
HER ne kadar inandırıcılığı ve doğruluğu konusunda
muhalefet şerhi koyuyor olsam da anketler genellikle Cumhur İttifakı oylarının
yüzde 40 bandında dolaştığı bilgisini veriyor bize. En iyi sonuçların bile
yüzde 50’nin altında çıktığını düşünürsek, 2023’ün kâğıt üzerinde, iktidar için
büyük bir hayâl kırıklığına gebe olduğunu söyleyebiliriz.
Ismarlama anketlerin ısmarlama sonuçlar verdiğini
unutmadan birkaç noktaya değinmek istiyorum…
Öncelikle, her kamuoyu araştırmasında olduğu gibi,
seçim araştırmalarında da deneklerin tamamı net cevaplar vermiyor sorulara.
Bunlar, bazen ayrı ayrı, bazen ikisi aynı anda kullanılarak “Cevap vermek
istemiyor” ve “Kararsız” statüsünde değerlendiriliyor. Son zamanda çıkan “protesto
oy” kavramını da unutmayalım tabiî…
Araştırma sonuçları yayınlanırken bu üç grup seçenek,
ağırlıklarına göre partilere dağıtılıyor ve karşımıza toplamı yüzde yüz olan
sonuçlar çıkıyor. Tarafsız sayılabilecek bilimsel araştırmalarda, bu dağıtım
sistemi, genel olarak çok yanıltıcı sonuçlar vermiyor aslında. Fakat 2023 Seçimleri
için yapılan araştırmalar bir istisnaya gebe bence.
Elimizdeki sonuçların tamamına yakınında kısaca “kararsız”
olarak niteleyeceğimiz seçmen tercihleri, ikinci en yüksek dilime sahip
görünüyor. Bu da kararını verememiş seçmeni konsolide etmenin ne kadar önemli
olduğunu gösteriyor bize.
Son iki üç yıldır yaşanan ekonomik sıkıntıların, 19
yılın yıpranmışlığı ile birleşerek iktidar partisi hanesine büyük bir kayıp
olarak geçmesi çok normal bir durum aslında. Bu durumda iktidarın kaybettiği
seçmenin başka bir tercihe yönelmesi gerekir. Burada iki önemli sebep öne
çıkar: Biri iktidarı cezalandırmak için inanmadığı bir partiye oy vermek,
diğeri ise mevcut iktidardan daha iyi bir yönetim sergileyeceğine inandığı bir
partiye oy vermek. İşte bugünkü seçim anketlerinde karşılaştığımız açmaz burada
başlıyor!
Ortada mutfağın alev alev yandığı, dışa bağımlı
olduğumuz enerji kalemlerinde dünyanın başına dert olmuş bir fiyat baskısı
sebebiyle önlem bile alınamayan bir enflasyon, kur baskısını azaltmış ama
geriye dönüşü sağlayamamış bir ekonomi var. Dünyanın neresinde olsa, böyle bir
ortam, seçmenin çok net saf değiştirmesine ve iktidarın ümitsiz bir seçime
girmesine sebep olur.
Ancak bizde durum hiç de olması gerektiği gibi değil! Bütün
bu olumsuz koşullara rağmen, AK Parti hâlâ birinci parti çıkıyor ve hatta seçim
kaybetmesi ancak tüm muhalefetin aynı safta birleşmesi şartına bağlanabiliyor.
Öncelikle anlaşılması gereken şu ki; AK Parti eriyor
ama ayrılan seçmen muhalefete gitmiyor. Zaten tam tersi olsaydı şu anda
muhalefetin büyük partisinin anketlerde birinci çıkması gerekirdi. AK Parti’den
ayrılmış gibi görünen seçmenin CHP ya da İyi Parti’yi zirveye taşımamasının tek
sebebi var: Güvensizlik...
Seçmen, “AK Parti beceremedi ama diğerlerinden de
becerecek kapasitede biri yok” diye düşünüyor. Bu yüzden tercihini muhalefetten
yana kullanmak yerine ya çekimser pozisyonunu koruyor ya da sandığa gitmemeyi
düşünüyor. Bu sebeple 2023 Seçimleri, yakın tarihin en düşük katılımlı
seçimlerden biri olabilir. Aman dikkat!
Son yerel seçimlerde, “ders verme” bahanesiyle
büyükşehirleri muhalefete teslim eden seçmenin ülke yönetiminde aynı yönde
karar verme eğiliminde olmadığı izlenimini alıyoruz şimdilik. Bu defa AK Parti’ye
tepki duyanların tercihi, büyük oranda sandığa gitmemek şeklinde olabilir. Ancak
sandığa gitmeyen her AK Parti seçmeni, muhalefetin gizli destekçisi olacağını
unutmamalıdır. Erdoğan’ın “En büyük şanssızlığım” dediği kötü muhalefet,
iktidara küsen seçmeni -şimdilik- yanına çekemeyecek kadar beceriksiz
davranmaya devam ediyor çünkü.
Herkes Cumhurbaşkanlığı seçiminin Meclis seçiminden daha
önemli olduğunu düşünüyor. Zira kabineyi kurup devleti yönetecek kişi
cumhurbaşkanı. Ancak muhalefet Meclis’in pasifize edildiğini iddia etmeye devam
etse de sistemin yürüyebilmesi için Meclis’in çok kritik önemi bulunuyor.
Aslında Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinde test ettiğimiz durumdan
bahsediyorum; başkan başka partiden, meclis çoğunluğu da başka partide… Bu
durum hem tehlike, hem de fırsat olarak görülebilir. Bir erken seçime doğru
gitmezse, böyle bir durum daha fazla denetim imkânı sağlayacak yeni bir modelin
bile hazırlayıcısı olabilir.
