AK Parti’nin gerçekçi 100’ü

AK Parti’nin elindeki tek güç, “Erdoğan” olarak kaldı. 2018 yılından bu yana ise “Erdoğan istismarcılığı” diyebileceğimiz bir suiistimal sosyolojisi Covid-19 gibi parti içinde yayılmaya başladı. Politik bağışıklık sistemini hızla aşağıya çeken ve tüm politik enfeksiyonları hareketlendiren bir etkiye sahip olan bu istismarcılık, 2023 yılına “İkinci Erdoğan dönemi” işlevine müsaade etmeyecek kadar sinsi ve öldürücü bir hızda ilerliyor.

CUMHURİYET’in 100’üncü yıl kutlamalarını “Erdoğan’sız Türkiye” olarak yapmaya hazırlanan küresel güçler ve onların desteklediği Millet İttifakı için 2021 yılı, “politik tetiğe basmak” yılı…

AK Parti bu tetiğin arkasındaki hedefe uygun kadrajda duruyor. AK Parti 20 yılın sonunda, iktidar oluşun finalinde, vizyonun jübilesinde olsun isteniyor. Bir partinin, Türkiye koşullarında ve bir sürü politik, ekonomik suikast atlatmış bir iktidarın, 2023 yılında “ikinci atılım dönemi” gibi tarihî bir destek alması çok zor.

Unutulmaması gereken bir tablo daha var: 20 yıl iktidar imkânı bulan, sadece hükûmet etmek değil, aynı zamanda bu partinin içinde aldığı görev sebebiyle 20 yıldır özel hayatında “imkân iktidarı” içinde olan bir kuşak, bir sosyal tabaka var. Ve halk bu imkânın artık topluma yayılan adalet ve her alanda eşitlenen bir kalkınmaya dönüşüp dönüşmediği noktasında “kırılgan umut” psikolojisinde.

Daha berrak ifadeyle tekrarlarsak…

Halk, 2023 yılında “Erdoğan’sız Türkiye” senaryolarından ürküyor ve başına gelecekleri kestiremiyor; ancak bu hâliyle de bazı radikal ve sürpriz hamlelerle umutlanmazsa eğer, 2023 yılını “AK Parti’siz Erdoğan” formülünde çözümlemeye niyetli görülüyor. Yani yerelde ve Meclis’te AK Parti’yi iktidardan düşürebilir fakat Başkan olarak Erdoğan ile devam kararı alabilir. Ne de olsa Başkanlık Sistemi’nde yürütme Erdoğan’da kalacak...

24 Mart AK Parti Kongresi’ndeki değişimi ve beklenen kabîne revizyonunu Sayın Erdoğan, “2023 Manifestosu ve Kadrosu” olarak tanımlıyor. 2023 yılını “kader yılı” olarak tarif ediyor. Aslında “beka yılı” ve “kader seçimi”, önceki seçimlerde de “politik motivasyon dili” olarak kullanıldı. Ancak 2023 yılı gerçekten “beka-kader” yılı olacak.

Ancak AK Parti’nin uzun süre iktidarda kalması sebebiyle AK Parti kadrosunda bir “tecrübe rüyası” sendromu var. Oysa bu rüyadan dönüşü olmayacak şekilde 2023 yılında uyanacağı bir sosyoloji var karşısında. Yeni sosyolojiyi okumakta geciken bir sürecin içinde AK Parti. Hatta uyandırmak amacıyla şu cümleyi kurmak yerinde olacak: Muhalefetin duruşu ve dili, hep iktidarı ayakta tutan bir enerji oldu. Fakat şimdi iktidarın duruş ve dili muhalefete enerji oluyor!

Bir an önce “iktidarın kaçak enerjisi” durdurulmalıdır.

Bunun içinse iki büyük hamle gerekiyor: Kongre ve kabîne eğer 2023 kadrosu olacaksa, bu kadro “dinlendirilmiş atlar” olmamalıdır.

Çünkü AK Parti uzun zamandır kongre-kabîne ilişkisini “Dinlendir-aktiflendir” formülüyle yürüttü. Bu sebeple hep aynı isimlerden oluştu icra ekibi. Kabîneden MKYK’ya alıp, dinlendirip, tekrar kabîneye alma formülü işletildi.

Bu formül işletilirken hep iktidarda kalındığı için, formül “doğa kanunu” sanıldı...

Oysa bu formülde ısrar etmenin 2012 yılından bu yana AK Parti’ye kaybettirdiklerinin çetelesi doğru tutulursa eğer, iki büyük kaybın yaşandığı çok net görülecek: Birincisi, AK Parti, içinde kırılganlaştı/bölündü. İkincisi, artık “ittifak kurmak” dışında bir saha stratejisi bulamıyor!

Bu süreçte AK Parti’nin elindeki tek güç, “Erdoğan” olarak kaldı. 2018 yılından bu yana ise “Erdoğan istismarcılığı” diyebileceğimiz bir suiistimal sosyolojisi Covid-19 gibi parti içinde yayılmaya başladı. Politik bağışıklık sistemini hızla aşağıya çeken ve tüm politik enfeksiyonları hareketlendiren bir etkiye sahip olan bu istismarcılık,  2023 yılına “İkinci Erdoğan dönemi” işlevine müsaade etmeyecek kadar sinsi ve öldürücü bir hızda ilerliyor.

Dolayısıyla “2023 kadrosu” niteliğinde bir kongre ve kabîneden söz açabilmek için Sayın Erdoğan’ın “Dinlendir, aktiflendir” formülünün 2023’e erişmek için yetersiz kalacağını görmesinde yarar var. Daha doğrusu, bunu ona gösterecek bir yakın ekibe ihtiyacı var.

Peki, formül ne?

Bizce formül, “Yeni yüz, yeni 100 yıl” formülüdür. Kuşkusuz bundan kastımız yeni bir parti değildir. Partiye hizmet vermiş ve hak ettiği yerden uzak tutulmuş/kalmış isimlerin “kongrenin yeni yüzü” ve “kabînede yeni yüzler” bağlamındadır. “20 yıldır ya kongrede ya da kabînede olmak” formülünün yüzü artık toplumda yüz bulmuyor ve korkarım ki Cumhuriyet’in ikinci “100”ünü de vermeyecek!