
HER kim bu satırları okuyorsa, bilinir ki, öğrenme yetisinin sevk ettiği okuma becerisine sahiptir ve bilgi alma hakkını özgür iradesi ile harekete geçirmiştir. Kutluyorum...
Çünkü doğal bir süreç gibi görünen tercih etme, yer, yön, kaynak belirleme inisiyatifi, aslında sıradan olmayan bir gayretin netîcesidir. Çünkü insan, kendinde var olan anlama çabası, bilme isteği, meraklanma, fikir alma, fikir verme, hayret etme, sorgulama, hedef belirleme gibi dinamiklerini harekete geçirdiği ölçüde insandır ve o oranda akıllıdır.
Öyleyse insanın fıtraten akıllı olması yeterli olmayıp yaşadığı ortam ve bulunduğu konum çerçevesinde “gerçek olana” erişme gâyesi ve göstereceği gayret nispetince akildir!
Bir diğer önemli husus şudur ki, insan, aklını hangi oranda harekete geçirir yahut stabil tutarsa tutsun, hayata uyum sağlama zorunluluğuyla yaşadığı dünyanın bilgi ile her gün yeniden şekillenmesinden, değişip dönüşmesinden etkilenecek ve mutlak biçimde gayretli yahut gayretsiz tercihini belirleme ile yüzleşmesi gerekecektir. Bu durumda ya kendi akletmelidir yahut akledilmiş olana talip olarak sürüklenecektir.
Eğer kişinin gerçeği öğrenme ve hakikate erişme kaygısı, sancısı, sorusu ve gayreti yoksa ve kendinden başkalarının servis ettiği üzerinden tercihlerini, fikrini, tepkisini ve fiillerini gerçekleştiriyorsa, vasfen insan, makul olarak akıllı, ancak aslen kukladır!
Bir menfaate binaen satın alınabilendir!
Kendi öz kimliğinin hiçliğini bir bedel ile değiş tokuş ederek var etme sapmasındadır!
İnsanca var olamayınca, insanlıktan çıkma pahasına öz değerlerini terk ediştedir!
Evvelâ kendine, sonra yaşadığı coğrafyaya, yakınlarına, milletine bayrağına ve hürriyetine haindir!
Öyleyse gerçeğe erişme çabası, insanın öncelikle kendi doğrularını belirlemede, sonra temas ettiği kimselere tesir etmede, insanı insan yapan değerlerin korunması esas alınarak yaşamakta etkili bir varoluş yolculuğudur.
Peki, gerçek nedir? Herhangi bir kanaldan bize ulaşan her bilgi gerçek midir?
Gerçek, isim hâliyle “doğru
olan, yalan olmayan” anlamlarını taşır. Sıfat olarak ise “bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr
edilemeyen, olgu durumunda olan, özbeöz, hakîki, aslına
uygun nitelikler taşıyan, sahici, temel, başlıca, asıl, doğadaki gibi olan,
doğayı olduğu gibi yansıtan, hâsılı yapay olmayan” anlamalarına gelmektedir.
Felsefî olarak ise
gerçek kavramı, “genel anlamda, düşüncede
var olan ya da düşülmüş şeylere karşıt anlamda var olan, düşünülmüş olanın
dışında mevcut olan” anlamındadır.
Bu tanımlarla birlikte, gördüğümüz ve duyduğumuz her gerçek, insanın algılarına maruz kalan bir gizeme de haizdir. Gerçek, bizden bağımsız olarak var olan, her şeyi kapsadığı hâlde bizim algılarımıza bağlı olarak değişkenlik gösterebilme yanılgısını da barındırandır.
Algı mı dedim? Ah, evet! Algı…
Gerçeklik kişinin aldığı kaynak, yorumladığı bilgi birikimi, geliştirdiği duyu organları nispetince hakikate erişme yahut deforme etme imkânını insanoğluna sunuyor. Tıpkı son dönemlerde sıkça terennüm ettiğimiz “algı operasyonları”nın meydan bulması gibi… Öyleyse algılayanın algı potansiyeli gerçekliğin ne olduğunu, niteliğini ve niceliğini değiştirme kabiliyeti ile gerçeklikten çıkma ve/veya gerçeğe erişme alternatiflerini beraberinde getiriyor.
İşte bir örnek: 2018 yılının ilk yarısında, Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü “Dijital Haberler Raporu”nu Londra’da düzenlenen bir panelle kamuoyuna duyurmuştu. Bu rapor, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 37 ülkeden 74 bin haber tüketicisi ile yapılan online ankete dayanıyordu. Ve yüzde 49’luk oranla en çok sahte haberle, bir diğer deyişle en çok “uydurma” haber ile karşılaşan ülke ise “Türkiye” olarak belirtilmişti.
Bu rapor, bir ölçü olmamakla birlikte, Türkiye’nin siyâsî gündemine baktığımız zaman gördüğümüz manzarada pek farklı görünmüyor. Neden? Çünkü gerçekle bağı koparılmış, “troll çiftlikleri”nde üretilen haberlerle beslenen bir toplum hâline geldiğimiz aşikâr!
Aslî kaynaklarından uzaklaşmanın, öz değerlerinden kopmanın, söyleneni değerlendirecek süzgeç, çıta ve kriter yitimine uğramanın bedeli, “gerçek”ten uzağa düşmektir. Fikretmek değil, fikredilmiş ile yönlendirilmektir.
İşte HaberAjandaNET, yönlendirilen değil yönelen, emredilen değil isteyen, tercih eden, yönetilen değil yönetime katma değer ekleyecek fikirler üreten, soran, sorgulayan, doğrunun izini süren akil insanların adresi olacaktır.
Bu adreste yayımlanan her makalenin, her dosyanın, her söyleşinin, her haberin kaynağı, siz kıymetli hakikat yolcularına sunulacak, sorularınıza ve yorumlarınıza sayfalarımız açık olacaktır. Okuyucularımız fikirlerini belirtmekte özgür, yapıcı eleştirileriyle bizlere yol kat ettirmekte mâhir olma hakkına haizdir.
HaberAjandaNET, 1 Aralık 2019 tarihi itibariyle gerçek haberin, hakîki bilginin kaynağı olmak için, “troll operatörleri”ne, nifak mimarlarına meydan okumak üzere hayata geçtiğinde, inanıyoruz ki ziyaretçilerimiz, köleler değil efendiler, kuklalar değil akil insanlar olacaklardır!
Bu yüzden gerçeğin yüzüne gerilen peçeleri kaldırmakta, hakikatin önüne yığılan barikatları aşmakta kararlı ve dikkatli olacağız!
Vebâlden korkarak, hakikat yolculuğunu ibadetten sayarak, “Ey Ehl-i kitap! Neden hakkı bâtıl ile karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” (Âl-i İmran, 71) sorusuna muhatap olmaktan Rabbe sığınarak “Bismillah” diyoruz!
Yorumlarınızı, sorularınızı, fikirlerinizi ve rüzgârımız olacak takdirlerinizi bekliyoruz efendim…
Hoşnut kalınız!