CUMHURİYET’in 100’üncü yıl
kutlamalarını “Erdoğan’sız Türkiye” olarak yapmaya hazırlanan küresel güçler ve
onların desteklediği Millet İttifakı için 2021 yılı, “politik tetiğe basmak”
yılı…
AK
Parti bu tetiğin arkasındaki hedefe uygun kadrajda duruyor. AK Parti 20 yılın
sonunda, iktidar oluşun finalinde, vizyonun jübilesinde olsun isteniyor. Bir
partinin, Türkiye koşullarında ve bir sürü politik, ekonomik suikast atlatmış
bir iktidarın, 2023 yılında “ikinci atılım dönemi” gibi tarihî bir destek
alması çok zor.
Unutulmaması
gereken bir tablo daha var: 20 yıl iktidar imkânı bulan, sadece hükûmet etmek
değil, aynı zamanda bu partinin içinde aldığı görev sebebiyle 20 yıldır özel
hayatında “imkân iktidarı” içinde olan bir kuşak, bir sosyal tabaka var. Ve
halk bu imkânın artık topluma yayılan adalet ve her alanda eşitlenen bir
kalkınmaya dönüşüp dönüşmediği noktasında “kırılgan umut” psikolojisinde.
Daha
berrak ifadeyle tekrarlarsak…
Halk,
2023 yılında “Erdoğan’sız Türkiye” senaryolarından ürküyor ve başına gelecekleri
kestiremiyor; ancak bu hâliyle de bazı radikal ve sürpriz hamlelerle
umutlanmazsa eğer, 2023 yılını “AK Parti’siz Erdoğan” formülünde çözümlemeye
niyetli görülüyor. Yani yerelde ve Meclis’te AK Parti’yi iktidardan düşürebilir
fakat Başkan olarak Erdoğan ile devam kararı alabilir. Ne de olsa Başkanlık Sistemi’nde
yürütme Erdoğan’da kalacak...
24
Mart AK Parti Kongresi’ndeki değişimi ve beklenen kabîne revizyonunu Sayın Erdoğan,
“2023 Manifestosu ve Kadrosu” olarak tanımlıyor. 2023 yılını “kader yılı”
olarak tarif ediyor. Aslında “beka yılı” ve “kader seçimi”, önceki seçimlerde
de “politik motivasyon dili” olarak kullanıldı. Ancak 2023 yılı gerçekten
“beka-kader” yılı olacak.
Ancak
AK Parti’nin uzun süre iktidarda kalması sebebiyle AK Parti kadrosunda bir
“tecrübe rüyası” sendromu var. Oysa bu rüyadan dönüşü olmayacak şekilde 2023
yılında uyanacağı bir sosyoloji var karşısında. Yeni sosyolojiyi okumakta
geciken bir sürecin içinde AK Parti. Hatta uyandırmak amacıyla şu cümleyi
kurmak yerinde olacak: Muhalefetin duruşu ve dili, hep iktidarı ayakta tutan
bir enerji oldu. Fakat şimdi iktidarın duruş ve dili muhalefete enerji oluyor!
Bir
an önce “iktidarın kaçak enerjisi” durdurulmalıdır.
Bunun
içinse iki büyük hamle gerekiyor: Kongre ve kabîne eğer 2023 kadrosu olacaksa,
bu kadro “dinlendirilmiş atlar” olmamalıdır.
Çünkü
AK Parti uzun zamandır kongre-kabîne ilişkisini “Dinlendir-aktiflendir”
formülüyle yürüttü. Bu sebeple hep aynı isimlerden oluştu icra ekibi. Kabîneden
MKYK’ya alıp, dinlendirip, tekrar kabîneye alma formülü işletildi.
Bu
formül işletilirken hep iktidarda kalındığı için, formül “doğa kanunu” sanıldı...
Oysa
bu formülde ısrar etmenin 2012 yılından bu yana AK Parti’ye kaybettirdiklerinin
çetelesi doğru tutulursa eğer, iki büyük kaybın yaşandığı çok net görülecek:
Birincisi, AK Parti, içinde kırılganlaştı/bölündü. İkincisi, artık “ittifak
kurmak” dışında bir saha stratejisi bulamıyor!
Bu
süreçte AK Parti’nin elindeki tek güç, “Erdoğan” olarak kaldı. 2018 yılından bu
yana ise “Erdoğan istismarcılığı” diyebileceğimiz bir suiistimal sosyolojisi
Covid-19 gibi parti içinde yayılmaya başladı. Politik bağışıklık sistemini
hızla aşağıya çeken ve tüm politik enfeksiyonları hareketlendiren bir etkiye
sahip olan bu istismarcılık, 2023 yılına
“İkinci Erdoğan dönemi” işlevine müsaade etmeyecek kadar sinsi ve öldürücü bir hızda
ilerliyor.
Dolayısıyla
“2023 kadrosu” niteliğinde bir kongre ve kabîneden söz açabilmek için Sayın
Erdoğan’ın “Dinlendir, aktiflendir” formülünün 2023’e erişmek için yetersiz
kalacağını görmesinde yarar var. Daha doğrusu, bunu ona gösterecek bir yakın
ekibe ihtiyacı var.
Peki,
formül ne?
Bizce
formül, “Yeni yüz, yeni 100 yıl” formülüdür. Kuşkusuz bundan kastımız yeni bir
parti değildir. Partiye hizmet vermiş ve hak ettiği yerden uzak tutulmuş/kalmış
isimlerin “kongrenin yeni yüzü” ve “kabînede yeni yüzler” bağlamındadır. “20
yıldır ya kongrede ya da kabînede olmak” formülünün yüzü artık toplumda yüz
bulmuyor ve korkarım ki Cumhuriyet’in ikinci “100”ünü de vermeyecek!