Sonuç olarak, genellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi
üzerine yorumlar, tartışmalar yapıladursun, Meclis seçimlerinin sonuçları bence
çok daha kritik önem taşımaktadır; özellikle de Erdoğan’ın cumhurbaşkanı
seçilememesi durumunda. Cumhur İttifakı’nın Meclis çoğunluğunu alması durumunda
yeni kabinenin son 20 yıllık kazanımları yok etmesinin önüne geçilebilir.
Peki, anket şirketleri ne yapıyor bu aralar?
Öncelikle, yaptıkları anketler, parti bazında yani sonuçları itibariyle muhtemel
Meclis aritmetiğini gösteren anketler. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ise gerçek
bir anket çalışması yapamıyorlar. Ortada Erdoğan’dan başka aday yok çünkü. Cumhurbaşkanlığı
için yapılan anketler de ihtimâller üzerine olduğu için, aslında muhalefet
adayını belirlemeye yönelik bir çalışma havası veriyor. Şirketler her iki
durumda da her zaman olduğu gibi kendi siyasal fikirleri yönünde algı çalışması
yapmaya devam ediyorlar.
Hiç firma ismi vermeden anlatmaya çalışacağım biraz...
Kamuoyu araştırma sonuçları arasında âfâki farklar
var. Bir firma AK Parti’nin oyunu yüzde 30,2 verirken bir başka firma 37,6
olarak açıklıyor. Aradaki fark 7,4 puan gibi görünse de yüzde 20’lik bir sapma
var ortada. Anketlerin birinde Gelecek Partisi binde 5 görünürken bir diğerinde
yüzde 4 gibi akıl almaz bir sonuçla çıkıyor karşımıza. Burada da fark 3,5 puan
gibi duruyor ama gerçek sapma yüzde 700.
MHP’yi barajın çok altında gösteren firmalar da var,
yüzde 9’un üzerinde açıklayanlar da. İyi Parti, bir ankette yüzde 13’ün altında
çıkıyor, bir başkasında yüzde 20’yi zorluyor.
Sonuç olarak, anketlere bakarak yorum yapmak,
özellikle siyasallaşan şirketler varken çok zor. Öncelikle yönlendirme
sorulardan vazgeçilmesi ve daha fazla kişi ile yüz yüze görüşülmesi gerekiyor.
Firmaların verilerinden öğrendiğimiz kadarıyla en yüksek katılımlı anketlerde
yaklaşık 5 bin kişiyle görüşülüyor. Hâlbuki bu sayıyı 15-20 bine çıkarabilseler
çok daha yakın sonuçlara ulaşabileceklerini düşünüyorum.
Anketlerin bu seçim özelinde yanılacaklarını
düşündüğüm en önemli konu ise, kararsızların dağıtılması yöntemi olacak bence.
Zira bu seçim öncesi “kararsız” görünen seçmenin büyük bölümünün “AK Parti
konusunda kararsız” olduğunu zannediyorum. Bu, şu demek: Bugüne kadar AK Parti’ye
oy vermiş seçmenden, ekonomik sebeplerle “Acaba?” diyen büyük bir kitle var. Bu
kitlenin tüm partilere matematiksel olarak dağıtılması hiç mantıklı değil.
Çünkü içlerinde, “asla” bir sol partiye yani CHP’ye oy vermeyecek olanlar var.
Bu seçmenin yeniden AK Parti’ye oy verme ya da hiç oy kullanmama ihtimâli, bir
başka partiye oy verme ihtimâlinden çok daha yüksek. Zira onlar, ekonomiden ne
kadar mustarip olurlarsa olsunlar, AK Parti ve Erdoğan’ın Türkiye için bir şans
olduğu fikriyle hareket etmişler bugüne kadar. Gerek uluslararası ilişkilerde
yükselen performans, gerek savunma başta olmak üzere sanayi hamleleri, gerekse
de değişen dünya şartlarının Türkiye için öngördüğü yeni vizyon, “Kararsızım”
diyen AK Partili seçmenin çok önemli bir bölümünün partisinde kalmasına sebep
olacaktır.
Rusya-Ukrayna Savaşı başladıktan sonra AK Parti’ye
dönen oyların toplamda yüzde 3’e varması da bu yüzden zaten. Bu ivme
kaybedilmezse, birkaç ay içinde anketlerdeki kararsız oranlarının yüzde 10’lara
düştüğünü görebiliriz.
Merkez solu temsil eden tek parti CHP olduğu için,
seçmeninin kararsızlığı gibi bir durum da söz konusu olmuyor. O taraftaki
kararsızlar şu anda ittifak içinde geziniyor. Gerçek kararsızlık ise sağın
içinde...
Demem o ki…
Ekonomik krizi tek başına iktidarın suçu olarak gören
merkez sağ seçmeninin bile kitlesel olarak CHP ya da İyi Parti’ye oy vermesi
beklenemez. Dolayısıyla en az 10 puanlık seçmen, AK Parti saflarında dolaşmaya
devam edecektir. Bu da ısrarla yüzde 30’un altında gösterilmek istenen AK Parti’yi
(seçmeni sandığa götürmek şartıyla) yüzde 40’a taşımaya yeter. Bu durumda,
Cumhur İttifakı’nın diğer bileşenleri ve muhtemel yeni desteklerle Erdoğan’ın
ilk turda sonuca ulaşması sürpriz olmaz.