Akıncı Z kuşağının neyi olur?

Türkiye’nin Z kuşağı, terlemeden zengin olup sonrasında hatırlanmayarak toprağa karışmak ile çalışıp üreterek gönüllerde ve zihinlerde ölümsüzlüğe erişmenin iki net örneğini her gün gözleriyle görmekte, kulaklarıyla duymakta, ellerindeki ürünlerle takip etmektedir. Ve tercih de, karar da onundur.

TÜRKİYE’nin medâr-ı iftiharı olan ürünlerinden Bayraktar İnsansız Hava Araçlarının Türk Savunma Sanayii envanterine kaydedilen son modeli de Akıncı Taarruzî İnsansız Hava Aracı oldu.

Akıncı TİHA, sahip olduğu özellikleriyle Dünya çapında bir “lider teknoloji ürünü” olarak birçok öncü ülkenin teknoloji takibi listesinde yerini almış durumda.

Akıncı TİHA’yı ülkemize kazandıran Bayraktar AŞ’nin hizmetlerini tebrik etmenin yanında, ilk maket uçağından insansız savaş jeti projesine dek bütün tasarımların altına imza atan Haluk ve Selçuk Bayraktar kardeşlerin yıllardır zihinleri ve gönülleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hizmet etmek için gece gündüz çalıştıklarını ve ancak bu tutkuya katlanabilen cengâver ruhlu mühendis, tekniker ve teknisyenlerle yol aldıklarını ifâde etmemiz lâzım.

Akıncı TİHA’nın envanter teslim töreninde yaptığı konuşmada, 2004 yılında bir bürokratın “Siz bizim tercümanlığımızı yapın, yeter” şeklindeki sözünü hatırlatarak bu ülkeye “çalışarak” kazandırmanın önünü tıkamaya çalışan zihniyetin fotoğrafını ortaya koyan Selçuk Bayraktar’ı dinlerken, daha önce Z kuşağı konulu bir dizi ele alan bu fakirin düşünceleri daha da netleşti.

Evet, birileri gençlerin sadece kendileri gibi düşündüklerini imaj plânında halka gösteriyor ve bu nedenle halkta, gençlerin sadece çalışmadan zengin olmanın derdiyle yaşadıkları inancı yerleşiyor.

Ancak Selçuk Bayraktar ve onun tutkusuyla yaşayarak Akıncı TİHA’nın teslim töreninde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı lider kabul ederek fotoğraf veren “gençler”, bu ülke için çalışmanın şeref ve onurunu yansıtarak Z kuşağı tartışmalarına bir cevap veriyorlar.

Evet, Z kuşağında bulunan gençler bir tercih yapmalılar; çalışmadan zengin olmanın hayâlini kurarken bütün faturayı devlet yönetimine kesmek mi hak olan, yoksa çalışıp üreterek devlete yön vermek mi?

Ben bunu şuna benzetiyorum: Hani kimileri vardır da, “Ben de küçükken camiye giderdim, bir gün adamın biri beni kovunca bütün dine küstüm” deyince kimse “Senin derdin din değil, bir şeylere küsmekmiş” demez ya, devletine ve milletine küsmek için yer arayan kimseleri, bahaneleri hazır hâlde dolaşan serkeşler de böyle...

Bugünlerde sosyal medyada, “Türkiye bir doktor, bir de mühendis kaybetti” yazılı paylaşımlar çok tepki alıyor. Destekleyeni de çok, karşıt olanı da…

Bense bunları şöyle değerlendiriyorum: O doktor ile mühendis, belli ki yurtdışında çalışmayı kafasına koymuş. Türkiye dünyanın en ileri ülkesi olsa da bunu yapacak. Çünkü kimi var, hayatta cehennemi yaşasa da imtihanını memleketinde vermeye yeminlidir. Bu bir tercih meselesidir. “Kaybetti” diye ülkesine veryansın etmek, sadece mücadeleden kaçmaktır. Ve Recep Tayyip Erdoğan ile Selçuk Bayraktar, mücadele verip zafere ulaşmanın Türkiye’deki en bâriz örneğidir.

Türkiye’nin Z kuşağı, terlemeden zengin olup sonrasında hatırlanmayarak toprağa karışmak ile çalışıp üreterek gönüllerde ve zihinlerde ölümsüzlüğe erişmenin iki net örneğini her gün gözleriyle görmekte, kulaklarıyla duymakta, ellerindeki ürünlerle takip etmektedir. Ve tercih de, karar da onundur.

Bu tercihi yapmak ve kararını suhuletle vermek için kendi kendisine şu soruyu sorabilir: “Akıncı benim neyim olur?”