Aklî muhakemede teşhis koymak

Bilim yapmada bir olmazsa olmaz olan eleştirel bakış, yeniden rayına oturtulmalıdır. Bu minvalde ne derece yol alınacağını bilemiyorum. Eleştirel bakışın ne derece önemli olduğunu anlamaktan ziyade, eleştiriye olan ihtiyaç bile anlaşılmış düzeyde değildir.

BİLİM; akıl, hilm ve eleştirel bakışla yapılır. Hilm, beşerî münasebetlerde hoşgörülü, bağışlayıcı ve medenî davranışlar sergilemeyi sağlayan ahlâkî bir erdem olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifadeye göre ise yumuşak huyluluk, sabır göstermek, tahammül etmek, öfkelenmemek ve vakur olmak, gücü yettiği hâlde intikam almamak gibi anlamlara gelir.

Günümüz dünyasında hilm, artık masa başında dirsek çürütmeye kadar inerek anlam kayması yaşamıştır. Bu olmadan bilimin hedefine doğru ilerlemesi zor görünüyor. Geçici bir bahar gibi, hakikatten uzak bir veri toplama derekesine iniyor durum.

Eleştirel bakışa müptelâ olduğumuz pek söylenemez. Eleştiri yapacakların da ne derece işinin ehli oldukları tartışılır hâle gelmiştir. Oysa bilim yapmada bir olmazsa olmaz olan eleştirel bakış, yeniden rayına oturtulmalıdır. Bu minvalde ne derece yol alınacağını bilemiyorum. Eleştirel bakışın ne derece önemli olduğunu anlamaktan ziyade, eleştiriye olan ihtiyaç bile anlaşılmış düzeyde değildir.

Bilim yaparken maddesel fiilî eylemler birer sonuçtur. Aslolansa aklın kullanılmasıdır. Akıl kullanılırken yapılacak en önemli eylem, aklın düşünme eyleminden türemiş özgür bir oluşum olmasıdır.

Özgür akıl, ahlâk eksenli hareket eder. Ahlâkın olmadığı yerde istenen bilim olmaz. Bilimsel çalışmalar teknoloji ve sanayiye yön verirken, ahlâk olmadan bakmakta noksan kalmanın yanında “insan olmada” da ahlâksız özgürlük, doğru bir bilimsel veriyi en azından toplum için sunamaz.

Bu eksende hareket ederken ahlâklı bir aklın kullanımı esas olmalıdır. Bunun olmazsa olmazı ise aklî muhakemede ölçüyü doğru tutturmaktır. Aklî muhakemede ölçü, madde ve mânâ nispetinde olmalıdır. Madde ölçeğinde en küçük madde, canlı ölçeğinde ise en küçük canlı değer olarak alınarak veri toplanabilir.

Mânâ ölçeğinde ise en küçük kıyaslayıcı, ölçü olarak alınmalıdır. Bunları ele almadan insanlık yararına bilim yapmanın mümkün olmayacağını fark etmek gerekir.

Madde ölçeğinde en küçük ölçek, atom/zerre ve gezdiği yerlerdir. Canlı ölçeğinde ise en küçük hayat merkezi hücredir. Atom ve hücreyi bilmeden maddî bilginin efendisi olmak mümkün değildir.

Mânâ ölçeğinde ise en küçük ölçü “ego/ene”dir. Ene, nefsin bir kısmıdır. Nefis ise ölçü olarak alınamaz.

Bu nedenle aklî muhakemede teşhis koymak, madde ve mânâ ölçeğindeki kıyaslayıcıları akıl ile kullanmak gerekir. Bunun yolu mantık, fen ve insan bilimlerinin bağlarını aynı düzlemde birleştirmektir.

Bu birleştirme işlemi yapılmadan esasa inmek mümkün değildir. Çünkü biri iç, biri dış âlemin kılavuzu hükmünde olan madde ve mânâ ölçeği, insan olmanın bütününü sunar. Bunlardan biri noksan olduğunda insan olmak güçleşir. Bu nedenle aklî muhakeme ile teşhis koymak, insan yetiştirmede ve medeniyet inşâ etmede yapılması gereken ilk işlerden sadece biridir.