2015-2019
yılları arasında Yunanistan’ın Başbakanlığı görevini yürüten Aleksis Çipras
iktidara geldiğinde, Türkiye’de bazı kişiler büyük umut bağlamışlardı. Çipras’ın
kravat takmaması, halktan biri olarak yorumlanmıştı. Ama şimdi yok!
Fransa, Güney Kıbrıs’a savaş uçaklarını indirdi ve Charlie
Hebdo dergisinin ahlâksızlığına çanak tutup savunarak kışkırtıcı bir tutum
sergiledi. Birleşik Amerika, Güney Kıbrıs’a
uyguladığı silah ambargosunu kaldırdı, Yunanistan’da Türk sınırına askerî üs kurdu
ve takip/gözlem gemisini “Acil” koduyla Girit’e yerleştirdi.
Güney ve Kuzey Kıbrıs barış plânında, Türkiye tarafı “Tamam”
demesine rağmen Rum tarafı oyunu bozarak çıkan sonucu kabul etmedi ve şimdi de Meis adasına asker çıkardı. Güney
Kıbrıs, Avrupa Birliği’ne girdi. Birleşik Krallık ise Birlik’ten ayrıldı.
Birleşik Krallık şimdilerde sinsi sinsi olup biteni adım adım takip ediyor.
Akdeniz’de taraflara sesi çıkmayan Rusya’nın Kuzey Suriye ve
Kuzey Irak bölgesine yeniden yöneldiği görülüyor. Fransa’nın siyâset
sahnesinden gidici Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Lübnan’a ikinci defa geldi.
Bir de Şam seyahati var… Şam’da Beşşar Esad ile değil, Vladimir Putin ile
kucaklaşırsa şaşırmamak lâzım.
Lübnan’daki
limanı yenilemeye Çin’in önceden beri talip olduğu biliniyor. Ve Çin, ülkesinde
yaşayan Türk kökenli vatandaşlara zulme devam ediyor.
Buraya kadar
ismi geçen ülkeler; Birleşik Amerika, Birleşik Krallık, Fransa, Rusya ve Çin. Bu
ülkelerin iki ortak özelliği öne çıkıyor. Bir-leş-miş Milletler Güvenlik
Konseyi’nde, kararları veto etme hakkı bulunan ve “Dünya 5’ten büyüktür”
sözünün de muhatabı olan bu 5 daimî ülkeyi oluşturmaları ve dünyaya en çok
silah ihraç eden ilk on ülke içerisinde bulunmaları ki nitekim Fransa,
Yunanistan’a silah satmayı başardı.
Bu ülkeler
Türkiye’ye Akdeniz’de üç rol biçtiler. Birincisi; kabuğuna çekilmiş, itaat eden
ve IMF’den borç alan bir ülke… İkincisi; enerji tranferinde sadece bir köprü olarak
kalması, bunun da doğal gaz ve demir İpekyolu ile sınırlı olması… Üçüncüsü;
Doğu Akdeniz’de enerji taht kavgalarında oyundan elini çekmesi…
Çipras, 15
Temmuz’dan önce yönetime gelmişti. Türkiye’ye gelen Yunanlı turist sayısı 15
Temmuz’dan önce tavan yapmıştı. Türkiye’den kaçmak isteyen FETÖ’cüler hep
Yunanistan’ı tercih ediyor. Anlaşılan o ki, CIA, 15 Temmuz işgal girişiminin aziz
Türk milleti tarafından fiyaskoyla sonuçlandırılmasının tesirinden
kurtulamamış.
Henry Barkey, Graham Fuller, Joe Biden ve FETÖ elebaşı,
Pennsylvania’dan ilişiklerini kesemiyorlar.
Şimdilerde olanlar 15 Temmuz öncesi gibi… Suriye ve Irak’ın
kuzeyinde bir PKK/PYD görünümlü Ermeni/Yahudi devleti kurmak fikrinden
vazgeçmediler. Suriye, Irak ve Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gazları deniz
yoluyla aşırmak emelini güdüyorlar. Bu uğurda önlerine çıkan en büyük engel,
Türkiye-Libya arasındaki anlaşma ve Türkiye’nin yekpâre olarak millî
imkânlarıyla doğal gaz arayan ülkeler sınıfına çıkmasıdır.
Türkiye hatâ yapmadıkça ciddî sorunlar çıkmaz. Ancak Avrupa
ve adı geçen bu ülkeler haksız, hukuksuz ve uluslararası anlaşmaları hiçe
sayarak her yolu deneyecekler. Birleşik Amerika’daki seçimler sonucunda da tansiyonu
iyice arttıracaklar!
Ekonomileri yüzde 30’lara kadar daralan Batılı ülkeler bunun acısını
her zaman olduğu gibi Doğu ülkelerinden haksız, hukuksuz ve sömürgeci mantığı
ile çıkarmak istiyorlar. Lübnan’ı ateşe attılar, Suriye’yi ateşe attılar, Irak’ı
ateşe attılar… Şimdilerde boğazlarına düğümlenen Türkiye’yi oyun dışına itmek
istiyorlar! Bütün oyunlarını hep birlikte oynuyorlar. NATO’yu da atıl duruma
itmek için Yunanistan’ı kullanıyorlar.
15 Temmuz öncesinde olduğu gibi, şimdi de Yunanlıların Türkiye
merakı aynıyla devam ediyor. 1453 ve 1071 öncesinin özlemiyle yanıp
tutuşuyorlar. Ne yazık ki, içeriden de destek buluyorlar!
Türkiye ciddî hatâ yapmaz, yekpâre olur ve olaylar olmadan
önce çözüm üretirse ciddî bir sorun yaşanmaz. Çünkü Akdeniz’deki enerji taht
kavgasında kazanan olmak istiyorlar.
Mısır’ın seçimle başa gelen Cumhurbaşkanı Mursi iktidarda
olsaydı, Libya ile Türkiye arasında imzalanan denizcilik anlaşmasının bir benzeri
Mısır ile Türkiye arsında da imzalanırdı. Böylece hiç şüphesiz Akdeniz’de
tahtın sahibi yolunda Türkiye’nin fersah fersah öne geçeceği açıktı. Şimdi
Mursi’ye niçin darbe yapıldığı ve Türkiye’nin niçin Mısır’da darbeye karşı
çıktığı daha da anlam kazanıyor! Ayrıca Libya’da niçin darbe peşinde
olduklarına da bu pencereden bakılabilir…