
TARİHİN gördüğü en büyük kahramanlık destanlarından biri olan ve Türk Ordusunun 26 Ağustos’ta başlayıp 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlandırdığı Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın 26 Ağustos 1071’de başlayan Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusunu bozguna uğratarak Anadolu kapılarını biz Türklere açtığı zaferleri barındıran Ağustos ayını geride bıraktık.
26 Ağustos tarihini önemli kılan başka bir şey daha vardı ve özenle seçilmişti: İyi Parti lideri Meral Akşener’in Afyonkarahisar’da yapacağı konuşma…
Kamuoyu, Akşener’in yapacağı açıklamalara kilitlenmişti. Başta ittifak konusu olmak üzere, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “komşuluk” teklifine vereceği refleks ilk sırayı almıştı. Beklenen açıklamalardan yoksun konuşmayı canlı takip eden basın mensupları Akşener’i dinledikçe ekranda soğumuş ve birçoğu “Dağ fare bile doğurmadı” çıkışını yapmıştı.
Akşener’in son birkaç aydır oldukça heyecanlı, ateşli, sert, hatta öfkeli konuşmalara imza attığını biliyoruz. Afyonkarahisar Kocatepe Zafer Alanı’ndaki konuşması da bunlardan biriydi. “Yerel seçimlerde ittifak yok! Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu bizim kadar cesur olamadı” dedi Akşener.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yenme şansları varken ateşten gömleği giyme cesareti gösteremediklerini, kaybedenlere zaman tanıdıklarını, ancak iyi niyetlerinin suiistimâle dönüştüğünü dile getiren Akşener, yerel seçimlerde ittifak yapmayacaklarını açıkladığı konuşmasında, “Bizler kadar fedakâr, cesur ve yürekli olamadılar” diyerek korkaklıkla eleştirdiği İmamoğlu ve Yavaş’ı. Ancak onların yaptığının bir benzerini kendisinin de yaptığını hatırlatmak isteriz. Nasıl mı? Cumhurbaşkanlığına aday olmayarak… Sistemde yeri olmayan “Başbakanlık” koltuğuna talip olarak… Daha doğrusu, geri durarak…
Komşuluk ve seçimlere ayrı girme çağrıları
Erdoğan’a, Bahçeli’ye ve Kılıçdaroğlu’na “Her birimiz ayrı ayrı girelim” çağrısında bulunan ve herhangi bir ilde, herhangi bir ilçede hiçbir partiyle yan yana gelmeyeceklerini ifade eden Akşener’in, “İstanbul kaybedilirse fatura İyi Parti’ye çıkar mı?” sorusuna da “Çıksın kardeşim!” diyerek rest çektiğini yine bu konuşması sırasında öğrenmiş olduk.
Akşener’in seçimlere ayrı girme çağrısı ile ilgili, “Bizim nazarımızda ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Elinden tutan, önünden geçen yoktur” açıklamasında bulunan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin önceki gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yerel yönetimlere dönük iş birliği modeli üzerinde bir araya geldiklerini tahmin ediyoruz.
“Rotamız net, pusulamız millet”
Meral Akşener’in, “Artık herkes kendi gücünü görmeli” diyerek ittifakları içermeyen yeni bir modeli önermesi kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı.
“Ben diyenlerle uğraştık” cümlesi ile Kılıçdaroğlu’na yüklenen Akşener’in, “Türkiye’nin her şehri Suriyeliler, Afganlarla doldu. Sığınmacı sorunu millî güvenlik siyasetinin birinci maddesidir. Türk milletinin millî kültürünün tahribini yapan millî bekâ sorunudur. IŞİD ve PKK sığınmacılarla tehdit ediyor” paragrafıyla da seçmene “Biz HDP (PKK) ile bağımızı kestik” mesajını verdiğini söyleyebiliriz.
Akşener’in konuşmasının satır aralarını irdeleyen Tv100 yazarı Kübra Par, İyi Parti’nin rotasının değiştiğini, Akşener’in 21 kez “Allah”, 51 kez “Türk”, 13 kez de “Atatürk” dediğini, konuşmasını Erdoğan gibi dualarla kapattığını, bunun da milliyetçi, Türkçü, Atatürkçü, muhafazakâr ve bağımsız bir İyi Parti anlamına geldiğini tespit etmiş. Bu da bizi teyit eder mahiyeyette.
Eski ortaklarına ve rakiplerine yönelik yeni bir yol haritası öneren Akşener’in asıl hedefinin Cumhur İttifakı olduğu ve sözünün tutulmadığı için öfkeli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Gelelim Akşener’in rotasındaki bu anî değişikliğe…
Bu konuşmadan kısa bir süre önce basına bazı haberler düştü.
Bu haberlerin ilki, Akşener’in, geçen yıl Aralık ayında Ankara’da silahlı saldırı sonucu öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Doç. Dr. Sinan Ateş’in öğretmen eşi Ayşe Ateş’in yeni yasama döneminde Meclis’te İyi Parti grup danışmanı olarak görevlendirilmesi sırasında çıkan pürüzü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak gidermesi.
İkincisi, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında, 2016 yılında “FETÖ üyeliği” iddiasıyla başlatılan soruşturmada savcılığın yedi yıl sonra takipsizlik kararı vermesi.
Üçüncüsü de, YSK üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyâsî yasak kararının istinaf sürecine bakacak olan Bölge Adliye Mahkemesi heyetinin değiştirilmesi. (Bu habere yönelik Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Bölge Adliye Mahkemesi 24’üncü Ceza Dairesi Başkanının kendi isteği ile görev yerinin değiştirildiğini açıkladı ama bu üç başlıktaki haberlerin zamanlama açısından Akşener’in ittifak dengelerini değiştiren İstanbul ve Ankara adayları ile ilgili çıkışa imza atması oldukça ilginç.)
Seçimlere 7 ay var. Ankara’da Yavaş, İstanbul’da da İmamoğlu’nun CHP’den aday gösterilmesi durumunda İyi Parti’nin destek verip vermeyeceği net olmasa da pazarlığa açık bir konu. Rota değişikliğinin bu tevafuklarla ilintisi var mı, yok mu, bunu zaman ve yerel seçim sonuçları gösterecektir.