“Aksa Tufanı”

Allah’ın izni ve keremiyle bu zulümlerin sonunda İsrail bir daha var olamayacak şekilde ortadan kalkacağı gibi, insanlığın sonunu getirmeye çalışan küreselciler de yer altına yaptıkları sığınaklarına, Firavun ve askerlerinin Kızıldeniz’e doğru binekleri ile son sürat koştukları gibi dolacak ve Allah-u âlem, orada topyekûn Firavun ve askerleri gibi boğulacaklar.

7 Ekim 2023 tarihinde, Filistinli direniş örgütü Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları, abluka altındaki Gazze Şeridi’nden İsrail’e yönelik “Aksa Tufanı” isimli kapsamlı bir operasyon başlattıklarını açıkladı.

Son iki gündür ajansları, sosyal medyayı, gazeteleri ve ulaşabildiğim tüm haber kaynaklarını tarıyorum. Aklına, zekâsına, tarih şuuruna ve isabetli yorumlarına güvendiğim insanların haber, yazı ve yorumlarını okumaya, dinlemeye ve izlemeye çalışıyorum.

11 Eylül 2001’deki İkiz Kule saldırılarından bir kaç gün (ya da birkaç ay gibi) sonra ortalığı (ve gözlerimizi) yoğun bir sis perdesi kaplamış gibi görünüyor.

Servis edilen videolar, görüntüler ve resimler El-Kaide’nin ilk çıktığı zamanki ortam ve havaya çok benziyor.

Sakin bir kafayla akan bu gündemi koltuğumda, arkama yaslanarak, tekrar tekrar gözden geçiriyorum. Hiçbir şey yerli yerine oturmuyor.

“Neden şimdi, niçin kışa girerken? Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değiyor mu?” soruları peş peşe.

Hamas lideri Heniye ve ekibinin yaptığı şükür secdesi, bir taş attığında değil, bir işi kesin olarak başardığında yapılır diye biliyordum ben. Daha işin başında bu görüntü neden servis edilir? Türkiye neden uzun süredir Hamas’a mesafeli duruyor, destek vermiyor ve sadece “Filistin dâvâsı” demeyi tercih ediyor sizce?

Filistin dâvâsını, Filistin halkını ve Mescid-i Aksâ’yı olabildiğince ve sürekli bir şekilde aklımda ve yüreğimde taşımaya çalışıyorum.

Filistinli, Gazzeli, saf, temiz ve samimî insanların yürekten verdikleri mücadeleyi destekliyor ve bir kenara koyuyorum.

O coğrafyada yapılan hareketlerin plânları yüzyıllardır yürütüldüğünü bilmesem, ben de inanın çok heyecanlanacak ve sevineceğim. Ancak nedense bir türlü sevinemedim.

Sanki bir şeyler tersten gidiyor. Bir şeyler ters ve zamansız. Birilerinin lehine ve birilerinin aleyhine olacak şekilde garip bir zamanlama ile başladı her şey.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, konjonktür ve ortamı çok iyi kullanarak ve çok güzel bir zamanlamayla, çok başarılı bir operasyon başlatmak için Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın ağzından bir deklarasyon yayınlamıştı:

“Terör saldırısına cevabımız net olacak”, “Özellikle Irak ve Suriye’de PKK/YPG’ye ait bütün altyapı, üstyapı tesisleri, enerji tesisleri bundan sonra güvenlik güçlerimizin, silahlı kuvvetlerimizin, istihbarat unsurlarımızın topyekûn meşru hedefidir. Üçüncü tarafların PKK/YPG’li tesislerden ve şahıslardan uzak durmasını tavsiye ediyorum.”

Bu ilânla harekâtımız başlamıştı. Ve devam eden birkaç saatin sonrasında gelen Millî Savunma Bakanlığı açıklaması da şöyle olmuştu:

“PKK/YPG ve diğer terörist unsurları etkisiz hâle getirerek Suriye’nin kuzeyinden halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğimizi sağlamak maksadıyla; Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda, Suriye'nin kuzeyindeki terörist hedeflerine 8 Ekim 2023 saat 22:00’da hava harekâtları icra edilmiş, icra edilen hava harekâtlarıyla Bölücü Terör Örgütü (BTÖ) tarafından kullanılan petrol tesisi ile içerisinde sorumlu düzeyde teröristlerin de bulunduğu değerlendirilen sözde karargâh, barınaklardan oluşan 6 hedef imha edilmiştir.”

Türkiye’nin bu bölgeye yönelik askerî harekât başlatıp çok başarılı ve çok haklı bir şekilde devam ettirdiği, hatta bir SİHA’mızın ABD komutasındaki Koalisyon güçleri tarafından düşürüldüğü ve böylece haklılığımızın daha da şiddetlenip perçinlendiği bir sırada, alanda ciddî bir hâkimiyet kurmak üzereyken, birdenbire, 7 Ekim 2023 günü “Aksa Tufanı” adlı operasyonla karşılaştık.

