taraftan Fransa’nın bu çığlığı, Batı’nın kuracağı takımın şimdiden dağılmış bir takım olacağını gösteriyor. Zira Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarındaki ortaklığın öküzü çoktan ölmüş. Ve Batı, kendisine Doğu’dan takım arkadaşları arar olmuş. Fakat Doğu’nun bir Asya birlikteliğine doğru yürüdüğünü, dünyanın da bu birliğe ihtiyaç duyduğunu görüyoruz. Soruna karşı önleyici soru ise şu: Doğu’da Türkiye’nin vermediği ayakkabıyı verecek biri var mı?

Haber Ajanda, 191’inci sayısıyla arz olunur. Güzel okumalar…