Türkiye bu süreçte başlatıp şiddetlendirdiği harekâtlarını aynı şiddetle sürdürebilecek mi? Sürdürse de sesini bu sis bulutu içinde nasıl duyuracak ve bu harekâtı bundan sonra nasıl yürütecek?

Lübnan’da İran destekli Hizbullah da bu saldırıya katıldı. Biliyorsunuz, Lübnan’ın Beyrut Limanı’nda, 2020 yılında meydana gelen ve 200’den fazla kişinin ölümüne yol açan büyük patlama sonrası günümüze kadar istikrarsız ve sıkıntılı bir süreç yaşanıyor. Lübnan bu olaydan sonra belini bugüne kadar doğrultamadı.

Beyrut Limanı’nda 4 Ağustos 2020 günü patlayıcı maddelerin bulunduğu depoda önce yangın çıkmış, ardından tüm kenti sarsan çok güçlü bir patlama meydana gelmişti. Bu patlama sonucu Lübnan’ın dünya ile olan ticareti büyük bir zarar görmüştü. Ki patlamaya sebep olan malzemeler, oraya uzun yıllar önce, belli ki bir plân dâhilinde depolanmış ve patlamaya kadar bir türlü oradan kaldırılamamıştı.  

“Aksa Tufanı” denen şey ne ise, zorda olan İsrail’i ve Bünyamin Netenyahu’yu kurtarıyor. Suriye’de zora düşen ABD’yi kurtarıyor. Suriye’de ve Irak’ta Türkiye’nin üstünlük sağlamasını kesinlikle istemeyen İran’ı kurtarıyor. Ve ne yazık ki, Gazze’de yaşayan halkı perişan ediyor. Daha ne kadar perişan edecek, bilmiyoruz.

Herkesin malûmu olduğu üzere, İran, İsrail ve Amerika sürekli birlikte ve koordineli hareket eder, sonucunda ise hep Müslümanlar zarar görür.

Ortaya saçılan görüntülerin ne kadarının gerçek, ne kadarının kurgu olduğunu bilme şansımız yok. Yoksa Ortadoğu’da çevrilmeye çalışılan milyar dolarlık senaryolardan biriyle daha mı karşı karşıyayız, anlayacağız.

Ne hikmetse bütün bu olanlar Yahudilere göre Arz-ı Mevud olan topraklarda cereyan ediyor.

Yayınlara bakılırsa, İsrail’den Antalya ve İstanbul’a doğru yoğun bir insan trafiği var. Bu gelenler sözüm ona bölgede mağdur halk. Yoksa önceden plânlanıp gönderilen İsrailliler mi? Bunu bilme ihtimâlimiz ne yazık ki yok.

Etrafımızdaki her olaydan sonra bize doğru farklı bir göç dalgası oluşuyor. Acaba İsrail’den Türkiye’ye yaşanan akın sonucu Antalya ve İstanbul’da gayrimenkul fiyatları ve kiralarda ne kadar değişiklik olacak? Ülke ekonomisini ne kadar olumsuz etkileyecek bu?

İlk saatlerden itibaren petrol ve altında yukarı doğru fiyat artışları yaşanmaya başladı; bu durum bizi ne kadar etkileyecek?

Milliyetçi olduğunu iddia eden Sayın Ümit Özdağ’dan İsrailli göçü ile ilgili acil bir açıklama bekliyoruz. Görmezden gelip kulağı üzerine uykuya yatmazsa tabiî…

Batılı güçler ve İsrail, 11 Eylül sonrası İslâm coğrafyasını allak bullak etmiş, dönemi ABD Başkanı “Haçlı seferi başladı” demişti. Bu olay sonrası acaba ikinci bir Haçlı seferi mi başlatacaklarını yaşayacak ve göreceğiz.

Bizde ne hikmetse bu ve benzeri her İsrail zulmü sonucu İsrail büyükelçilikleri önüne koşarız. Da… İsrail Devleti’ni İslâm âleminin bağrına bir hançer gibi saplayan İngiltere konsolosluklarının önüne neden gitmeyiz, bilemem.

Şu bir gerçek ki, İsrail yıllardır sürdürdüğü bu zulmüyle mukadder olan sonuna doğru koşar adım gidiyor. Küreselcilerin kendi Kızıldeniz’lerine son sürat koştukları gibi…

Allah’ın izni ve keremiyle bu zulümlerin sonunda İsrail bir daha var olamayacak şekilde ortadan kalkacağı gibi, insanlığın sonunu getirmeye çalışan küreselciler de yer altına yaptıkları sığınaklarına, Firavun ve askerlerinin Kızıldeniz’e doğru binekleri ile son sürat koştukları gibi dolacak ve Allah-u âlem, orada topyekûn (Allah’ın hesabı sonucu) Firavun ve askerleri gibi boğulacaklar. Dünya böylece rahata erecek inşa-Allah.

Allah’a emanet olun…